Azıcık cesaret

“Şimdi de cumhuriyetçilik mi yapıyorsunuz?”

Bu soruyu gazeteyi para vermeye değer bulmadığından soL’u sosyal medyadan takip eden bir kişi sormuş. Yarı-okur anlayacağınız…

Açık yakalamak, dalaşmak için takip etmekte. Tartışmaya niyeti yok, zaten tartışacak bir zeminde durmuyor. “Mustafa Kemal’e devrimci de demiştiniz…” Evet bunu hatırlıyorum, böyle demiştim! Son dönemde Cumhuriyet ile ilgili doğrudan bir şey yazdığımı hatırlamıyorum ama…

Olsun, yazabilirdim, işte vesile oldu!

Herhalde soLokur toplantılarında “Cumhuriyet” temasının işlenmesinden, gazetede 29 Ekim’de Kadıköy’de yapılacak olan mitingle ilgili duyuruların yer almasından rahatsız olmuş arkadaşımız. Herhangi bir argüman filan yok… Kodlara, etiketlere güveniyor. Bazı kavram ve adlandırmaların Türkiye solcusundaki izlerine…

O kadar. Daha ötesi yok!

“Şimdi de cumhuriyetçilik mi yapıyorsunuz?”

Keşke yapma gereksinimi duymasaydık. Komünistim, öyle olmaya çalışıyorum, dolayısıyla kendimi durup dururken cumhuriyetçi diye tanımlamam. Ama cumhuriyetten yanayım, tarihsel olarak cumhuriyetçilik elbette safımıza aittir.

Bugün saldırılan kapitalist cumhuriyet değildir, sermayenin cumhuriyeti değildir. Saldırılan, cumhuriyet değerleridir, saldıran aynı zamanda sermaye adına saldırmaktadır zaten. Bu saldırılara karşı durmadan sosyalizmi, devrimi savunamazsın.

Evet, şimdi cumhuriyetçilik yapma zamanıdır. Saldırılara karşı cumhuriyetçiliğin emekçi halk elinde yüceleceğini, sosyalizm tarafından yaşatılacağını söyleme zamanıdır.

Bugün cumhuriyetçilik yapamayan, neyi savunabilir ki?

Yaftalanmaktan korkuyorsa, siyasetten tamamen uzak dursun. Yok, cumhuriyetçiliğe küfretmeye devam edecekse, çıksın cesaretle “ben cumhuriyetçi değilim, cumhuriyet beni ilgilendirmiyor” desin. Öyle Türkiye Cumhuriyeti’nin egemen sınıfının, burjuvazinin icraatlarına işaret ederek, kanlı-kirli-sömürücü bir pratiğin arkasına gizlenerek değil. Açıkça… Örneğin “cumhuriyetçilik milliyetçiliktir” filan gibi kesin yargılarla! “Cumhuriyet fikrini savunmak size mi düştü” gibi dolayımlara başvurmadan, “ben cumhuriyet filan tanımam, ben devrimciyim” diyerek!

Artık bu serbest hem, başa bir şey gelmez. Rahatça, AKP özgürlüğünü doya doya kullanarak...

Bakın “aynı zamanda cumhuriyetçiyiz” demekteyiz, hiç çekinmeden. Madem bu solculuğa yakışmıyor, çıkılsın cumhuriyetle, cumhuriyetçilikle çatır çatır hesaplaşılsın.

Ama, 1936 Temmuz sıcağında İspanya’da Dolores Ibarruri’nin “No Pasaran” sloganıyla direnen savaşçıları yad edip durmaktan da vazgeçilsin örneğin. Cumhuriyet için, İspanya Cumhuriyeti’ni faşistlerin boğazlamaması için mücadele ediyorlardı. Kendilerine Cumhuriyetçiler, Republicanos adını yakıştırdılar, tarihe öyle geçtiler. Aralarında sosyal demokratlar, anarşistler, komünistler vardı. Çoğunlukla öldüler. Cumhuriyeti savunurken…

Yürekli insanlardı…

Gün gelip de solculuk adına “cumhuriyeti savunmak” diye bir suçlamanın dillendirilebileceğini duysalardı, mutlaka o güzelim ezgiyi mırıldanırlardı:

“Si me quieres escribir, ya sabes mi paradero,
En el frente de Gandesa primera linea de fuego”*

*Bana yazmak istersen, nerede olduğumu biliyorsun zaten
Gandesa cephesinde, ateş hattında