9 Madde’de Diyanet

1. MEHMET GÖRMEZ ÇOK YAKIŞIYORDU

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez gitti. Erdoğan’ın pek sevgili kuluydu, toz kondurulmuyor, zırhlara büründürülüyordu. Sakal kesimi ve kıyafetiyle biraz İranlı reformcu mollaları, biraz Vatikan elitlerini, biraz da Osmanlı ulemasını andırıyordu. Büyük bir tahribata imza attı ve gitti. Gidişinde saray entrikalarına bulaşmasının etkili olduğu söyleniyor. Bir noktadan sonra bizi ilgilendirmez; entrikasız olmaz Yeni-Osmanlı hülyası.

2. ERDOĞAN UYANIYOR!

Görmez’in gidişi bazılarını rahatlattı, ülkenin artık eskisi kadar gerici olmayacağı iddia edildi. Erdoğan’ın da laikliğin önemini kavramaya başladığı 15 Temmuz’dan hemen sonra ileri sürülmemiş miydi! Görmez giderken “sapkınlığı görmek için 40 yıl geçmesi gerekti” itirafını biraz da bu basınçla yapmıştı vs. vs. vs.

3. KENDİNİ KURTARMAK İÇİN

Kuşkusuz Erdoğan kendisini kurtarmak, giderek ciddileşen uluslararası kuşatmayı hafifletmek ve içerideki laik duyarlılığı azıcık okşamak için dinselleşme gazından ayağını çekmeyi düşünebilir. Birkaç konuşmasında din istismarcılarına sataşabilir. Laiklikten kim ölmüş ki! Türkiye’de laikliğin tanımını din ve vicdan özgürlüğü olarak yapan bir ana muhalefet partisi var. Erdoğan da ucundan laiklik yapsa ne olur? Erdoğansız AKP, AKP’siz AKP modellerinde de bu tür bir göz çıkarmayan dincilik hedeflenmiyor muydu? Gerekirse Erdoğan, Erdoğansız AKP modeline bile reis olabilir!

4. AMA İMKANSIZ

Ancak bütün bunlar dilimizi yoran, gerçekte karşılığı olmayan akıl yürütmelerdir. Dinselleşme olmaksızın Erdoğan ve arkadaşları iktidarlarını sürdüremez. Artık kelle verme dönemine giren AKP’nin başka tutkalı yok. İslamcılığı aşağıya çekip milliyetçiliğe daha fazla yaslanmak AKP’yi tamamen dağıtır.

5. SAPKINLIK YARIŞI

Mehmet Görmez “FETÖ sapkınlıktır” demiş oldu. Kendi icraatlarını ve konuşmalarını dökelim, hiç aşağı tarafı yoktur. Yerine geleceklerin de. Bugün Diyanet’in Türkiye’de devletin içinde tuttuğu yer, genel olarak dinin siyasette kapladığı alan, sapkınlıktan başka bir şey üretmez. Ülkenin en az yobaz din adamını bulup oraya koyun sonuç aynı olur. Diyanet bir fetva kurumuna dönüşmüş durumda; ne diyecek “bilime inanın” mı!

6. LAİKLİK NEYDİ?

Din işleri, devlet işlerinin ve siyasetin dışında duracak. Laiklik bu. Buradan hareketle din işleri toplumsal hayatın düzenlenmesine karışmayacak, eğitimden uzak duracak, hukuka burnunu sokmayacak. Dahası da var, dinsel referanslar ile öne çıkan, dinsel inançlarını bir toplumsal kimlik haline getiren kimse siyaset yapamayacak.

7. LAİKLİK NE DEĞİLDİ?

Kılıçdaroğlu “laiklik, din ve vicdan özgürlüğüdür” desin istediği kadar. Böyle bir laiklik yok. Din ve vicdan özgürlüğü temel özgürlüklerdendir, bir haktır. Laiklik bu değil. Acı ama gerçek: Laiklik Kılıçdaroğlu’nun da bu şekilde siyaset yapmaması, yapamamasıdır.

8. DİYANET’İN BAŞININ ÖNEMİ YOK

Görmez gitti, yerine yenisi gelir (belki de siz bu satırları okurken geldi), bir şey değişmez. Eğitim bütün unsurlarıyla gericileştirilirken, her gün her saat kadınlara dönük inanç ve değer sisteminden “ilham” alan bir saldırı gerçekleşir ve bu resmi bir onay görürken, dini nikah “resmiyet” kazanırken azıcık daha dikkatli bir Diyanet Başkanı’na sevinecek varsa şaşarım onun aklına.

9. HOŞGÖRÜ, EŞİT MESAFE… GEÇİNİZ!

“Bütün din ve mezheplere eşit mesafede duran bir Diyanet olsun” demek, hem imkansızı istemek hem de gericiliği meşrulaştırmaktır. Sonra, “inanmayana da saygı gösterilsin” talebinin muhatabı Diyanet değildir. İnanmayanlara korunması ya da hoş görülmesi gereken “azınlık” muamelesi yapılamaz çünkü inançları saymak, insanları inanç üzerinden tasnif etmek suçtur! Bugünkü biçimiyle Diyanet topyekun lağvedilmelidir. Talep bu olmalıdır. Laiklik ilkesine aykırı davrananlarsa illa ki yargılanacaktır. Aydınlanma kavgasının önemli bir unsuru budur.