Daha ne yapsın bu hükümet!

Kadın gazetecilere “ben de sizin bacak aranızı çekip gazetede yayınlasam” diyen AKP milletvekili ayıp etmiş… Ama gazeteciler de onu uyurken çekmemeliymiş… AKP kurmaylarından Çelik böyle demiş.

Eskişehir’de polis marifetiyle dövüldükten sonra beyin kanaması geçirip ölen Ali İsmail Korkmaz’ın tedavisinde bir ihmal varsa, bu ortaya çıkmalıymış… Ama Korkmaz da kalp hastası olduğunu beyan etseymiş… İçişleri Bakanı böyle buyurmuş.

Kafanızı şişirmeyeyim, bu amalı, fakatlı siyaset tarzına yüzlerce örnek gösterebilirim. Palalı suçluymuş ama onun da para kazanması gereken bir esnaf olarak şurasına gelmiş polis suçluymuş ama kendini korumasa linç edilirmiş… Dün de Fatih Altaylı yazdı, Gezi Direnişi amacına ulaşmış ama tadında bırakılmalıymış suç işleyen polis araştırılmalıymış ama bilinmeliymiş ki polis orantılı güç kullanmışmış…

Bütün bunları klasik savunma mekanizmasıyla açıklayıp geçmek mümkün. Öyle ya, suçlarını açıkça kabullenmeyecek kadar kibirli bu adamlar, doğal olarak geri adım atarken bile kafayı dik tutmaya çalışıyorlar.

Böyle denebilir, önemsenmeyebilir.

Oysa denmemeli, önemsenmeli!

Çünkü bu tarz da bir toplum mühendisliğidir, biçim verme çabasıdır.

“Bakın biz üzerimize düşeni yapıyoruz, siz de gayrı düzgün durun” demekte, üzerlerine yapışan ayıbı pay etmeye kalkmaktadırlar.

Hatta öyle ki, attıkları sözümona “geri adım”la birlikte sizi düpedüz suçlu duruma düşürmektedirler.

Ortalama vatandaşın “e daha ne istiyorsunuz, koskoca milletvekilini disiplin kuruluna vermişler”, “polis hakkında soruşturma açılmış işte”, “Kışla’dan vazgeçildi, parkı mis gibi yaptılar üç günde” kanaatkarlığıyla hareket edeceğinden emin gibiler.

Boş bırakılır, bu kara propagandaya yanıt verilmezse, başarılı da olurlar.

Oysa 11 yıllık AKP pratiğini bir kenara koyalım, şu 1,5 ay içinde Türkiye’de iktidar tarafından işlenen yüzbinlerce suçun her biri, hükümet ve yandaşlarının oyununu bozacak şiddette. Yeter ki kanıksanmasın, yeter ki unutulmasına izin verilmesin. Şu ana kadar Haziran Direnişi tam saha pres yapma, hiçbir başlığı ihmal etmeme konusunda büyük bir başarı gösterdi.

Devam etmeli… Yayıncılık alanında, hukuk alanında, siyaset alanında, eylem kültüründe…

“Biz fena halde makul olduk, darısı sizin başınıza” diyenlerin önüne her gün uzun bir suç listesi atmak ve bu halkı artık aldatamayacaklarını göstermek gerekiyor.

“62 yaşındayım, gözaltında iç çamaşırlarımı çıkardılar…” diyen sorumlu bir aydının feryadını magazinleştirip, geçiştirmelerine izin vermemeli. Eli sopalı polislerin sokak aralarında insanları öldüresiye dövmesi “kendinden geçmiş, kötü kalpli kamu görevlilerinin” üzerine yıkılmamalı. Sözümona kendini korumak için polise silahsız bir kişiyi kafasından vurma hakkı tanıyan hakim sınıfının kimseye zarar vermeden sadece ve sadece kendini “yüzü kapalı” devlet görevlilerinin gazı ve fişeğinden korumak için kask ve maske takanları “suçlu” ilan etmesi engellenmeli.

Çünkü…

İnsanlığa karşı suç işleyenlerin ortak huyu hep makulu oynamaları, topu başkalarına atmaları, olup bitenden haberdar olmadıklarını iddia etmeleridir.

Gestapo Şefi Hermann Göring’in Nürmberg Mahkemeleri’nde yargılanırken “ben Yahudileri çok severim” dediğini hatırlayabiliriz. Katliamlardan filan hiç bilgisi olmadığını ileri süren bu Nazi Savaş Suçlusu’nun, kendi sorumluluğunda işlenen toplu cinayetlerin görüntüleri izletildiğinde “vahşet” dediği söylenir. Bir de “bunlar kurgu olmalı”…

Benzetme kimseyi incitmesin… Evet henüz “katliam” noktasına gelmediler. Ancak 1,5 ayda, güçleri yetse bunu yapabileceklerini kanıtladılar.

İzin verilmemeli.

Ölçüsüzlük değil bu, tersine makul
olan bu!