El Fetişistleri

Sosyalist Enternasyonal konusu geçtiğimiz hafta soL'da işlendi. O haberden öğrendik ki, 22 Temmuz seçimlerinden hemen önce solcusu, sağcısı, liberali üşenmemiş şikayet dilekçesi yazmış Sosyalist Enternasyonal'e... "Atın CHP'yi, size yakışmıyor" filan demişler...

Solcu için kavram kargaşası olabilir, adında "sosyalist"i görünce, hele "enternasyonal" sözcüğü ile karşılaşınca dayanamamışlardır... Hepimiz bir aileyiz deyip Irak işgalcisine, uluslararası tekellerin güzide örgütüne CHP için dilekçe yollamışlar işte...

Sağcı için daha enteresan. Onlara ne? Gerçi AKP'lilerin gözü dönmüş, her yerde olmak, her şeyi ele geçirmek istiyorlar. Bakın işin peşini bırakmadılar, CHP'yi Sosyalist Enternasyonal'den attırmak için her gün yeni bir girişimde bulunuyorlar. Haluk Özdalga, "ben bir sosyal demokratım, üzülerek söylemek istiyorum ki, CHP sosyal demokrat değildir, bakın ben de AKP'ye geçtim" diyerekten mektup yazıyor ve ekliyor: Partim için bir talebim varsa namerdim!

Zavallı CHP ise onca sıkıntıdan sonra eldeki Sosyalist Enternasyonal üyeliğinden de olmamak için çırpınıyor. Belli ki, Baykal'ın aklından "ulusal onur" gösterisine soyunup "alın Sosyalist Enternasyonalinizi başınıza çalın" demek de geçiyor ama sonra ne olacak? Batının hükümet partileri karşısındakiler, şov yapılacak insanlar değil!

Çaresizlik içinde kara kara düşünüyor CHP yönetimi Sosyalist Enternasyonal'in Yunanistan'da yapılacak toplantısı yaklaşırken...

Biz onları kendi dertleri ile baş başa bırakalım ve şu yurt dışından onay alma ve yurt dışına şikayet etme meselesine daha tepeden bakalım...

Türkiye'de pek az kişi ülkenin kendi yağıyla kavrulabileceğine inanmakta. Bunun siyasete yansıması, sağa da sola da dış dinamik ve dengelerin tamamen belirleyici olduğu düşüncesinin yerleşmesidir.

Dolayısıyla, son tahlilde "söz" dışarınındır. İstediğimiz kadar emperyalizmden, batılı ülkelerin hesaplarından, dış düşmandan, kafirden gavurdan söz edelim, karar anında "onaylatmamak" olmaz. Bu nedenle bütün "iktidar" adayları, sivil olsun asker olsun, ABD'ye gitmekte, kendilerini onlara beğendirmekte ve bunu açık ya da örtülü bir biçimde içeride pazarlamaktadırlar.

Burada bitmez... İç politikada en etkili araç, rakiplerinin dışarıda itibarsızlaştığını göstermektir. Amerikan karşıtını oynayan İslamcı gazete, ABD yönetiminden "laik" kanada bir eleştiri geldi mi bunu hemen manşete koyar, bok varmış gibi... Tersi de geçerlidir, ABD'nin ılımlı islam projesini ayda bir dizi yapmadan rahat edemeyen bir gazete Vaşington'daki üçüncü sınıf bir stratejistin ağzından "islamcı tehlike" lafı çıktı mı derhal "ABD AKP'den umudu kesti" başlığı atmaktadır.

AB'den AKP'ye tokat, Brüksel'den CHP'ye kötü haber... Rezilllik... Dileyen bunu yalnızca aşağılık kompleksine bağlayabilir. Asıl konu, herkesin "dış gücü" kabullenmesidir ve siyasi aktörlerimiz meşreplerine göre bu dış güçle kendilerini bağlantılandırmaya çalışmaktadır.

Kimsenin aklına bu ülkeyi kendi ayakları üzerinde doğrultmak gelmemektedir. Milliyetçisinin ABD köpekliğiyle anıldığı, en onurlusunun "ABD'ye Türkiye'nin önemini kabul ettirmek"ten öte ufku olmadığı bir ülkede başka ne beklenir ki?

Tabii, birbirlerini şikayet edecek, "şunu atın", "bununla konuşmayın", "o var ya o, siz onu bilmezsiniz" dilekçeleri yazacaklar...

AKP'nin derdi budur. Gördünüz mü, Sosyalist Enternasyonal de onları istemedi diyebilmektir. Varsayalım ki oldu, "sosyalizm"in s'sine tahammül edemeyen, bu nefretle gözünü kırpmadan cinayet dahi işleyebilecek kafasızlar mutlu olacak, "e adamlar doğruyu gördü" diye rahatlayacaklardır.

CHP değilse AKP! Hiç kuşkunuz olmasın, AKP'liler "biz aynı zamanda sosyal demokratız" diye Avrupa Parlamentosu koridorlarında dolaşıyor. Daha ötesi de var... Biraz daha uzağa, Latin Amerika'ya gittiklerinde "ABD'yi kovmaya hazırlanıyoruz" diyeniyle de, "ben marksistim" diye kasılanıyla da karşılaşıyorsunuz... Bir Latin Amerikalı siyasetçi, "Türkiye'de ne çok solcu, ne çok devrimci var" diye şaşkınlık belirtmişti... MHP'lilerden, AKP'lilerden, CHP'lilerden söz ediyordu... Bizim payımıza yine utanmak düşmüştü...

Ne tutarsa... Siyasi partiler için dış ilişkiler "kılık değiştirmek"ten ibaret. Nasılsa orası dışarısı ve dışarıda aslolan mümkün olduğunca fazla merciden "onay" almak.

Solda da aynı şey... Leninizme açık açık küfret, sonra "biz aslında komünist partisiyiz, bakmayın işte, yasalar, masalar, masallar" diye dert anlat! Sonra sosyal demokratların yanına git reel sosyalizme küfret, çağımızın uzlaşma çağı olduğuna ilişkin gerici fikirleri döktür, yeşillere "en büyük sorun çevre" diye şirinlik yap...

Daha olmadı, mektup yolla... "Sayın büyük otorite... Filanca partiye asla inanmayınız, onlar aslında şucu ve de bucudur. Gerçek dostunuz biziz, saygılarımızı sunarız..." Ben bunlardan çok okudum. Gülemedim, ülkem adına üzüldüm.

Bu nedenle AKP çırpındıkça CHP'yi Sosyalist Enternasyonal'den attırmak için, canım sıkılıyor... Şu zerre kadar ilgilenmediğim, emekçi halkımızın büyük derdi CHP "ne haliniz varsa görün" dese... İnanın rahatlayacağım...

[email protected]