Bak sen şu Suriye’nin yaptığına!

Kemal Okuyan'ın “Bak sen şu Suriye'nin yaptığına!” başlıklı yazısı 16 Ocak 2013 Çarşamba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Evet… İhale Suriye’nin üzerine kalıyor. Paris’te işlenen cinayetin “Kürt barışı"nı istemeyen Şam yönetimince gerçekleştirildiği iddiasını biri attı ortaya, şimdi teker teker üşüşüyorlar bu koftiden senaryonun üstüne...

Müzakerelerde Suriye başlığının özel bir yer tuttuğuna ilişkin yandaş medyada zaten epey haber ve yorum çıkmıştı. Bazı değerlendirmelere göre, Öcalan PKK yönetimine Suriye’de muhalefet saflarına geçilmesi mesajını iletmişti. Bu gelişmeden rahatsız olan Suriye istihbaratı, barış sürecini baltalamak için Paris’teki kanlı saldırıyı düzenlemişti.

Adım adım gidelim…

AKP hükümeti ve batılı ülkelerin Esad’ı devirme planları askeri açıdan şu ana kadar mutlak bir başarısızlığa uğradı. Ülkenin büyük bölümünde hükümet güçleri duruma hakim. Ancak başardıkları bir şey var: Terör! Suriye her an herkesin öldürülebileceği bir ülke haline getirildi. Bunda teröristlere evsahipliği yapan, onlara her tür yardımı yapan AKP iktidarının büyük katkısı var.

Ne ki, bu Suriye’de istedikleri değişim için yeterli değil.

Tıkanmayı aşmak için AKP iki koldan yükleniyor. Birincisi, NATO’nun Suriye meselesinde daha da aktif hale getirilmesi için provokasyon üzerine provokasyon yaratıyor. İkincisi, Irak ve Suriye’de ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı bölgelere ilişkin fetihçi bir planı hayata geçirmeye çalışıyor.

Bu aşamada ABD’nin hesapları ile AKP’nin hesaplarının tam olarak örtüştüğünü ileri sürmek mümkün değil. Erdoğan ve arkadaşlarının ABD’yi bu hamleye ikna etmek için bayağı güvence ve oldukça pahalı bir hediye vermesi gerekecek. Ama yine de, bir doğrultu ortaklığının uzun süre önce sağlandığını ve AKP’nin bu sayede ayakta kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Peki PKK ya da PYD’nin şu ana kadarki “üçüncü yol” politikasından vazgeçip tamamen Suriye muhalefetinin saflarında ve onlarla birlikte koordineli olarak savaşmaya başlaması neden AKP açısından bu kadar önemli? Böyle bir gelişme askeri dengeleri radikal biçimde değiştirir mi?

Askeri dengeler fazla değişmeyecektir. Ancak aynı şey siyasi dengeler için söylenemez.

AKP hükümeti, Irak’ta ekonomik ve siyasi ağırlığını ciddi ölçülerde artırdığı Kürdistan’a, Suriye’deki Kürt bölgesini de ekleyerek Türkiye’yi içine alan yeni bir bölgesel rejim oluşturma derdindedir. Yandaş kalemlerin iddia ettiği gibi eğer İmralı’dan bu doğrultuda bir talimat iletildiyse ve müzakerelerde masaya konan koşullardan biri buysa, Türkiye hukuksuz ve doğal olarak birçok bölge ülkesinin tepkisini çekecek bir oldu bitti için güçlü bir meşruiyet kaynağı bulmuş demektir.

Kendi Kürtleri ile kavga eden Türkiye’ye bu hamle için izin vermezler. Oysa “Kürt barışı” Avrupa’da kamuoyunu yatıştıracak bir anahtardır.

Ve bilelim ki, daha fazla bölgesel rol için “Kürt barışı” ABD’nin de koşuludur. Sonrasında bu koşulu AKP’nin elinde mi patlatırlar, başka hesaplar için mi kullanırlar, o ayrı!

Paris cinayetinin Suriye’nin üzerine yıkılmak istenmesinin nedeni işte bu. Esad üzerindeki baskıyı artırmak ve Türkiye’nin yüz kızartıcı bölgesel hamlesine “mazlum Kürt halkı”nın onayını almak.

Bu onayı liberallerimiz vermeye başladılar derhal. Diktatörler yıkılıyor, Kürt sorunu çözülüyor, AKP demokrasisi gelişiyor! Liberallerden sonrasını ise şimdilik bilemiyoruz. Bildiğimiz, konunun Kürt siyasetinde de tartışılmaya başlandığı...

Bizse Türkiye’nin fetihçi, hukuksuz ve Amerikancı Ortadoğu politikalarına karşı durmaya devam ediyoruz. Böyle yaptığımız için “milliyetçi"likle suçlanıyoruz.

Ankara’nın uğursuz hamlelerini “özgürlük” ve “demokrasi” çığlıklarıyla alkışlayanlarsa kendilerine “enternasyonalist” diyor.

Siyaset mizahı buralardan besliyor işte...