Hem askerci hem PKK'ci, hem tarikatçı hemi de CHP'liyiz!

Başbakan saymaya başlıyor, CHP, MHP, BDP, TKP, YARSAV diye… Evet cephesini "korkutarak" sağlamlaştıracak ya, "bakın hayır diyenler arasında PKK var, komünistler var, Ergenekoncular var" demeye getiriyor. Hayır cephesinde ise panik yaratacak. CHP'liler uzun süredir MHP'ye alıştı, bir rahatsızlık duyana da rastlamadım lakin TKP'nin adının kendileriyle birlikte anılmasından çekinenler elbette oluyor. İlle düşmanlık gerekmiyor, "koskoca CHP ile bindelik bir parti nasıl eşit görülebilir" itirazı, yalnız bize özgü değil, CHP'nin kendini parçası saydığı sosyal demokrat gelenek hemen her ülkede "dünyaları ben yarattım" tarzıyla hareket ediyor.

Doğruya doğru, şu dünyanın hallerinde sosyal demokrat geleneğin az sorumluluğu yok!

Bir de, "yahu halkımız komünistlere karşı önyargılı, nereden çıktı şimdi bu tekape mekape" diye rahatsızlanan siyaset kurtları var. Onlara göre komünistler "hayır" diyerek çok iyi yapıyorlar ama bunu neden komünistlik adına yapıyorlar, onu bir türlü anlayamıyorlar. "Hayır" bildirilerinin altında TKP'nin adının yazılmamasının daha şık olacağını söyleyen CHP'lilerle karşılaşıldığını duydum, onlar da herhalde birilerinin "TKP de hayır diyormuş, bu komünistler başımıza iş açar, iyisi mi evetçi olalım" diyrek yan çizeceklerinden korkuyorlar.

Hiç kuşku yok Erdoğan en fazla MHP'de etkili olacağını düşünüyordur, son günlerde kürsüden hayır cephesini tarif ederken TKP'yi de işin içine katmanın. Zaten "hayır" kararı nedeniyle içi bayağı dertli MHP için basit bir sorun değil solcuların, devrimcilerin, komünistlerin tavrı. Sinirden ağlayanlar bile oluyordur.

Erdoğan'ın TKP'lilere "gördünüz mü, partiniz MHP ile aynı safta" mesajı vermeyi amaçlaması ise mümkün değil. Bunun için konuşmalarını ya "sol"dan birilerinin hazırlıyor olması ya da komünizmle ilgili faşistlere rahmet okutturacak duygularından arınması gerekir. Bildiğim kadarıyla Doğan Tarkan henüz başbakana danışmanlık yapmıyor, Erdoğan'ınsa bilinçaltından, üstünden, yanından, her bir tarafından giderek daha fazla komünizm düşmanlığı fışkırıyor.

Zaten bu konuda Erdoğan'a ihtiyaç yok, sol kendi içinde "gördünüz mü, MHP ile, Ergenekoncularla yan yana geldiniz", "asıl siz kendinize bakın, Hrant'ın katilleriyle kol kola girdiniz, BBP'yle saf tuttunuz" muhabbetine dalmış durumda.

Herkes birbirini bir başkası üzerinden tarif etmeye, yargılamaya çalışıyor.

Ve işler ciddi ölçüde karışmış durumda.

AKP ne diyor? "Eyyy MHP'liler, referandumu boykot etmek, hayır demekten farksızdır. Siz PKK boykotçularıyla ittifak yapıyorsunuz, milliyetçilik bu mudur, ülkücü şehitlerin kemikleri sızlamamakta mıdır…"

AKP başka ne diyor? "Hey Kürtler, PKK'ye gönül verenler, özgürlük istiyordunuz, asker vesayeti kalkmalı diyordunuz, işte fırsat! Ama siz ne yapıyorsunuz statükocularla, darbecilerle, cellatlarınızla, faşistlerle işbirliğine gidiyorsunuz!"

MHP'yi PKK ile, PKK'yi MHP ile korkutmaya çalışıyor!

Bütün bunların bir değeri, anlamı kalmamıştır.

En azından sol, bu saçmalıktan kurtulmalıdır.

Herkes önce kendi bacağından asılmalıdır.

Herkesin önce ne istediği, neyi savunduğu, nasıl bir Türkiye arzuladığı anlaşılmalıdır.

Çizgileri belirsizleştiren kriterleri önemsizleştirip "sınıfsal" derinliği olan ayrım noktalarına odaklanılmalıdır.

Örnek olsun, AKP bir iktidar partisi olarak, tarihsel bir döneme denk düşen bir siyasi oluşum olarak, başat sınıfsal aktörlerden biri olarak, yaşamsal bir ayrışma konusudur. AKP'nin iddiaları, projeleri, uygulamaları, uluslararası dengelerde oturduğu bir yer vardır. Bunlara bakarsınız, bunlara göre karar verirsiniz. AKP'ye karşıyım dersiniz.

Verdiğiniz karara bakıp, "CHP, MHP de benzer şeyler söylüyor" diyenlere gülüp geçer, çok ısrarcılarsa, geçerken rezil edersiniz. Ama "başkalarıyla korkutma yarışı"na girmezsiniz.

Bırakın birileri "AKP'ye karşı değilim, çünkü darbelere karşıyım, AKP'ye karşı olmak darbecilik"tir desin, bırakın Hacı Ufuk "sandıktan hayır çıkması Ergenekon'un zaferi olur" diye fetva yayınlasın, sağdan soldan "aaaaa sen nasıl solcusun, 12 Eylül'cülerle nasıl birlik olursun" sataşmaları gelsin.

Ayarı bozuk Türkiye'de, çizgileri yeniden çizmenin tam zamanıdır. Türkiye'de toplumsal hafızanın can çekiştiği, ilkesizliğin tavan yaptığı, hiçbir gelişmenin şaşırtıcı olmadığı bir ortamda "başkası ile korkutmak" siyasette fazla işe yaramaz, sola ise hiç yaramaz.

Tersine solun ayağa kalkması, başkaları üzerinden değil, kendi söylediklerine yaslanarak ve ayrışma konularını yeniden düzenleyerek mümkün olacak.

Birliği savunduğumuz için MHP'li, AKP'ye karşı olduğumuz için CHP'li, Ergenekon operasyonunun asıl amacını deşifre ettiğimiz için TSK'cı, Kürtlere eşitlik ve özgürlük istediğimiz için PKK'ci, CHP'nin bugünkü politikalara seçenek oluşturmayacağını söylediğimiz için AKP'ci, genelkurmayın Amerikancı ve gerici olduğunu vurguladığımız için cemaatçı olmakla suçlanıyoruz.

Bundan ürkeceğiz ve sonra da devrimci iddialar taşıyacağız, öyle mi!