Erdoğan ana muhalefeti ele geçirdi

Kendi atadığı bürokratları azarlıyor, ekonominin başına getirdiği damadı orta yerde bırakıveriyor, kendi etrafında bir yetki ve sorumluluk karmaşası yaratıyor, sürekli yeni kurullar icat ediyor. Yandaş medyada “Reis”in kalemleri kendi aralarında tartışıyor, birbirlerini jurnalliyor, farklı politikaları savunuyor.

Mahallede tansiyon ha babam yükseliyor.

Bir bakış açısıyla dağılma halidir bu ve sebebi çoktur. AKP yıktığı Cumhuriyet’in yerine yenisini koymakta zorluk çekiyor demiştik; dağılma bunun kanıtıdır. Ötesi ise kapitalist dünyanın tamamındaki dağılmadır. Büyük aktörlerin hemen hiçbiri oyun kuramamakta, siyasal partiler yerde sürünmekte, soytarılar ortaya lider diye konmakta, uluslararası ittifaklar sarsılmakta, ekonomik olarak kimse önünü görememektedir. Türkiye’deki dağılmanın bir nedeni de budur.

Erdoğan’ın siyaset tarzının yarattığı karmaşayı buna ekleyelim. Özetle dağılma gerçek. 

Ancak dağılma “düzen muhalefeti”ni de kapsıyor. Zaman zaman kapsamlı projelere dönüşen dış akla rağmen muhalefet kendi toplumsal tabanında dahi inandırıcı olamıyor, kısa süreli çıkışların hemen ardından geriye düşüveriyor.

Çünkü düzen muhalefeti bütün unsurlarıyla AKP Türkiyesi’nden medet ummaktadır. Şöyle açıklayalım: AKP’nin zayıf tarafı tasarladığı Türkiye’yi topluma kabul ettirememesidir. Muhalefetin zayıf tarafı AKP’nin tasarladığı Türkiye’den güç almak istemesidir. Ne ülke ama!

Sayısız kanıt gösterilebilir buna ama bir tanesi yakıcılığını korumaktadır. Geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bugün Meclis’te grubu bulunan muhalefet partilerinin ortak adayının neredeyse Abdullah Gül olacak olması yeterince açıklayıcıdır. Gül dışlansa da AKP’lidir.

Erdoğan’a karşı darbe yapma noktasına gelen uluslararası güçler dahil olmak üzere, alternatif arayışındaki tüm sermaye çevreleri AKP’den vazgeçememekte, muhalefeti böyle bir zeminde şekillendirmektedir.

Atamayana atarlar.

Erdoğan’ı AKP içinden sıkıştırmak isteyenlere yanıtı bir süredir Erdoğan vermeye başladı. Bugün artık “Saray” içi çekişmeler muhalefetle hükümet arasındaki çekişmeden daha fazla önemsenir oldu. Erdoğan’ın çevresindeki itiş kakış elbette gerçek, hem dağılmadan hem de çıkar çatışmalarından kaynaklanmakta. Ama bilinmeli ki Erdoğan bu gerçeği lehine çevirmek için çaba harcıyor ve kendi muhalefetini yaratıyor.

Kazandığı hareket serbestliği ile kâh kendisini siyasetler üstü bir yere koyarak, kâh AKP’de birbiriyle rekabet eden kanatlardan birisine geçici olarak yanaşarak, kâh müttefiki MHP ile çok da önemli olmayan başlıklarda gerilimi yükselterek muhalefet partilerini ikinci kümeye ittiren Erdoğan’ın çevresinde “yeni bir parti kurmak gerek” diyenlerin giderek çoğaldığını unutmamalı.

Yeni bir parti zor ancak yeni bir parti fikrinin kendisinin Saray muhalefetinin oluşumuna büyük katkı yaptığını kabul etmek gerekiyor. Böylece üç tür AKP’liden söz edebiliyoruz: Gül gibi Erdoğan’ın dışladığı AKP’liler, Erdoğan iyi etrafı kötü diyen AKP’liler, Erdoğan’a yapışmış AKP’liler. Bu üç AKP’li türü arasında geçişkenlik var ve Erdoğan bu geçişkenliği kullanarak iktidar partisinden muhalefet yaratmaya çalışıyor.

Şimdilik başarılı.

Çünkü öbür muhalefet de AKP’ye odaklanmış, oraya bakıyor, iktidar katından gelen çatlak sesleri dinleyip heyecan yapmakta.

Ve ne muhteşem ki bu ülke her şeye rağmen AKP’nin tasarladığı kıyafeti girmeyi reddetmekte. 

ve elbette ki sevgilim elbet

dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya

dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet!