Bu nasıl mağdurluk?

Kemal Okuyan'ın “Bu nasıl mağdurluk?” başlıklı köşe yazısı 12 Aralık 2012 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Dün soL’un manşeti çok konuşuldu. Beğenenler, “az bile yazmışsınız” diyenler ve elbette eleştiren, hatta küfredenler… Mesele neydi? soL neden bu kadar “sert” bir tavır alma ihtiyacı hissetti?

Kimilerine göre Orhan Pamuk’u zaten sevmiyorduk ve ona saldırmak için mazeret peşindeydik. Esad’la ilgili mektup bize aradığımız fırsatı vermişti.

Böyle değil… İşin gerçeği, onca gündem içinde “aman şu liberaller bir nane yesinler de biz de haberleştirelim” derdinde değiliz. Memlekette yeterince olay var zaten üzerinde durmayı gerektiren.

Dünkü “Orhan Pamuk tetikçiliğe soyundu” manşeti siyasi saiklerin ürünü değildi. Haber gazetemize ulaştığında yayın kurulu üyelerinin ilk tepkisi, Orhan Pamuk’a hiçbir sempatileri olmamasına karşın, şaşırmak oldu. Pamuk ya da bir başka liberal Esad’ı eleştirebilir, hatta her gün yaptıkları gibi istifaya davet edebilir ve en fazla gazetenin kısalarında bir paragraflık yer işgal ederdi. Ancak Pamuk ve küresel yol arkadaşlarının mektubunda düpedüz ve en bayağısından ölümle tehdit vardı. Yanlış bir şey yapmamak için mektubun tamamını satır satır inceledik ve tamamen insani bir tepki verdik.

Mektup lümpen bir üslupla kaleme alınmıştı, linç kültürünü kutsuyordu ve dünyanın bugünkü efendilerinin ağzından konuşuyordu.

Orhan Pamuk daha önce tehdit edilmiş, ırkçı hezeyanlarla onun üzerine gelinmiş olabilir. Bundan bize ne?

Mağduriyet zorbalığa gerekçe olabilir mi?

Orhan Pamuk, Ermenilerle ilgili sözlerinden dolayı tehdit edilmişti… Peki şu anda Suriye’deki Ermenileri kim tehdit ediyor? Orhan Pamuk’un sevgili dostları!

soL çıkarken kendi kendimize söz verdik, arkasında bugünkü dünya düzeni durmayan ve bugünkü dünya düzeninin gücünü kullanmayan kimseyle kişi olarak uğraşmayacağız diye… Düşenle uğraşmayacağız, kişilerle uğraşmayacağız, nefret ettiklerimizin bile “zayıf” noktaları, eğer kendisi tarafından siyaset konusu yapılmıyorsa, soL’un gündemine girmeyecek!

Orhan Pamuk için de aynı şey geçerli.

Ancak dün manşete çıkardığımız mektup, Orhan Pamuk’un “mağdur” rolünden çıkıp “benim arkamda dünyanın efendileri var” diye ilan ettiği bir mektuptur.

Bu mektuba yanıt vermek insani bir görevdir.

Bugünün faşizmi, gücünü piyasanın sınırsız özgürlüğünden almaktadır. Bu nedenle liberaller, sanıldığının tersine, çok hızlı bir biçimde faşist tepkiler vermekte, faşizan bir üslup kullanabilmektedir.

Şiddet fetişizminin siyasetten uzaklaştırılması gerektiğini düşünenlerdenim. Faşizm elbette “şiddet”le özdeş değil. Ancak, birazcık bu işlere bulaşanlar bilir ki, faşizm zamanında sermaye sınıfının kural tanımayan şiddeti olarak ortaya çıktı. Bugünün dünyasında, kapitalizmin bir kez daha kontrolsüz bir barbarlığı tek çıkış yolu olarak gördüğüne tanık oluyoruz. Ve bu işin merkezinde emperyalist dünya var. Yani Orhan Pamuk’un sırtını dayadığı dünya…

Bu nasıl mağdurluk?

Kaddafi’nin öldürülme biçiminin, her tür siyasi görüşün ötesinde insanlık adına utanç verici olduğunu düşünüyorum. Ve şunu ekliyorum: Her kim olursa olsun, bu iğrençliğe isyan ederim.

Orhan Pamuk bunu yapabilir mi?

Yapmayacağını ilan etmiş.

Bu ülkedeki linç kültüründen en fazla yakınan edebiyatçı, linç edilen bir devlet başkanını bir başka devlet başkanına hatırlatıyor: Sonun onun gibi olur!
Zarfın içine mermi koyup tehdit etmekten, telefonu açıp “kendine dikkat et” demekten ne farkı var?