Acil imza toplansın, NATO’ya iletilsin!

NATO gemileri Ege’de. Görünüşte Türkiye’den Yunanistan’a geçişleri durduracak, mültecileri denizin ortasında yakalayıp Türkiye’ye geri yollayacaklar.

Bunu yapacaklar çünkü mülteci krizi Avrupa’nın bütün dengesini bozdu. Böylece NATO üyesi Türkiye’nin göz yumduğu “insan trafiği”ne yine NATO müdahale etmiş olacak.

Ancak, NATO’nun Ege’ye yerleşmesinde mülteci sorunu sadece “güzel” bir gerekçe. Asıl amaç Rusya’nın Akdeniz’e geçişlerini kontrol etmek, gerektiğinde engellemek.

AKP hükümeti, sürekli NATO’yu devreye sokmak istiyordu Suriye krizinde. Füze istedi, ortak operasyon istedi, güvenli bölge istedi, “Rusya bana saldırıyor” gerekçesiyle koruma istedi. Ama NATO gemilerinin Ege’ye yerleşmesinden azıcık rahatsız oldu. Mülteci akışının kendi kontrolünden çıkmasından rahatsız oluyordu bizim “tüccar kafalı”lar.

Beri yandan, Ege’nin NATO gölüne dönüşmesi işlerine geliyor. Başından beri gerilimin uluslararasılaşmasını ve tırmanmasını arzuluyorlardı. Bir de üstüne Ege’deki NATO varlığından yararlanarak Boğazlarla ilgili düzenlemelerin gözden geçirilmesini gündeme getirebilirlerse, yeme de yanında yat!

Emperyalist dünyanın kanlı örgütü NATO’yu çok seviyoruz anlayacağınız. Yani AKP seviyor.

Hakkını yemeyelim, CHP de toz kondurmuyor. Öyle ki, yeri geldikçe AKP’yi “batı ittifakı”ndan (bu kavram, siyasette NATO’nun kod adıdır, hâlâ emperyalizme karşı olmak gibi çağdışı ideolojilerin etkisi altında kalanların paniklememesi için kullanılmaktadır) uzaklaşmakla itham etmektedir. CHP açısından NATO bir veridir, asla sorgulanmaz; ne zaman ki bizim gibilerin eleştirileriyle karşılaşılır, “canım biz de emperyalizmin karşısındayız” denir. NATO’culuk nasıl doğalsa, “hepimiz emperyalizme karşıyız zaten” de doğaldır, sorun olmaz. NATO’da da hiç rahatsızlık yaratmaz.

MHP’ninse doğumunda NATO olduğunu herkes biliyor. Bu nedenle arada sırada “sen kimsin ulan” gibi çıkışlar ailede anlayışla karşılanır; bu türden jestler yapmadan milliyetçi bir tabanı tutmak mümkün değildir çünkü. Sorun yok yani…

NATO konusunda na to kafa, na to mermer durumu var anlayacağınız.

Ayıptı bu eskiden.

Sol değerlerine sahip çıkarken…

İtalya’da, Fransa’da NATO’ya hayırhah bakan bir solculuk türediğinde Türkiye’de hep birlikte teneke çalardık, bizde olmazdı öyle şeyler. Solcu, devrimci dediğin NATO’ya “kahrolsun” derdi.

Yok, artık demiyoruz.

Bizim Kürt sorunumuz var çünkü!

Kürt sorunu onu gerektirdiğinde dinci gericilikle olan sorunumuzu unutuyor, AKP ile uzlaşıyor, uzlaşma bittiğinde “diktatöre karşı omuz omuza” duruluyor, cemaatle bir papaz bir “yoldaş” olunuyor.

E NATO da bundan payını alacak elbette. Daha önemli meselelerimiz var bizim NATO’yla uğraşmaktan!

Türkiye’de yakında çatışmalar tırmanacak. Herkes bunu söylüyor. Çatışmaların tırmanışı, “uluslararası müdahale” tartışmasını elbette güncelleyecek. Bu bir olasılıktı, yıllar öncesinde dillendiriliyordu, şimdi ramak kaldı.

Solda bu olasılığa karşı çıkanlara “ırkçı” denmesi de yakındır. Olasılık, resmen NATO adına olmasa da, “batı ittifakı”nın “insani” gerekçelerle hassas bölgelere yerleşmesidir. Böylece birbiriyle mücadele eden iki taraf birbirine çok yakın hassas bölgelere yabancı güç talep etmekte ortaklaşmış olacak.

“Yok böyle şey” diyebilen var mı?

Yok.

Suriye’de PYD’nin elindeki bölgelerde iki ABD hava üssüne ilişkin haberlere de kimse “yok” diyemez, zaten Kürt kaynaklarından yayılıyor bu tür bilgiler.

Peki buna karşı çıkan?

Bu da pek yok.

Güzel. Herkes NATO’yu davet ediyor.

Bence imza toplanmaya başlansın, “Türkiye NATO’dan çıkarılsın” diye…

“Türkiye NATO’dan çıksın”dan azıcık farklı ama olsun! Bunu istemiyor muyduk? Topla imzaları, ilet NATO generallerine, zaten Erdoğan’a gıcıklar, NATO’dan atıversinler.

Çekinmesinler, bunu daha önce defalarca yaptılar, Türkiye’yi Brüksel’e Merkel’e şikayet ettiler. Şimdi adres NATO olabilir, çünkü savaş dönemindeyiz.

Kolay gelsin.