AKP solu yine çuvallayacak

Türkiye’de liberalizmin toplumda çok büyük karşılığı yok. Akademide var, sanat dünyasında var, aydınlar arasında var, basında var. Bu da siyasal alanda etki sahibi olmak için yeterli.

AKP projesinin bilinçli, misyon bindirilmiş destekçi kadrolarını bir kenara koyuyorum. Koyuyorum derken, hafife almıyorum, bayağı çoklar. Sendikalarda, kitle örgütlerinde, siyasi hareketlerde, vakıflarda, Avrupa siyasetinde kritik noktalara yerleşmiş, işlerini yapıyorlar. Her ne olursa olsun, AKP projesine tutunmak, ona kendi etki alanlarında meşruiyet kazandırmak için bir yol illa ki buluyorlar.

Bir de onları dinleyen, onların peşinden giden, onlara olmadık değerler biçen “geniş” sayılabilecek bir kesim mevcut liberal dünyada…

Ağırlıklı olarak sola yönelmiş genç bir kesimden söz edebiliriz bu bağlamda… Öğrenciler, kültür-sanat-medya üçgeninde çok zor koşullarda çalışan emekçiler, üniversite hiyerarşisinin alt kademelerinde, kötürümleştirilmiş bir eğitim sistemiyle boğuşan akademisyenler, yazılımcılar, ofis çalışanları… Hepsi birden hatırı sayılır bir toplama ulaşıyorsunuz.

Bunların kafası karışmış durumda.

Kabul etmek gerekiyor ki, sözünü ettiğimiz toplamda, özgürlükçü eğilimler eşitlikçi eğilimlere baskın. Liberalizmin özgürlükleri piyasa ile barıştırma çabaları biraz da bu nedenle karşılık buluyor.

AKP’yi geçmişte kritik dönemeçlerde kurtaran, ona soldan verilen hain destek kadar, bu toplamın ideolojik yönelimleri oldu. Özgürlükler ve demokrasi alanının genişletildiği yalanına inanmaya hazırlardı bunu gerçekten istiyor, özlüyorlardı.

Sonra hayal kırıklıkları başladı. Liberal sol zaten heyecan yaratmıyordu, bir de üstüne AKP iktidarını koruma ve kollama görevi gelince tadı tuzu kalmadı. Liberal rüzgar soldan bir türlü esemedi.

Öte yandan, toplumun seküler unsurları Alevilerden solun aydınlanmacı bölmesine, cumhuriyetçilerden artık evsahibi olmadıklarını anlayan kemalistlere, AKP Türkiyesi’yle kan uyuşmazlığı olan liselilerden kentlileşmiş emekçilere varıncaya kadar, liberallerinkinden çok daha hakiki özgürlükçü refleksler geliştirmeye yöneldiler.

Haziran Direnişi, bu reflekslerin sahiplerinin liberalizmin etki alanındaki kesimleri yanlarına çekmesiyle patladı. Ve doğal olarak liberalizmin on yıldır biriktirdiği her şey tuzla buz oldu. Ezber bozuldu, özgürlükçülük AKP karşıtlığı ile anılır oldu ve gerçek bir mecradan akmaya başladı.

Dün sözünü ettiğim sola dönük operasyon AKP için, sermaye düzeni için, emperyalistler için ölümcül sonuçlar doğuracak bir sol silkinişin önünü almak için (bir kez daha) tam da bu noktada başlatıldı. Her yerde…

Operasyonun daha öncekilerden farkı, çok kapsamlı bir toplumsal hareketin varlığı…

AKP’nin ilk yıllarında, Ergenekon operasyonunda, Anayasa referandumunda tek dayanak AKP’nin Türkiye’yi özgürleştireceği yalanıydı.

Şimdi ise, Gezi’yi bu yalana eklemlemeye çalışıyorlar. Bu operasyonu durdurmanın tek ama tek yolu sosyalizmin devreye girmesi. Hep söyledik, liberal alçaklık milliyetçilikten besleniyor tersi de geçerli! Bir tek sosyalizm bu sıkışmayı çözebilir.

Haziran’da öne çıkan özgürlükçü reflekslerin tümüyle milliyetçiliğe evrilmeyeceği zaten ortaya çıktı. Haziran’da liberalizmin etkisinden çıkan kesimlerin de bütünüyle eski koordinatlara dönmesi ve “AKP’yle barışık sol”un içinde erimesi mümkün değil.

O halde, derhal kollar sıvanmalı!

Örgütler arası diplomasiye hapsolmayan bir toplumsal örgütlenmenin, cepheleşmenin yolu açılmalı.