Halk düşmanları böyle savaşır

Savaş emperyalistler için hem hegemonya aracıdır hem de kendi aralarındaki rekabet ve çelişkilerin son aşaması. Bir yandan da uluslararası tekellerin geçim kapısıdır savaş.

Bugünkü dünya düzeni ne yazık ki savaştan arındırılamaz.

"Bir daha savaş olmasın" 1970'lerde Sovyetler Birliği yöneticilerinin çok sık dillendirdikleri bir temenniydi, kimsenin insanlığa karşı büyük sorumlulukları olan, hele hele büyük savaşta 25 milyonun üzerinde vatandaşını yitirmiş bir ülkeni bu yakarışına bir itirazı olamazdı, "teknik" anlamda savaşı arzulamak ancak psikopatların işi olabilirdi…

Lakin "bir daha savaş olmasın", bir temenninin ötesiydi, insanlığa karşı başka sorumlulukları da olan Sovyetler Birliği'nin, sürmekte olan bir başka savaşta emperyalistlere karşı havlu atması anlamına geliyordu.

ABD yönetiminin, kendi fabrikasyonu "kızıl tehlike" masallarına pek itibar etmediğini bugün okuduğumuz belgelerden daha iyi anlıyoruz: Sovyet liderlerinin insanlığı mutlak bir yıkıma götürecek bir savaştan kaçınacaklarını, manyaklıkta kendileriyle yarışamayacaklarını çok iyi bildikleri ortaya çıkıyor.

Sovyetler Birliği'nin, başka sorun ve zaafları bir yana koyuyorum, "sorumlu" yöneticilere sahip olmasına, onların yüz milyonların yaşamını riske atmaktan çekinip kapitalist barbarların manyaklıklarını taklit etmemelerine üzülecek değiliz.

Zaten mücadele başka bir cephede kaybedildi.

Konumuz bu değil.

Konumuz emperyalist manyakların 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya ve hemen üç gün sonra Nagasaki'ye attıkları atom bombaları.

Faşizme karşı zaferin 55. yıldönümü kutlandı Mayıs'ta. Yarınsa bu iki Japon kentinde ölen yüzbinler için törenler yapılacak. Manyakların temsilcileri de orada bulunacak, yüzlerine o aptal ifadeyi yerleştirecek ama "yakarız, yıkarız efendiniz olmayı sürdürürüz" kibirini gizlemeyecekler.

Gerçekler ise asla ve asla söylenmeyecek!

Almanya devre dışı kaldıktan sonra neredeyse tek başına müttefiklere karşı savaşan Japonya'nın teslim olması için sivil halka karşı soykırım yapılmasının hiç de gerekmediğini Almanya'yı dize getiren Kızıl Ordu'nun Pasifik Cephesi'ne odaklanmasıyla Japon İmparatorluğu'nun daha fazla direnemeyeceğini anlatmayacaklar.

Anlatırlarsa "neden" diye sorulacak. "Neden insanlığa böyle büyük bir acı reva görüldü"?

Bu sorulacak ve bütün tarihçilerin, siyasetçilerin bal gibi bildiği gerçek kamuoyu kullanımına açılacak.

Bunun yerine yarım ağızla bir özür dilenecek, üzüntü beyan edilecek ve "demokrasi" için ne kadar büyük bedeller ödendiğinden dem vurulacak.

Hiroşima ve Nagazaki iki Japon kentidir. Hiroşima ve Nagazaki'deki patlamalarda ölenlerin çok büyük bölümü Japondur. Hiroşima ve Nagazaki'ye bırakılan Küçük Oğlan ve Şişko Adam bombalarının muhatabı Japonlar değil, Sovyet yönetimidir.

Sen misin, faşist orduları bozguna uğratıp, Avrupa'nın yarısını özgürleştiren ve ABD-İngiliz çıkarlarını tehdit eden! Al sana…

Sen misin, "Polonya'da bir daha güvenliğimizi tehdit eden bir hükümet istemiyoruz" diye inatlaşan! Gör bakalım…

Sen misin, Kızıl Ordu'yu en bön Amerikalı'nın bile gözünde "kurtarıcı" ve "yenilmez" hale getiren! Buyur…

Sen misin, Japonya'ya asker çıkartıp bu ülkenin geleceğini ABD'nin tek başına belirlemesine izin vermemeye kalkan! Kal olduğun yerde…

Olay budur.

Olay o kadar budur ki, ABD'nin yeni ve görgüsüz Başkanı Truman, atom bombalarının "çocukları kağıt gibi yakması"ndan hemen birkaç gün önce kapanan Potsdam Konferansı'nda Stalin'i pazarlıklarda yıldırmak, onun gözünü korkutmak için Sovyet liderine "elimizde bilinenlerden çok ama çok daha yıkıcı bir silah var" diye fısıldamış, Stalin'in hiç tepki vermemesi üzerine fena halde bozulmuştur.

Aynı Truman'ın üst düzey yöneticiler ve askerlerle yaptığı toplantıda "Rusları sindirecek bir şov istiyorum" dediği ileri sürülür. Yakışır.

Onlara şov gerekir. Sovyetleri korkutmak, insanları dehşete boğmak… Atom bombasının geliştirilmesi için yürürlüğe konan ve bugünün rakamlarıyla 25 milyar dolar civarı bir bütçeyi tüketen Manhattan Projesi'nin boşa gitmediğini kanıtlamak…

Şov zamanı.

Halk düşmanları böyle savaşır.

Siz hiç Sovyetler Birliği'nin İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman sivil yerleşimlerine havadan bomba yağdırdığını duydunuz mu? Öyle olsaydı, kimse sorgulamaz, "savaş bu" denirdi.

Amerikalılar ve İngilizler Kızıl Ordu askerleri faşistlerle göğüs göğüse çarpışırken Alman kentlerinin, savaşmayan kadınların, yaşlıların, çocukların üzerine binlerce ton bomba dökmekle meşguldü.

Şov sürmeli!

1945 Şubatı'nda, Sovyet Ordusu'nun yolunda duran, ele geçirilmesi an meselesi Dresden'i üç gün boyunca 1300 uçakla bombalayıp 250 bine yakın kişinin ölümüne neden olanlar şov meraklısı manyaklardı. Kentin merkezinde ısının 1500 santigrata çıktığı söylenir. Bazı mahallelerde çok daha yükseğe…

Dresden'de Japonya'dakinden daha fazla insan öldürdüler. Sovyetler kenti ele geçirmeden "görkemli İngiliz-Amerikan gücü"nü kanıtlamalıydılar.

Şimdi, onca yıl sonra komisyonlar kurup "ölü sayısı abartılmış, yalnızca 25-30 bin kişi öldürmüşüz" diye açıklıyorlar.

Halk düşmanları…

Onlar hem acımasız, hem korkak, hem de yalancıdırlar!

Kemal Okuyan'ın dünkü yazısı: Kapitalizmi Övme Suçunu Kimler İşliyor?
"(...)20 yıl sonra, kapitalizm insanlığa "bugünden daha iyi yaşayacaksınız" deme gereksinimi bile duymuyor. Tersine, felaket tellallığı teşvik ediliyor. Dönemin ortalaması, "elinizdekilerin kıymetini bilin"dir!
Kapitalizm bir proje olarak anlamını yitirmiştir.
Kapitalizme anlam yükleyenler, şu ya da bu biçimde kapitalizme karşı konumlanması gerekenlerdir.
Kağıt üzerinde de olsa işçi örgütü olarak tanımlanan sendikalardır, soldur, devrimci hareketlerdir, Marksist aydınlardır.(...)"