Ergenekon'da Don Toparlama Dönemi

Hurşit Tolon da tahliye edildi. Ergenekon sürecinde tutuklu orgeneral kalmadı. Soruşturmaya kenardan eklenen bazı sanıklar da hızla tahliye ediliyor. Yorumlar hemen gelmeye başladı, askerle hükümet anlaştı diye... AKP'ye daha büyük bir tutku ile bağlananların, soldan ve de sağdan, iddiaları şu: Asker direniyor, AKP'ye bazı şartlar dayattı!

Bunlar saçma... Askerle hükümet anlaşmadı. Askerle hükümet zaten operasyonun henüz ilk evrelerinde anlaşmıştı. Bunu defalarca yazdık, "Amerikancı uzlaşma" dedik. Üstüne "her şeyde ABD parmağı görüyorsunuz" diye eleştiri de almıştık. Oysa şunu anlatıyorduk, TSK ile AKP Türkiye'nin dönüşümü için aşağı yukarı aynı doğrultuya çekiliyordu ve bu ayarı iki özneyi de elinde tutan ABD'den başkası yapamazdı. Özetle bu...

Gerisi ayrıntı... AKP kimi zaman operasyona fazla hesapçı bir biçimde yaklaştı, güncel ihtiyaçları için kullandı, böyle anlarda TSK anlaşmayı hatırlattı. Ama tersi de yaşandı, Genelkurmay asker içindeki Amerikancı temizlik için "kraldan çok kralcı oldu", Ergenekon rüzgarından yararlandı, sorumluluğu hükümete atarak, ordu içinden gelen tepkilerin muhataplığından kaçarak...

Herkes memnun kaldı bu süreçten. Evet, askerin siyasi ağırlığında bir azalma yaşandı, TSK genel olarak prestij kaybına uğradı ama nasılsa bunun telafisi olacaktı. Bu bölgede "daha Amerikancı" bir ordunun itibarının iade edilmesinin yolları vardı. Üstelik, "kemalist kanat"ta yitirilen puanların yerine islamcı kesimden gelen "aferin ordudaki yeni komuta kademesine" övgüsü konmuştu.

Yani, anlaşma yeni değil... "Dayatma" iddiası ise tam bir zırvalık. Ne sanılıyordu? AKP'nin en üst düzey komutanları "suç örgütü" yöneticiliğinden yargılayacağı mı? Bunu yapan iktidar bundan sonra nasıl suç işleyecek? Bu sorudan kaçmak için, AKP'nin gerçekten demokratikleşme istediğini düşünebilirsiniz ancak! Kaldı mı böyleleri bilemem ama 2008 performansına bakarsak şu liboş tayfanın, illa ki vardır.

Defalarca, "sol hukuksuz" ve kurulmuş bir iddianame üzerinden Türkiye'de kontrgerilla ve darbeciliğin üzerine gidilemeyeceğini anlamalı" diye uyardık. İftira ve dedikodudan hoşlanan bir toplumun iftira ve dedikoduyla beslenen solunda keyiflenenler oldu Ergenekon iddianamesinden... Aralara serpiştirilen, bazen de beceriksizlikten ayıklanmayan "gerçek"lere bakıp, "karanlık deliniyor" diye düşünen iyi niyetliler bir yana, Ergenekon bulamacındaki uydurukçuluğa "beter olsunlar" oportünizmi ile yaklaşanların sayısı hiç de az değildi.

Oysa "uydurukçuluk", Ergenekon'da iki amaca hizmet ediyordu. Birisi, siyasi iktidarın ve dönüşüm projesinin sahiplerinin gücünü gösterme ihtiyacı ile ilgiliydi: Ben herkesi madara ederim, haklı haksız suçlarım, gerekirse kanıt da yaratırım, özel yaşamınızı kundaktan mezara ifşa ederim!

Solda "oh oh generaller de tutuklanıyor" diye algılandı bu!

Diğer amaç ise, Ergenekon sürecinin makul sınırlar içinde tutulmasıydı. Bu zayıf ve de çoğunlukla icat edilmiş delillerle süreç istendiği noktada durdurulacaktı. "Seçilmiş hükümete karşı silahlı komplo içinde olmak", Türkiye'de devletin kirli işlerini görmezden gelmek için olabilecek en akıllıca iddiaydı. Solda bu iddiayı darbecilerle hesaplaşmak olarak algılayanlar çıktı. Ne kadar yazık ve ne kadar ayıp!

Şimdi görülüyor ki, Ergenekon'da belli parlamalarla, "bağlama" sürecine yaklaşılıyor. Bu işin zorlukları var elbette. Bunca patırtıdan sonra herkes Tolon gibi elini kolunu sallayarak çıkarsa, olur mu? Mümkün değil, olmaz diyemiyorum! Bu kadar rezilliği "yiyen" bir Türkiye, bunu da kabullenir. Peki bu iş birilerinin üzerine yıkılmaya kalkılabilir mi? Bunun arayışındalar ama bu da kolay olmaz. Dolayısıyla zaman kazanmaları, kamuoyunu "buradan da bir şey çıkmaz" fikrine alıştırmaları gerekiyor. Zaten başladılar da... Düne kadar "haydi bastır" diye hükümete amigoluk yapan islamcı basın, "korktuğumuz başımıza geldi, asker kırmızı çizgiyi çekti" temasını işlemeye başladı. Düşük perdeden! Fazla gürültü çıkarmadan! Hazır yerel seçim ve Davos gündemi milleti oyalarken!

Kırmızı çizgiymiş! Bu ülkede çizgileri emperyalistler çeker, siz de oynarsınız.

Ne olacaktı, TSK'nın komuta kademesini İmralı'ya mı yerleştireceklerdi?

Derin devlet yoktur, devlet vardır! Türkiye'de kontrgerilla faaliyetleri, örtülü bütün operasyon ve faaliyetlerin stratejik sorumluluğu asker-sivil tüm üst düzey bürokratlarda, siyasi sorumluluğu ise bütün hükümetlerdedir. "Ben bilmiyordum", "dokunamadım"...

Geçiniz. Neye dokunuyorsun?

Dediğim gibi, uyduruk kanıtların amacı belliydi. İşe yaradı...

Operasyonun genel amacı belliydi. Maksat hasıl oldu.

Türkiye'ye Amerikancı balans ayarı yapıldı.

Mücadele sürer mi? Sürer ama daha daraltılmış sınırlar içinde...

Rota değişikliği başka iş, toplumsal güçlerin işi.

Devlet görevinden gelip de Ergenekon kapısından içeri girenler ise bundan sonra daha az konuşmaya mahkumdurlar.

Çünkü devlet onlara "devletsiz bir hiç oldukları"nı göstermiştir.

[email protected]