Alçaksınız

Suriye’deki muhalif grupları paraya boğdunuz, onlara cesaret ve kötülük aşıladınız.

“Dost” gözükerek yanaştığınız Esad’ın polisine, ordusuna kanca attınız.

İsrail’le işbirliği yapıp istihbarat topladınız, bunları teröristlerle paylaştınız.

Hastaneleri, okulları havaya uçuran silahlı çetelere patlayıcı temin ettiniz.

Alevi ve Hıristiyan yerleşimlerinde katliamlar yapan karanlık tipleri lüks otellerde ağırlayıp sırt sıvazladınız.

Açıktan askeri müdahalede bulunmak için provokasyon üstüne provokasyon üretip, defalarca sınır ihlalinde bulundunuz.

Medyaya yalan haber servis edip, insanların gözünün içine baka baka yalan söylediniz.

Milyonlarca insanın evinden, yurdundan olmasını bir fırsat olarak görüp göçmenleri ülkenin demografik yapısını değiştirmek için kullandınız.

Ülkeye sığınanların bir bölümünü kendinize seçmen, bir bölümünü gerici milis, bir bölümünü dilenci haline getirdiniz.

Yurttaşlarınızı bombalarla havaya uçurup suçu başkalarına attınız.

Tarihi eserlerin, fabrikaların, gıda maddelerinin Suriye’den çıkarılmasına izin verdiniz.

Kevgire dönen sınır hattı boyunca uluslararası paralı askerlerin istedikleri gibi at oynatmasını sırıtarak gözlediniz.

Kadınların, küçücük kızların köle gibi satılmasına aldırış etmediniz, ortaya çıkan utanç verici manzaradan gizleyemediğiniz bir keyif aldınız.

Bölgeyi birbirine kattıktan sonra “tehdit altındayım” diye yaygara kopararak NATO’dan füze getirttiniz.

“Atarız bir roket, savaş çıkarırız” diyecek kadar pervasızlaştınız.

Yardım kuruluşlarını, sağlık örgütlerini paravan olarak kullanıp silah sevkıyatını aralıksız sürdürdünüz.

TIR’larda patlayan silah zulası, bütün bu suçların sadece küçük bir parçasıydı; yüzsüzdünüz, “ilaç” dediniz.

İlaç olmadığı kanıtlandığında tuttunuz bir gazeteciyi, ona destek olanları tehdit ettiniz.

Alçaksınız siz, alçakta kalıyorsunuz; bu halkın sizin altınıza sehpa koyması gerekecek.

Suratınıza tükürmek için...