Hepiniz aptalsınız

Rekabet geliştirir, piyasa geri olanı, kötüyü ayıklardı…

Alman endüstrisi ilkeler, açıklık ve çevre bilinci üzerine kuruluydu…

Volkswagen, Alman ekonomisinin motor gücü olarak, teknolojik ilerleme, rasyonel büyüme ve güvenirlilik açısından simgeleşmiş bir markaydı…

Oy oy oy…

Meğer “sağlamcı” araba sevdalılarıyla ve çevreci orta sınıf mensuplarıyla alay etmiş, onları bir güzel kazıklamış Volkswagen. 12 milyon kişiciği…

Geriye Türk halk deyişi “bak adam istifa etti, bizde olsa…” saçmalığı kaldı. Firmanın zararının nerede duracağı tartışılıyor; on milyar dolar mı, yirmi milyar dolar mı?…

Sarsılır ama yıkılmaz, bir yıllık kârıdır hormonlu marka için bu rezaletin maliyeti. Görevi sona eren CEO Martin Winterkorn için de tasalanmaya gerek yok, dünyanın parasını almaya devam edecek.

Devam edecek olan aynı zamanda halkın aldatılması…

Skandalı Virginia Üniversitesi’nde mütevazi bir araştırma ekibinin tesadüfen ortaya çıkardığına inanmamızı istiyorlar. Oysa Volkswagen emisyon ölçümlerini “aldatan” yazılımı 2009’dan beri kullanıyor, 2011’den beri de İngiltere, ABD ve Almanya’da yetkili kurumlar buna göz yumuyordu. İngiltere’de ölçüm yapan uzmanlardan biri yalnız Volkswagen değil, hemen bütün araçlarda hile yapıldığını açıkladı geçtiğimiz günlerde.

Peki ne oldu da şimdi patladı skandal?

Hiç kuşkunuz olmasın, Amerikan tekellerinin yönlendirmesiyle atıldı bu adım. Daha geçenlerde dünyanın en büyük otomobil üreticisi ünvanını ele geçiren Volkswagen’e vurulan darbe, sektördeki dengeleri değiştirmeye dönük tarihsel bir hamledir.

Bu çevre meseleleri, çok uzun bir süredir tekeller ve onların devletleri arasındaki rekabetin bir parçası haline gelmiştir.  Rekabet sürer, toplumlar kandırılır. Volkswagen dünyanın gözü önünde ve sistemin göz yummasıyla milyonlarca kişiyi aldatmıştır.

Kapitalizm insanları aldatmadan sürdürülebilir bir rejim değildir. Kapitalizm çevreyi tahrip etmeden sürdürülebilecek bir rejim de değildir!

Herkes arabalara odaklanmış, “çevre dostu” filan ayağına sürekli yeni modeller satıp kârlarına kâr katıyorlar.

Ya gemiler?

Onların yaygın tüketici pazarı yok, kapitalistlere çalışıyorlar. Biliyor musunuz, dünyanın en büyük 15-16 yük gemisinin dünyanın bütün otomobilleri kadar kükürt saldığını atmosfere? Yılda 100 bine yakın kişinin doğrudan gemilerden çıkan zehirli gazlar nedeniyle hayatını kaybettiğini?

Biliyor musunuz, emisyon memisyon hikayelerinden gemilerin muaf olduğunu?

Bilal de muaf!

Ha, yakında Çin Halk Cumhuriyeti ekonomisini kuşatmak için aniden keşfedebilirler gemilerin dünyanın en kirli yakıtını kullandığını.

Uçaklara da pek dokunulmuyor. Evet şu anda yolcu uçaklarının yarattığı kirlilik kara taşımacılığının onda biri ama bu biraz elma-armut karşılaştırması. Çünkü uçaklar çevreye çok yönlü zarar vermekte.

Lakin şimdilik fazla ses etmeyelim, nasılsa dünya piyasalarını iki dev domine ediyor: Amerikan sermayesinin gururu Boeing ve onun Avrupalı rakibi Airbus!

Beyefendiler istediklerinde “bunlar çok kirli ve gürültülü” diye kampanyalar yürütüp yasaklamalara gidiyorlardı. Sovyet yapımı yolcu uçakları için demediklerini bırakmadılar; bunlar güvenilir değildi, çevre düşmanıydı… Doğrudur, ama örnek olsun bir dönemin “uçan tabut” lakaplı Amerikan DC-10’ların çevreye verdiği zarar Sovyet Tupolevleri'nden daha fazlaydı. Hâlâ kullanımda olan Boeing 747’lerin ise eline kimse su dökemiyor atmosfere saldığı zararlı gazlardan dolayı!

Sovyet yapımı uçaklara dönük kampanyalar o kadar etkili oldu ki, Sovyetlerin mirasına konan Rusya Federasyonu’nda sivil havacılık endüstrisi bir daha belini doğrultamadı. Hisselerinin çoğu devlete ait ana havayolu şirketi Aeroflot’un filosundaki 163 uçağın sadece 20’si Rus yapımı!

Milliyeti fark etmiyor, kâr peşinde koşan kapitalizm adına kirletiyorlar ortalığı… Şaka gibi, 2050’ye kadar düzelteceklerine söz vermiş havayolu endüstrisi bu tabloyu. Ha, bir de azıcık vergilendiriliyorlar çevreye verdikleri zarar nedeniyle. O vergileri de yolcular ödüyor. Sanki onlar çıkarıyor gazı!

Hindistan’da yılda 1640 kişi ölüyormuş, Avrupa ve Amerika üzerinde sefer yapan uçakların bıraktığı gazlardan… Rüzgarın azizliği!

Kapitalizm bu… İnsanı yok eden bir sistem olarak doğayı mutlaka yok edecek para kazanacak, bir de bunun üstüne “çevre duyarlılığı”nı istismar edecek, insanları aldatacak, kandıracak, çevre dostuyum diyecek, o duyarlılığı satın alacak!

ABD’de en büyük hızla büyüyen endüstri “bilinçli tüketici” sektörü… Sağlıklı ürünlerle beslenmek isteyenlerin alım gücünü keşfeden şirketler yeni markalar yaratarak bir yandan yoksulların sağlığını bozuyor, öte yandan orta sınıfları hassasiyetleriyle yoluyor.

Hatırlıyor musunuz, Aptallık Çağı belgeselini… İnsanlığın nasıl çevreyi yıkıma uğrattığını anlatan bir filmdi, hazırlayanlar filmin prömyerine bisikletle gelmiş ama sonra birileri ekibin gerekli eşyaların taşınmasında dizel kamyonlar kullandığını görüntülemişti filan…

Aptallık Çağı!

O filmi “bakın ne kadar aptalız, dünyayı yok ediyoruz” diye izletmişlerdi.

Aptal yerine koyarak insanları.

Kapitalizm eleştirisi, kapitalizmin reddiyesi olmayan her çevre duyarlılığı insanların aptallaştırılmasıdır.

Volkswagen hepinize, hepimize “siz aptalsınız” dedi işte!

Daha ne duruyorsunuz?