Çok ve boş konuşmak

Kemal Okuyan'ın “Çok ve boş konuşmak” başlıklı yazısı 30 Mart 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Türkiye’de siyaset heyecanlı ama cansız! Tartışma, eleştiri, polemik, hakaret, sürpriz var ama meselelerin özü ortada yok.

Çünkü kimse açık konuşmuyor, kimse sistematik bir hareket tarzı geliştirmiyor.

AKP yıllardır anayasa yapacak. Hiç gündemden düşmüyor. Komisyona havale edildi. Dört partinin bütün maddelerde uzlaşmayacağı belli. “Uzlaşabildiğimiz kadar yol alalım” türü bir şey uydurdular, top çevrilip duruyor. Bu bir skandal. İşin gerçeği, böyle anayasa yapılmaz. Anayasaların bir ruhu olur, bir mantığı olur, onun üstüne konur maddeler. Şu anda anayasa yapıcısı konumundaki Meclis, anayasanın ruhuyla ilgili olmayan maddelere gömülmüş, pazarlık yapıyor. Kendi kendileriyle dalga geçiyor komisyondakiler zaman zaman.

AKP tam olarak ne isteyeceğine karar vermiş değil. CHP’nin neye itiraz ettiği belli değil. Son gelişmelerle birlikte BDP’nin de nerede duracağı, neye “evet”, neye “hayır” diyeceği belirsiz hale geldi. MHP ise yalnızca “itiraz” etmekte ama masadan kalkmayacağını ısrarla söylemekte!
Ve biz bu koşullarda anayasa gündemini tartışıyoruz. Hoş, biliyoruz ki, AKP zihniyetinden çıkacak anayasanın hiçbir meşruiyeti yok, süreç baştan reddedilmeli. Ama öte yandan, neden böyle düşündüğümüze ilişkin somut veriler üzerinden konuşmak isteriz elbette. Ne var ki, yok elde var sıfır!
Başkanlık? Düşünüyorlar olabilir de, olmayabilir de… Eyalet sistemi? Bugün olmaz, yarın olabilir… Vatandaşlık tanımı? Herkes Türk de olabilir, Türkiyeli de… Böyle gidiyor. Herkes birbirine bağırıp çağırıyor ama kimin tam olarak ne dediği belli değil.

Sonra şu İmralı süreci… Ortaya metinler çıktı, belgeler yayınlandı, mektuplar gitti geldi, medya “bu iş bitti, şahlanıyoruz” filan dedi. Sonra taraflar “öyle değil”lere başladılar. Bir kısmı iki tarafın tabanlarını rahatlatmaya çalışması olarak görülebilir ancak bazı şeyler var ki… Psikoloji ile değil, kaosla açıklanabilir ancak!

Bu ortamda konunun özü bir kenara kondu, “Öcalan aslında ne dedi” tartışılmaya başlandı. En son Adalet Bakanı, “anlamayana Öcalan bir daha konuşur” türü bir şey söyledi. Bir bildiği var herhalde!
Bizim bildiğimiz, herkesin şifrelerle konuştuğudur.

AKP kanadı bir yandan “her şey bağlandı” diyor, bir yandan da “pazarlık yapmıyoruz”! Pazarlık yapmadan her şey bağlanabiliyorsa, bu neden daha önce akıl edilmedi? Yoksa “her şey bağlandı” sözüne, “henüz konuşmak için çok erken” türünden yuvarlak, kokmaz-bulaşmaz bir anlam mı yüklüyorlar?

Güzel sözdür, “büyük manevralar asla gizlenemez”.
Bizde bütün kritik gündemler gizli!
Çok konuşuluyor, çelişkili konuşuluyor ve çoğu kez boş konuşuluyor. Belki de halkı iyice sersemletmek için yapılıyordur.

Öte yandan, Türkiye bir kaosa doğru yuvarlanıyor. Daha önce yazdığım gibi, niyetler, planlar, projeler var, buna hiç kuşku yok. Ancak bunların nasıl hayata geçirileceği bilinmiyor. Hedef belli, yolda sorun var! El yordamıyla, sopayla, yalanla, ittir-kaktır devam ediyorlar. Hep kaosa oynayan, kaos yönetme becerisi hâlâ benzersiz olan ABD yönetimini, fazlasıyla mutlu ederek…