CHP'yi ne yapmalı?

CHP ile MHP arasında yüzde 42'de kimin daha çok pay sahibi olduğuna dair bir tartışmanın başladığı anlaşılıyor. İşi tatlıya bağlayabilirlerdi, 2009 yerel seçimlerinde iki partinin toplam oyu yüzde 39'du, üzerine DSP'yi de eklediklerinde yüzde 42'yi tamamlamalarına ramak kalıyor. Bindelik oylarda gezinen sol partiler ne güne duruyor, o kadarcık katkıları oluversin!

Ancak, CHP oylarının yüzde 30'larda gezindiğini iddia ediyor, yönetimi dışında herkes MHP'nin ciddi fire verdiğinde birleşiyor, işler karışıyor.

Tam da bu sırada birisi çıkıp, "sol yüzde 42'nin önemli bölümüne sahip çıkmanın yolunu bulmalı" derse ne olur?

Dedim, iki gündür bunu yazıyorum, "kendinizi avutuyorsunuz" diyen de çıktı, "insan biraz dürüst olur" diye teesüf iletileri yollayan da. Yazılara gelen kimi yorumlardan da aynı tepkiyi çıkarabilirsiniz.

Sanki TKP'nin oy oranı yüzde şu kadara çıktı demişim, sanki bu yüzde 42'nin şu kadar yüzdesi EMEP, Halkevleri, ÖDP, TKP'ye aittir demişim… Sanki bu yüzde 42'nin içinde önemli bir bölümün CHP'ye oy verdiğini ve vereceğini inkar etmişim…

Sanıyorum burdan başlamak gerekiyor CHP yazısına…

Yüzde 42 önemli ve Türkiye'nin mevcut siyasal, ideolojik dengeleri hesaba katıldığında az çok beklenir bir oran. Bu oranın yukarılara çekilerek AKP'nin önünün kesilmemesi çok kötü olsa da referandum sonuçlarına bakarak paniğe kapılmak yerine bu yüzde 42'den ne çıkarılabileceğine odaklanmanın yolu bulunmalı.

İki gündür soL'da yazanlar buna işaret ediyor, bunun ötesinde TKP tarafından yapılan açıklama yüzde 42'yi anlamlı hale getirmek için nelerin yapılması gerektiğine ilişkin önemli ipuçları veriyor.

Bu polyanacılık mıdır, kendini avutmak mıdır?

Okurdan özür dileyerek söylemek durumundayım, içinde bulunduğum siyasi gelenek hak edilmemiş, karşılığı olmayan "başarı"lardan uzak durmayı alışkanlık haline getirmiştir. "Yüzde 42 sıçramadır, bunda en büyük pay da bize aittir" diye ortalığa atılmaz, bu tür saçmalıkların kıyısından geçmeye utanırız.

Tekrar olacak, yüzde 42 önemsenmeli yüzde 42'nin sağ ve solun yeniden önem kazandığı ve ayrıştığı, sağın "evet"lere, solun "hayır"lara yöneldiği bir referandumda elde edilmesinin yakın dönem için bazı olanaklar yarattığı bilinmeli hayır diyenlerin içinde önemli bölüm CHP'ye oy verse de, CHP politikalarına terk edilmemeli yüzde 60'lık kesimde gedikler açmak, oralarda etkili olmak için yüzde 42'den enerji çıkarmak, onun bir bölümünü dirençli, örgütlü hale getirmek için yollar bulunmalı…

Yok böyle yapmayalım, "ne olacak bu memleketin hali" diyerek "kepenk" indirelim!

Devrimci, kötü bir gelişmeyi engellemek için uğraşan, engellemeye çağıran ama bu becerilemediğinde hiç zaman kaybetmeden çıkış yolu arayan, çıkış yolunu mümkün olduğunca gerçek toplumsal olgularla irtibatlandırmaya çalışandır.

O olgulara teslim olana ise, hiçbir durumda devrimci denmiyor, ben öyle biliyorum.

Ortada bir yüzde 42 var. Bu yüzde 42, bazı siyasi partilerin o doğrultuda karar vermesinden daha çok, AKP zihniyetinden rahatsızlık duyduğu için "hayır" dedi. Dün de belirttiğim gibi, CHP yönetimi, örneğin paket Anayasa Mahkemesi'nden bazı düzeltmelerle geçtikten sonra, "bu noktada bize de evet demek düşer" diye tavır değiştirseydi, referandumda "hayır"lar yüzde 15-20'ye değil, yüzde 30'lara inerdi.

Demek ki referandumu genel seçimlerle özdeşleştirmemek, ciddi yer değiştirmeler olduğunu bilmek, dahası insanların tercihlerini hangi saiklerle yaptığını iyi kavramak gerekiyor.

Yok, öyle yapmayalım, yüzde 42'yi CHP ve MHP'ye teslim edelim, Evet'ler zaten AKP'nin… Biz ne yapalım? Oy kullanmayanların yüzde şu kadarı Kürt hareketinin, binde şu kadarı boykotçu solun, geriye evinden çıkmayan, "bana ne" diyenler kalıyor. Gözümüzü onlara dikelim!

Böyle şey olur mu?

Türkiye solu, olanakları, mevcut toplumsal ağırlığı hesaba katıldığında ciddi, önemsenmesi gereken bir "hayır" çalışması yaptı. Her şey kelle hesabıyla ölçülmez, yüzde 42'de elbette solun da hakkı var.

Bunu geçelim…

Neden Türkiye'nin emekçilerini, Alevi yoksullarını, sorumluluk sahibi aydınlarını, üniversite öğrencilerini bu düzene terk edelim? Bir biçimde karşı koymaya, reddetmeye, durdurmaya çalışıyorlar, arayış içinde olanları var.

Türkiye solu bu yüzde 42'yle, en azından onun önemli bir kesitiyle işe başlamalı.

İşte orada karşımıza doğal olarak CHP çıkıyor.

CHP'yi ne yapmalı?

CHP'lilerin kendi partileriyle yüzleşmesi sağlanmalı.

Hizipler mücadelesine odaklanarak, dedikodu ve ayak kaydırmaları takip ederek, ya da yandaş medyanın pertavsızla yakaladığı beceriksizliklere kafayı takarak değil…

Yüzleşme ideolojik ve siyasal çıktılar üzerinden gerçekleşmeli.

Bugüne ilişkin…

Tarihsel bir sorgulama anlamsız.

CHP'nin geçmişteki sicili, bir sol parti olmadığı, sosyal demokrat parti kalıplarına uymadığı, bunlar üzerine ciltler dolusu veri dökülebilir ortaya, analizler yapılabilir.

Bir siyasi partinin tarihsel, sınıfsal işlevinin ortaya çıkması elbette iyi bir şeydir ama bugün oradan başlanamaz.

CHP'lilerle, bu partiyi destekleyenlerle kavga etmek değilse amacımız…

Değil.

CHP ile AKP, her ikisi de düzen partileri olmakla birlikte, destekçileri bağlamında bizi ilgilendiren önemli bir farka sahipler. CHP'nin toplumsal tabanında kendini "sol"da görenlerin sayısı hiç de az değil. Kendini solda gören, hatta sosyalist olduğunu düşünen CHP'lilere, "olur mu öyle şey, siz kendinizi solcu mu sanıyorsunuz" diye çıkışmak, onlara sadece ve sadece "ne işiniz var orada" diye seslenmek marifet sayılmamalı.

Ve artık, "düzen değişikliği" talebinin AKP'de toplandığına ilişkin saptamayı bir kenara atmanın zamanı geldi. AKP ilk yükseliş döneminde, hatta öncesinde Refah Partisi, "değişiklik" beklentisini arkasına aldı ve onu bu toprakların geleneksel muhafazakar toplumsallığının içinde eritti. Bugün AKP'yle "düzen değişikliği" kavramını yan yana ancak malum şahıslar getirebilir.

Peki CHP'de bir düzen değişikliği arayışı var mı?

Buna açık bir kesim var.

Mevcudu korumanın mümkün olmadığı görüldükçe bu kesimin bir bölümü teslim olacak, bir bölümü ise gerçek bir arayış içine girecek.

Bu arayış cesaretlendirilmelidir.

Bu arayış, CHP'ye sığınan işçide cesaretlendirilmelidir. Bu arayış, AKP'den tedirgin olan Alevi yoksulunda cesaretlendirilmelidir. Bu arayış, CHP'nin doğru dürüst gençlik çalışması olmasa da hâlâ ilk siyasi tercihini bu partiden yana kullanan gençte cesaretlendirilmelidir.

CHP'nin tarihi ile değil, bugünü ile yüzleşmek.

CHP sağa kayacak dediğimizde, CHP'nin Baykal döneminde "sol"da olduğunu söylemiyoruz. Ama Baykal'ın, Ecevit'in, İnönü'nün ve ilk kurulduğu dönemde Cumhuriyet Halk Fırkası'nın değil, bugünkü CHP'nin tartışılmasında yarar olduğunu düşünüyoruz.

CHP'nin sağa kayması, elle tutulur, görülür, tartışılabilir ve yargılanabilir bir olgudur. Akademik kaygılarla değil, siyasi kaygılarla hareket edilmeli.

Bize düne kadar kızılıyor, neden Kılıçdaroğlu'na şans vermiyorsunuz, daha dün bir bugün iki diye yükleniliyordu.

Şimdi referandum sonuçlarından sonra "haklıymışsınız" diyorlar.

Referandum sonuçları bizi haklı çıkarmadı.

Kılıçdaroğlu'nun farkında olarak ya da olmayarak partisini AKP'nin yoluna sokması, referandumda AKP paketinin onaylanmasından çok daha önemli bir kriterdir yeni CHP yönetimini değerlendirmede.

CHP Avrupalı emperyalistlere "bizi yanlış anladınız" demek zorundadır, demeye hazırlanmaktadır. CHP ABD yönetimine "biz de varız ve iktidara talibiz" demek zorundadır, demeye hazırlanmaktadır. CHP yüzde 60'a bakıp "biz de toplumdaki gericileşmeyi bir yere kadar sineye çekmeye hazırız" demek zorundadır, demeye hazırlanmaktadır. CHP sermaye sınıfına güven verici sinyaller vermek zorundadır, vermeye hazırlanmaktadır.

Zorunluluk kısmı bize ait bir gerçektir. CHP'nin sınıfsal temeli, misyonu, tarihi, gelenekleri… Bunlar bizim için gün gibi açık. Ama CHP'lilerle tartışacağımız bugün bu olamaz. CHP ile bugün CHP'nin ne yaptığını, ne yapmaya hazırlandığını tartışmamız gerekiyor. "CHP zaten böyledir" demek yetmiyor.

Derdimiz CHP'lileri CHP'den kopartmak değil.

Bugün büyük oranda CHP'ye yönelen bir direncin ya da direnç potansiyelinin heba olmasını engellemek.

CHP ile işbirliği yapmak bu potansiyeli bütünüyle iğdiş etmek anlamına gelir.

Ama CHP'lileri gerçekten cesaretlendirmek, çıkış yollarını onlara daha fazla taşımak, paylaşmak, bazı saplantılarını kırmak, baskılamak…

Bunları yaparken CHP içinde barınabiliyor, tercihini hâlâ CHP olarak belirleyebiliyorsa, bu da bir kazançtır. Yüzünü örgütlü sola dönüyor ve sosyalist seçeneğe omuz veriyorsa bu elbette daha büyük bir kazançtır.

Referandum sonrasına bakarken son derece amorf özellikleri olan CHP'nin toplumsallığına bu şekilde yaklaşmakta yarar vardır.

İşimiz gücümüz CHP ile uğraşmak değil ama işimizin önemli bir parçası, kendini solda görenlerin sağa hizmet etmesini engellemek, solun değerlerini yeniden üretmelerini sağlamak.

Dediğim gibi, AKP'yi ya da sağı geriletebilmek için, önce "sol"u sola yöneltmek gerekecek.

Toplumda ideolojik bir taraflaşmanın yaşandığı, yeniden sağın-solun hatırlandığı bir ülkede sağa kayan bir CHP kesinlikle küçülmelidir. Bunu en başta CHP'lilerin istemesi sağlanmalıdır.

CHP politikalarından mutlak bir biçimde uzak, CHP'lilere ise yakın durulmalıdır.