Ergenekon Soruları - Ergenekon Yanıtları KEMAL OKUYAN

Ergenekon'a geri dönmekte yarar var.

Görülüyor ki, yakında Kafkas gerilimine de geri dönmek zorunda kalacağız... Umarım arada en az bu başlıklar kadar önem taşıyan diğer konulara da değinme şansımız olur. Ama bugün, Ergenekon operasyonuyla ilgili bazı sorulara yanıt aramamızda büyük yarar var.

Ergenekon diye bir örgüt var mıdır?
Türkiye'de kontrgerillanın toplumsal bacaklarının oluşması ve psikolojik savaşta üstünlük sağlaması için kullanılan adlardan biri uzun süredir Ergenekon olagelmiştir. Kontrgerilla, tek bir hiyerarşiden meydana gelmediği, devletin iç içe geçmiş ve ortak yön duygusuyla donatılmış "yasa dışı şiddeti"nin toplamını ifade ettiği için, "Ergenekon" türünden adlandırmaların kurumsal değil, siyasal ve ideolojik karşılıkları olduğu unutulmamalıdır.

Bugünkü operasyonun Ergenekon'la nasıl bir ilgisi bulunuyor?
Bazı devlet kadroları, "anonim" bir ad olan Ergenekon'u yeni bir bağlama yerleştirip onun etkisinden yararlanmak ve daha alt düzeydeki kimi görevlileri ikna etmek amacıyla "Ergenekon" adını zikretmiş olabilir. Unutulmamalı, kontrgerilla örgütlenmesinin parçası olan birçok unsur için "devlet görevi yapıyor olmak" rahatlatıcı bir etmendir. Son dönemde, gidişattan rahatsız olan ve "Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak" adına hareket eden bazı güçlerin kontrgerilla örgütlenmesinin olanaklarını kullanmaya kalkıştıkları biliniyordu. Ancak iddianamede dile getirildiği kapsamda bir Ergenekon örgütünün var olmadığı açık. Zaten iddianame bu açıdan akıl dışı zayıflık ve çelişkilerle dolu.

Şu andaki Ergenekon sanıklarını yan yana getiren nedir?
Gidişattan rahatsız olan ve "Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma" iddiasıyla hareket edenlerin kendi içlerinde ittifak arayışlarına girmesi beklenen bir davranıştır. Devletin, sistemin içinde önemli yerler tutan kişi ve odakların alışkın oldukları mekanizmaları gözeterek güç toplamaya çalışmaları doğal. Kimisi doğrudan kontrgerilla örgütlenmesini ele geçirmeye soyunmuş, kimisi daha "sivil" arayışlara yönelmiş, kimisi devletin başat kurumlarını harekete geçirmeye yoğunlaşmıştır. Bu henüz bir ittifak değil, ittifak arayışıdır ve nabız yoklamaları, dirsek temasları, rekabet ve iç gerilimlerle sürmüştür. Ergenekon operasyonu bir örgüte değil, bu ittifak arayışının kendisine ve onun etki alanına müdahaledir.

Mahkeme süreci bundan nasıl etkilenecek?
Ortada yığınla suç var. Yaşananların bir boyutu kontrgerilla üzerinde hegemonik bir mücadele olduğundan "kaybeden" tarafın bu suçlardan kaçması söz konusu olmayacak. Ancak her şey çorba edilip torbaya konduğu için AKP'yi de, Susurlukçuları da ve hatta ABD'yi de "tatsız" sürprizlerin beklediği açık. Bu nedenle suçun sürekliliğinin cisimleştiği en belirgin isim olan Veli Küçük susuncaya kadar bu mahkemenin oyalanacağını düşünebiliriz.

O halde Susurlukçularla Ergenekoncular aynı ekip değil?
Bütünüyle ayrılamazlar çünkü aynı mekanizmalara ve hatta zaman zaman aynı kadrolara yaslanıyorlar. Ancak temelde farklı yönelimlere sahip, değişik odaklar. Her ikisine de konu olan Veli Küçük gibileri ise devletin çözülüşü ve yeniden yapılanma girişimi dediğimiz süreçte ya kenara konan, ya ikna olmayan ya da durumun farkına varmayan unsurlar. Susurluk'ta kısmen sonuç alınan operasyon ile Ergenekon operasyonu, her ikisi de ABD tarafından başlatılmış olsa da, farklı amaç, kapsam ve muhataplara sahiptir. Susurluk'ta aşırı kirlenmiş, şişmiş ve kontrol edilmesi güçleşmiş bir ekibe müdahale edilirken, Ergenekon'da ise Türkiye Cumhuriyeti'nin tasfiye sürecine ayak uyduramayanların ayıklanması, tereddüt edenlerin ikna edilmesi ve devletin yeniden yapılandırılma sürecinde alan temizliği yapılması hedeflenmiştir. Kimilerinin bütün bunları Susurluk'ta yarım kalan "temiz eller" operasyonunun nihayete erdirilmesi olarak tarif etmesi bir değer taşımıyor.

Kaybedenlerin "kazanma" şansı var mıydı?
Değişik nedenlerle, değişik düzeylerde ve değişik ağırlıklarla ABD'ye, AB'ye ve AKP'ye tavır alan bir toplam birbirini etkilemeye, işbirliği yapmaya, örgütlenmeye ya da karşı siyasi ağırlık oluşturmaya çabalıyor. Kalkış noktaları kemalist kurucu kadroların tercihleridir. Halkı mümkün olduğunca bu işin dışında tutmak, Kürt düşmanlığı, emperyalistlerle karşı karşıya gelmek yerine onlarla pazarlık yapmak. 1920'lerdeki sınıfsal dengeler ve uluslararası koşullar buna izin veriyordu. Oysa Bugün Türkiye'de halk, sol ve Kürt düşmanlığı ile ABD'ye kafa tutulamaz. NATO'cu bir ordu, CIA tarafından kurulan bir kontrgerilla örgütü ve daha önemlisi serpilip gelişmiş, egemenliğini pekiştirmiş bir sermaye sınıfı üzerinde süren hegemonya mücadelesi, sermaye sınıfının ve emperyalistlerin gereksinimlerine göre sonuçlanır. Öyle de olmuştur.

Operasyonun siyasi amacına bütünüyle ulaşıldı mı?
Operasyonun birden fazla siyasi amacı vardı. Her şeyden önce operasyon, emperyalist projelerde daha pazarlıkçı tutum alan bir kesim ile bu projelere ya kafası yatmayan ya da kendine yer bulamayan sistem içi kesimlerin yan yana gelmesini engelleme girişimiydi. Bu şekilsiz kümenin bir sınırında Doğu Perinçek ve diğer ulusalcılar, bir sınırında ise Hüseyin Kıvrıkoğlu, Necdet Sezer, Aydın Doğan gibi sistemin kritik unsurları yer alıyordu. Bütün kümenin yan yana gelmesi kolayca engellendi. Kolayca çünkü sistemin ihtiyaçları buydu ve geniş anlamıyla bu kümenin elemanları derhal birbirinden kurtulmanın yollarını aradı ve kimileri ciddi geri adımlar attı. Diğer bir siyasi amaç solu ve yurtseverliği kirletmekti. ABD'ye, AB'ye ve AKP'ye karşı olan herkesi darbeci, çeteci göstermek için fırsat yaratıldı, insanlar sindirildi. Bu kampanyaya soldan büyük destek geldi, Türkiye solu Sorosçu haçlı seferine eşsiz bir katkı yaparak tarihe geçti. Kürt sorununda Türkiyeli bir çözümde inat eden ve sola, aydınlanmacılığa sırt çevrilmemesi gerektiği konusunda uyarı yapanlara da "Ergenekon" düğümü atıldı, Ahmet Türk ve arkadaşlarının sesi daha gür çıkmaya başladı. Bunlar "başarı"dır. Ancak kriz başlıkları bitmez ve asıl önemlisi Türkiye solunun elinde şimdiye kadar kullanamadığı tarihsel kozlar olduğu unutulmamalıdır.

Bu tabloda solun Ergenekon operasyonuna ve dava sürecine yaklaşımı konusu büyük önem kazanıyor. Bu da yarınki yazımızın konusu...

[email protected]