Bir kez daha CHP!

Zorba bir ülkenin silahlı güçleri hak-hukuk hepsini bir kenara atıp yurdunuzu işgale kalkışmış. İyi-kötü bir direniş başlamış, karşı koyulmakta. O sırada ülkenizde söz sahibi kişilerden biri kalkıp "enerji açığımızı kapatacağınıza söz verirseniz, karşı koymayı bırakacağız, sizi çiçekle karşılayacağız" dese nasıl bir tepki verirsiniz?

Ülkemizin acıklı halini şimdilik karıştırmayalım ne söz konusu olan bir fiili işgal, ne de referandum o kadar yaşamsal. İyi ki öyle…

Referandum önemsiz demiyorum, çok önemli ama her şeyin başı ve sonu değil. Öyle olsaydı Kılıçdaroğlu'nun dün Konya konuşmasını Erdoğan'a seslenerek "gel dokunulmazlıkları kaldır, evet diyeyim" diye bağlamasına çok daha büyük bir tepki vermek gerekirdi.

CHP başka bir partidir, bir ilgimiz yoktur, referandumda bizim "hayır"ımızla CHP'nin "hayır"ı arasında ciddi farklılıklar vardır. Ama referandum bu, seçenekler iki, bilemedeniz boykotla beraber üç ve referandumda "hayır" diyen partiler içinde en fazla seçmene sahip olan da Cumhuriyet Halk Partisi. Bu seçmenlerin bir özelliği de, küçümsenmeyecek bölümünün kendini "sol"da hissetmesi.

Onlardan ses çıkmayınca iş bize düşüyor.

Denecek ki, ne var bunda, Kemal Kılıçdaroğlu "gerçek demokratikleşme istiyorsan önce dokunulmazlıkları kaldır"la Erdoğan'ı köşeye sıkıştırıyor.

"Hayır" konusunda yeminli olanlar böyle düşünebilir. Ancak henüz karar vermeyen biri Kılıçdaroğlu'nun bu "meydan okuması"nı ancak şöyle anlar: Bu pakete evet demek o kadar da kötü bir şey değil!

Bir oylamaya gidiliyor ve siz pakette olanlara karşı çıkmak yerine olmayanları işaret ederek "hayır" istiyorsunuz. Böyle bir propaganda tekniği olabilir mi?

Bunu BDP "boykot" için yapıyor ama onlar zaten "Kürt sorunu" dışında hiçbir şeyin önemli olmadığını açıkça ilan etmişler, her şeye o gözle bakıyorlar, dolayısıyla kendileriyle tutarlılar.

"Dokunulmazlıkları kaldır evet diyeyim" demek "benim bu pakette itiraz ettiğim bir şey yok" demek.

Kılıçdaroğlu'nun bu gafı arada kaynayabilir, Erdoğan'ın her gün devridiği çamların altına kaybolabilir, insanlar artık kimin ne dediğiyle hiç ilgilenmiyor olabilir.

Ama birileri Kılıçdaroğlu'na "böyle yapma" dese fena mı olur!

Türban konusundaki çıkışları için, insanların dini duyarlılıklarına seslenme merakı için, "bu da bal gibi din işlerinin siyasete karıştırılmasıdır" dediğimizde CHP'lilerden "anlamazsınız siz bu işlerden, AKP'yi kendi silahıyla vuruyor" tepkisi almıştık. Bu tepkiyi verenleri bilemem ama CHP'nin bu işlerden ne kadar anladığı görülüyor. AKP'yle bu başlıkta girişilecek bir rekabette kazançlı çıkmak için CHP'nin safkan bir düzen partisi olması yetmez. Şimdi saçma sapan türban tartışmalarıyla, rahibe benzetmesiyle uğraşıp dursunlar.

Ama "evet"leri güçlendirecek girdiler yapmasınlar. 5-6 gün dişlerini sıksınlar.

Ya da daha iyisi, bir düzen partisi olarak, yargıda, bürokraside onca ilişkisi dostu olan bir parti olarak referandumda iktidarın hilesine, hurdasına karşı girişimde bulunsunlar. Geçtiğimiz hafta ülkenin sınav sisteminin baştan aşağıya yolsuzluk ve sahteciliğe bulandığı ortaya çıktı. O sınav sistemi ki, milyonlarca kişiyi referandumdan daha fazla ilgilendiriyor. Dahası, sistematik bir müdahaleyle o sınav sistemi ülkenin siyasal dengelerini de en az referandum kadar belirliyor. Bu rezilliği birkaç kişinin üzerine yıkmak için çaba harcıyorlar ama her an her saniye siyasal iktidarın, cemaatin işin içinde olduğuna ilişkin yeni veriler geliyor.

Ve bu ülkede pazar günü sandık kurulacak, tuhaf kayıt sistemleriyle, hiçbir sağlama, denetim olmadan insanlar oy kullanacak, sayım yapılacak, sandıklar bu polisin "güvencesi"nde seçim merkezlerine götürülecek ve güvenliği olmadığı açıkça görülen bilgisayar programıyla veriler birleştirilecek!

Komünistlerin dışında kimse meşruiyetini açıkça yitirmiş bu sistemde, referandumun nasıl gerçekleşeceğini sorgulamıyor, halkı "hayır"larını korumak, savunmak için örgütlü davranmaya davet etmiyor.

Edemezler.

Sınav sistemi referandumun aynasıdır, eğitim sisteminin bu hale gelmesinde suç ortaklığı yapan evetçi ve hayırcı partilerden hiç ses çıkmaması son derece anlamlıdır.

"Türban olur ama saçın ucu gözükür"le geçiyor günler.

Muhabbetiniz bol olsun...