Bu dili bir biz anlamadık!

Kemal Okuyan'ın "Bu dili bir biz anlamadık" başlıklı yazısı 20 Nisan 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Bizim ülkemizde bu işler böyle yürüyor.

Basında önce “İmralı süreci” dendi, ardından “barış süreci”ne döndürüldü. Tutanaklar, konuşmalar derken ilk izlenim şuydu: Muhafazakarlar şaşırmıştı, milliyetçiler tepkiliydi, BDP tabanının canı sıkkındı, BDP ile ittifak halindeki solda hayal kırıklığı yaşanıyordu. Biz ise barış gereklidir, silahların susması iyidir ancak AKP projesine destek olunmamalıdır diyorduk soğukkanlılıkla…

O günden bu yana, sürecin içeriğine ilişkin dişe dokunur bir açıklama yapılmış değil. Bununla birlikte muhafazakarlar rahatlamış, BDP tabanının neşesi yerine gelmiş, BDP ile ittifak halindeki sol ise eski günlerine dönmüştü. Milliyetçilerin tepkileri sürüyordu, sürecek de. Başka türlü yapamazlar!

Sürecin AKP açısından ne anlama geldiğini ısrarla anlatan sosyalistleri ise hem iktidar hem de solun bir kesimi “bunlar barışa karşı” diye derhal suçlamaya başladı. AKP ve yandaşları nihayetinde psikolojik savaş yürütüyorlar, dün “terörle işbirliği”yle yargılar, bugün “barış istemiyorlar” diye itham ederler. Yarın başka bir konjonktürde “bunlar bölücülerle kol kola” deyiverirler.

Peki, kendilerinde hayal kırıklığı yaratan ilk şoku atlattıktan sonra “merak edecek bir şey yok, herkes biliyor AKP’nin ne olduğunu, kimse kimseye kazık atamaz”larla başlayıp, “sizin haberiniz yok, sosyalist Kürdistan kuruluyor” türü “derin bilgi”leri yayan solcularımızın gerçek niyeti ne? Onlar neden her eleştiriyi “bunlar barışa karşı” diyerek geçiştirmeye çalışıyor?

Basit. PKK yöneticilerinden gelen “sosyalistler bizi anlamamışlar” yakınmasına, “biz değiliz kastedilen, biz onları her zaman anladık” türünden yanıt verecek kadar “özgüven sahibi” olan bu türden solcular kendilerini sıkıştırdıkları alanda var olabilmek için zorunlu olarak böyle davranacaklar.

Geçmişte AKP’ye karşı mücadeleyi orduculukla itham etmeye kalktıkları gibi bugün de siyasi iktidara, emperyalizme, gericiliğe her sistematik tepkiyi “barışa karşı”ymış gibi sunacaklar. Buna mecburlar. Kendilerine başka bir yaşam alanı bırakmadılar.

BDP, sürece zarar gelmesin diye AKP’yle gerginlik yaratacak bütün başlıklarda geri duruyor olabilir. Bunun kendilerince bir açıklaması var.

Sol bunu yapabilir mi? Bunu yaparak sol kalabilir mi? Gayriresmi akil insanlar grubuna dönüşerek, iktidarın “bunlar barış istemiyor” edebiyatına ortak olarak, ülkeyi karanlığa mahkum etmiş bir iktidara cepheden tavır almayı günah sayarak solda durulabilir mi?

Geçenlerde biri “barış istemedikleri için AKP’yi eleştiriyorlar” demiş. Devrimciliği de bırakmıyorlar kimseye. 2013 Türkiyesi’nde, hükümeti eleştirmeye de yasak getirecekler güçleri yetse!

Herkes sussun, barış gelsin.

Sonra?

Rivayet muhtelif…

“Kürtler bugünü bekliyordu, bağımsız Kürdistan kuruluyor” diyen var. “Suriye’nin üçte birine sosyalizm geliyor” diyen var. “Barış, sadece barış gelecek, sonra hep birlikte mücadele edeceğiz” diyen var. “Bu iş yarım kalacak, ondan sonra gör olacakları” diyen var. “Özerklik ilan edilecek” diyen var. “Barıştan sonra sol birleşecek, iktidara oynayacak” diyen var. “Barış gelsin, ne olursa olsun” diyen var. Sohbetlerde, kulislerde, küçük meclislerde her şey deniyor.

Ama “silahlar sussun, emperyalizme karşı mücadele yükselsin”, “silahlar sussun, hep birlikte AKP gericiliğine karşı mücadele edelim”, “silahlar sussun emeğin kavgasını yükseltelim”, “silahlar sussun emperyalizmin Suriye tezgahını bozalım” denemiyor.

Neden? “Barışa ters!”

Ne diyelim, Erdoğan, patronlar, cemaatçiler, MİT’çiler “barış”ın dilinden konuşuyor, bir biz beceremiyoruz!