AKP herkesi olduğu gibi solu da aptal yerine koyuyor. Önemli olan bizim ne olduğumuz. Memnun muyuz, mesut ve mutlu muyuz? Yani aptal mıyız, değil miyiz?

Aptal Yerine Konuyoruz da... Acaba Biz Neyiz?

Önce önümüze Veli Küçük'ü attılar... "Bütün bu cinayetleri sadece o mu işledi, generaller, paşalar nerede" diye soruldu. Yanıt hazırdı: "Olsun, asker kişilerin yargılanması önemli bir gelişme." Aradan sesimizi çıkardık: Başka gelişmeler de var!

Sonra iş büyüdü... Araya alakalı alakasız kişileri sıkıştırsalar bile, üst düzey subayları, ordu ve kuvvet komutanlarını dizdiler karşımıza... "Darbecibaşı Marmaris'teyken muhayyel bir darbenin kahramanlarını biz ne yapalım" itirazı duyuldu. "Paşalar, afralı tafralı generaller yargılanıyor, siz ne diyorsunuz, artık onlara bile dokunulabiliyor, kimse bundan böyle kolay kolay darbe yapamaz" yanıtı gecikmiyordu. Biz ise "başka gelişmeler de var" demeye devam ediyorduk.

Sırada darbe günlükleri vardı, askerlerin türlü tertipleri... "AKP'ye karşı olan herkesi darbecilikle suçluyorlar", savunmanın temel argümanıydı. "Ne amaçla olursa olsun darbecilik mutlak olarak mahkum edilmeli, işte şimdi bu oluyor" diyordu ötekiler. "Başka gelişmeler de var" diyen bizler o gelişmelere işaret etmeye devam ediyorduk.

Bazı cinayetler eklendi dosyaya... "Fırat'ın doğusu, oradaki katliamlar ne olacak" biçiminde titrek bir soruyla karşılanıyordu bu durum. "Destek verelim, sonuna kadar gidilsin, aydınlansın her yer" açıklaması tutarlıydı kendince. Aynı noktadaydık biz: Başka gelişmeler de var!

Kuyular açılmaya başlandı. Kemikler, başka kanıtlar çıkıyordu, işin ucu ünlü korucu ailelerine bile dokunuyordu... İtirazlar, sorular giderek azalıyor, şiddetini yitiriyordu. Diğer yanda kutlama vardı. "Ergenekon'u hafife alanlar, fasa fiso diyenler, buradan bir şey çıkmayacağını iddia edenler, davayı sulandıranlar, gördünüz mü..."

Gördük mü?

Gördük!

Devletin çözüldüğünü söylüyorduk, bunun somut kanıtlarını gördük.

Devletin yeniden yapılandırılacağını söylüyorduk, bunun ipuçlarını gördük.

ABD'nin TSK'yı farklı misyonlar için konumlandıracağını söylüyorduk, bunun nasıl yapılacağını gördük.

Türkiye'de sermaye egemenliğinin ordu-yargı-üniversite sacayağına oturduğunu söylüyorduk, buradaki iç kavganın boyutlarını gördük.

Düzen güçlerinin pespayeliğini, halk ve sol düşmanlığının sefaletini, gericiliğin gücünü ve pervasızlığını gördük.

"Sol'da pusulasızlığın nasıl saçmalattığını...

Demokratikleşme görmedik, halka karşı suç işleyenlerin yargılandığını görmedik Türkiye'nin daha piyasacı, daha Amerikancı, daha gerici bir yönelime girdiğini gördük!

"Başka gelişmeler var" derken ne kadar haklı olduğumuzu...

Ötekiler?

"Asker vesayetinden kurtulalım da ne olursa olsun" diyen solcu acaba ne gördü, ne görüyor? Özgürlük mü, demokratikleşme mi? Türkiye devrime daha mı yakınlaştı? TSK'nın ve devletin bir bütün olarak yeniden yapılanmasına bundan böyle nasıl bir "destek" verecek? "Sonuna kadar gidin" mi diyecek?

"Kürt sorununda acil çözüm her şeyden önemlidir" diyen solcu acaba ne hissediyor, ne düşünüyor? Çözüm kapıda mı, Kürtler eşit ve özgür bir yaşamın anahtarını ele mi geçirdiler? Yoksa o "anahtar" ABD'nin elinde de, hep birlikte başka bir yere mi sürüklenmekteyiz? Barzani hain midir, değil midir? İhanet nedir, eğer "Kürt sorununun öyle ya da böyle çözümü her şeyden önemli"yse... Hiçbir şeyin ihanet sayılamayacağı bir noktada herkes hain midir?

"Yurtseverlik milliyetçiliktir" diyerek kestirip atan solcu, "her şeyi emperyalizme bağlayarak bizim yerli kan içicileri aklıyorsunuz" diye ahkam kesen "devrimci", Türkiye'de yaşananların "emperyalist projelerden bağımsız olduğu"nu gerçekten düşünüyor mu?

Tamam, anladık, Ergenekon sürecinde ikna oldu. Halk muhalefetinin baskısına dayanamayan devletin temizlik yapmak zorunda kaldığını düşündü. Ya da kahraman bir savcının meseleye el attığını. AKP'nin de kendi iktidarını ancak demokratikleşmeyle koruyabileceğini anladığını düşünmüş de olabilir.

Her neyse... İkna olmuş işte.

Merak ediyorum, memnun mu?

Bazı sol örgütlerin zırt pırt kontrgerilla örgütlenmesiyle bağlantısından söz edilmesinden...

Kürt sorununda Fethullah Gülen'in, Barzani'nin ve elbette onları öne süren ABD'nin etkisinin hızla artmasından...

Emekçilere ve sola karşı tahammülsüzlüğün giderek daha belirgin hale gelmesinden...

Hilafet, saltanat düşkünlüğünün kendini gizleme ihtiyacı bile duymamasından...

Memnun mu?

AKP herkesi olduğu gibi solu da aptal yerine koyuyor. Bunda bir şey yok.

Önemli olan bizim ne olduğumuz. Memnun muyuz, mesut ve mutlu muyuz?

Yani aptal mıyız, değil miyiz?