Hadi gülümse

Baraj, dilerseniz savunma hattı deyin, ileride kurulmalı, hırsızlığı tescilli biri aday bile olamamalı düşüncesini ortaya atıyorsunuz, “orası öyle ama”dan fazlası çıkmıyor ağzından.

Diktatörü yalnız bırakın, oturacağı koltuğun hiçbir hükmü kalmasın diyorsunuz, “yüzde 100’le seçilir, başa bela olur” gerekçesiyle rahatlatıyor kendini.

Hırsızın “demokratik-özgür” görünümlü bir yarışın ardından halk oyuyla seçilmesi durumunda elde edeceği presti ve meşruiyetten söz ediyorsunuz, susma hakkını kullanıyor bu kez.

Haziran Direnişi’ni yaşamış ve yaratmış bir topluma bu direnişle hiç bağı olmayan ya da direnişten huzursuz adayların seçenek olarak sunulmasının diktatöre örtülü de değil, açık bir destek anlamına geldiğini söylüyorsunuz, “sağdan da oy almalı, farklı kesimler benimsemeli” diye yanıtlıyor.

Sen benimsedin mi gerici bir adayı sorusunu geçiştiriyor fazla önemsemiyor kendi tercihlerini, Türkiye’nin gericiliğe, muhafazakarlığa mahkum olduğunu düşünüyor besbelli.

Adamlar en değerli kartlarını masaya sürerken, onun karşısına aynı iddiayı taşımayan birini çıkarmanın baştan yenilgiyi kabullenmek anlamına geldiğini hatırlatıyorsunuz, yaprak kımıldamıyor.

Ortada seçim yorgunu bir kitle var, hatta sandık fobisi gelişti, bunu tersine çevirmek mümkün deyip, “oynamıyoruz bu oyunu” tavrının yaygın karşılığı olduğu gerçeğine işaret ediyorsunuz, çocukça buluyor anlatılanı.

Seçim pusulasına yerleşen isimlerin AKP zihniyetinin kabulünü ifade ettiğini vurguluyorsunuz, “e siz de bir türlü toparlanamadınız” diye dikleniyor.

Ekmeleddin kalıcı bir ittifakın oluşumuna yardımcı olsun diye aday yapıldı, kazanması için değil, teziyle sarsmayı deniyorsunuz, oralı bile olmuyor.

Diktatörü alt edip Türkiye’nin rotasını değiştirecekler ya, “bari heyecan var mı heyecan” sorusuyla üstüne gidiyorsunuz, “alay etme” dercesine bakıyor, belli ki hiç ama hiç inanmıyor sonuca.

Başarı dileyemiyor, kolay gelsinle yetiniyorsunuz ayrılırken, “ne olur, bir oy bir oydur”la yapıyor nihai hamlesini.

Bir yıl önce diktatörü sallayanlar sen ve senin gibiler değil miydi, bu ne hâl diye çıkışmaktan son anda vazgeçiyorsunuz, beriki hemen anlıyor bakışınızdan, “merak etme, 10’unu bir atlatalım, ben yine benim, bildiğin gibiyim” diyerek gülümsüyor.

Çaresiz siz de gülümsüyorsunuz, 10’unu pek atlatamayacağını, biraz daha örseleneceğini, hayata küseceğini hesaplayarak… Gülümsüyorsunuz çünkü örselenmesini, hayata küsmesini istemiyorsunuz… Gülümsüyorsunuz çünkü ve lanet olsun ki, birbirinize ihtiyacınız var…