Açılım ve sol

Ortada şimdilik bir açılım yok. AKP son derece “demokrat” bir tavırla “önce herkesi dinleyelim, ortamı yumuşatalım” demekte. Sanki bu konuda herkes uzun bir süredir konuşmuyormuş gibi. Evet, kimin ne istediği pek belli değil ama...

AKP “konuşalım” deyince de belli olmadığı görüldü! Erdoğan’ın ve Gül’ün konuyla ilgili bütün konuşmalarını alt alta dizin, açılım adına “hepimiz din kardeşiyiz”in ötesinde pek bir şey gözükmüyor.

Varsayalım ki, AKP şu anda nabız yokluyor, kamuoyunun, MHP’nin, CHP’nin, askerin... MHP’nin neye oynadığı belli. Sokağı kontrol ederek son dönem toparladığı “ılımlı” desteği elde tutup, üstüne giderek yaygınlaşan, şekilsiz ve her tür manipülasyona açık “memleket elden gidiyor” kaygısını ırkçı bir söylemle tekeline almak. Bahçeli-Erdoğan görüşmesine gerek yok, MHP lideri “telaşlanma sen devam et, başını ağrıtmayız ama sonuçlarına katlanırsın” diyor. Tayyip anladıysa, Ergenekon’un yeni dalgalarıyla şimdiye kadar savcıların teğet geçtiği MHP’yi baskı altına alabilir.

CHP ve asker ise “yeni Türkiye’de nasıl roller üstlenecekleri” ile ilgililer. Başbuğ’un açıklamasının “taş koymak” olmadığı ve AKP’nin elini rahatlattığı açık: Yeri geldiğinde “aynen öyle düşünüyoruz” derler, yeri geldiğinde “ne yapalım asker daha fazlasına izin vermiyor” diye dans ederler. Oysa askerin asıl mesajı 30 Ağustos Zafer Bayramı afişlerinde gizli. Güçlü Türkiye, güçlü ordu!

“Yeni bir Türkiye kurulur, ordu orada da rolünü üstlenir”!

Çok rol düşecek eğer böyle giderse... ABD burada yeni roller dağıtırken “bizim oğlanlar”a “kollama ve koruma görevini başka alanlarda icra et” demekte. Ben olsam, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’na bağlı Mehteran Bölüğü’nü Özel Kuvvetler bünyesine alırdım, yakışırdı.

Evet, AKP “konuşalım” diyor ama kimse pek konuşmak istemiyor düzen cephesinde.

Kürt taraf(lar)ından da ne talep edildiğine ilişkin net bir açıklama gelmiyor. Bu kez DTP yöneticilerinin açıklamalarını alt alta dizelim, sonuç aynı: Çözüm olarak aşağı yukarı mümkün olan bütün kombinasyonlar son bir ay içinde dile getirilmiş. PKK için de aynı şey geçerli. Karayılan, Kalkan ve Kartal’ın söyledikleri aynı doğrultuyu işaret etmiyor. Varsayalım ki onlar Öcalan’ın yol haritasını bekliyorlar ama o zaman İmralı’dan “açılım” başladığından beri sızdırılan mesajlara ne olacak? Konfederasyon mu, federasyon mu ayrılık mı, birlik mi ABD’yle mi, ABD’siz mi cemaatla mı, halkla mı?

Bir başka Kürt öznesi ise Cumhurbaşkanı Gül’e “Şeyh Said’in mezarı başında dua bile okuyamıyoruz” diye mektup yazmış. Bakın bu son derece somut ve AKP’nin buraya doğru “açılım”ı işten bile değil!

Ne istediğini bilen ise ABD’dir. Çünkü hep söylediğimiz gibi, ABD değişik seçeneklere aynı anda yatırım yapmaktadır, buradan “kaos” da çıkarabilir, halklarımızın Amerikan vilayetlerine tutsak edildiği “mükemmel tasarım” da...

Sonsuz gücü olduğu için değil.

Gerçek seçenek güçlenmediği için!

Türkiye’de sol böyle durduğu sürece, bir ABD planı gider, öteki gelir.

Kürtlerin son ve çarpıcı uyanışı 12 Eylül’ün karanlığına denk düşmüştü, “efendim Kürt sorununu emperyalistler yarattı” safsatasını yalanlayacak bir dizi özelliğe sahip olarak. Bu tez bir safsataysa, sorunu “kirli savaş”ın başlattığı da bir safsatadır.

Türkiye’nin belli bir coğrafyasında dışlanan, inkar edilen, yoksul bir halk zulme karşı ayağa kalkmıştı ve sorunu bugün yakıcı hale getiren elbette bu ve buna karşı sistemin verdiği yanıttı. Bütün çabalara karşın, buradan kardeşliği eşitlik temelinde ören özgür bir Türkiye’ye ulaşılamaması, Türkiye işçi sınıfı hareketinin ve solun zayıflığıdır.

Emperyalizm ve gericilik bu zayıflıktan yararlandı ve ağırlığını koydu.

Şimdi deniyor ki, sol bu ağırlıkla ilgilenmesin, açılım nereden geliyorsa desteklesin ya da Kürt tarafından gelen taleplerin arkasında dursun!

Açık konuşmak gerekirse, sol bağımsız bir güç olarak devreye girmeden, kendi eşitlik ve özgürlük projesini ortaya koymadan “çözüm” olmaz. Yıkım olur, savaş olur!

Türkü ve Kürdü birleştirecek olan da yalnızca soldur. Halk iradesinden söz ediliyor bu irade AKP ve ABD ipoteğinde olduğu sürece, açılımın “hiç değilse silahlar susacak” kısmı bile fostur.

Herkesin sol neden etkisiz diye kafa yorduğu bir Türkiye’de, kendi sözünü söylemekten bile çekiniyorsa, bir yerlere destekçilikten başka bir şey yakıştıramıyorsa kendine sol, nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa!

Bu nedenle “AKP şunu yapsın” temennilerinin dışına çıkan bir sol gerekiyor halkımızın, halklarımızın iradesini ipotek altına alan gericiliğe ve emperyalizme karşı duran bir sol.