Duvar yazıları

“Ben bir öc peşindeyim”, “İntikam”, “Kahrolsun TC”…

Duvarlarda şimdi bunlar var. Muhtemel ki, Haziran Direnişi’nin yaratıcılığını, mizah anlayışını, aklını pek beğenen “örgütlü güç”lerin marifeti bunlar. Öyle olmasa da yadırganmıyor demek ki.

Haziran ve Eylül arasındaki nicel ve nitel farkı duvarlar da anlatıyor anlayacağınız.

Kendiliğindenlik ve örgütlülük…

Örgütsüzlüğe övgü yağdıracak değilim örgütsüz bir halk yenilmeye mahkumdur diyenlerdenim. Ama örgütlülük güç katmalı, akıl eklemeli, enerji vermeli.

“Elimizi kaldırırız, halkı peşimize takarız” kolaycılığına, halk prim vermeyeceğini gösteriyor. İyi ki gösteriyor. Öbür türlü Haziran Direnişi gerçekten dağılır, tasfiye olurdu.

“İsyan” diye bağırıp AKP binalarını taşa tutmak, işgale yeltenmek, halka önderlik etmek anlamına gelmiyormuş demek ki. Bir arkadaşımın deyimiyle, “Hükümet istifa” sloganından rahatsızlık duyup AKP binalarına yüklenmenin mantıksızlığını “kendiliğinden kuvvetler” fark etmiş de “örgütlü kuvvet”ler hâlâ kavrayamamış.

“Kürt hareketi katılır, ulusalcılar kaybolur” akıl yürütmesinin Haziran Direnişi derslerini hiç çalışmamak anlamına geldiğini de görmüyorlar demek ki. Halkların kardeşliğini bir halkı püskürterek tesis etmeye kalkmanın ve kitleleri peşinen milliyetçilikle damgalamanın ne kadar büyük bir saçmalık olduğunu da…

Halkın üç tane taş atıp sonra ortadan kaybolanların peşine takılmamasını cesaretsizlikle, yılgınlıkla açıklamak da benzer bir algı problemine işaret ediyor olsa gerek.

Bütün bunlar, Haziran Direnişi’nin sönümlenmesi anlamına gelmiyor. Kendini tekrar etmeyecek bu belli. Yeni biçimler, yeni kanallar yakalayacak ama mutlaka kendini var edecek, yeniden üretecek. Lakin kimilerinin randevu verdiği noktalara itibar etmeyeceği, belki de o koordinatların yanından dolanacağı da kesin.

Hareket kendiliğindendi ama akıl doluydu.

İşlerine gelen noktada “örgütsüzlük” vaazlarına prim veren bir kısım “örgütlü kuvvet”, o aklı hafife almış olmalı.

O halde şimdi örgütlülüğün ne anlama geldiğini göstermenin, mücadele ruhunu siyasal stratejinin içinden çıkarmanın, duvarlara aklın, mizahın, yaratıcılığın yeniden oya gibi kazınmasını sağlamanın za-
manı…