60 yıllık uğraş, büyük mücadele asla yalnız bırakılmamalı

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan bu haftaki röportajında, önümüzdeki ay 60. yılı kutlanacak olan Küba Devrimi ve dünya komünist hareketinin güncel durumuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.

Önümüzdeki hafta üç büyük kentte Küba ile dayanışma etkinlikleri gerçekleşecek. Bu etkinlikler hangi kapsamda düzenleniyor?

Önümüzdeki ay Küba Devrimi’nin 60. yılı kutlanacak. Bütün zorluklarıyla, yaşayan bir devrim bu. Aynı zamanda haftaya Fidel Castro’nun ölümünün de ikinci yılı. Bu vesileyle Jose Marti Küba Dostluk Derneği bir dizi etkinlik düzenliyor. Bu etkinlikler arasında üç büyük salon toplantısı da gerçekleşecek. Aynı zamanda gelen heyette TKP’nin de konukları var. Parti yöneticilerinin, milletvekillerinin olduğu güçlü bir heyet bu.

Küba Devrimi’nin yaşayacağına ilişkin iyimser yaklaşımınız sürüyor mu?

Bakın dünya koşulları Küba’nın bir sosyalist ülke olarak ayakta kalmasını zorlaştırıyor. Latin Amerika’da göreli bir rahatlamaya yol açan “sol” hükümetlerin bir bölümü düştü, bazıları zor durumda. Bütün bunlara rağmen Küba’nın, devrimi 60 yıldır yaşatan bazı özellikleri var. Zaten biraz da bunları anlatmaya geliyorlar. Kuşkusuz Küba’da bir tartışma sürüyor. Bu tartışma, çok dikkatli, katılımcı bir biçimde sürüyor. Bizim kaygılarımızı, Küba’nın gerçek dostlarının kaygılarını paylaşıyorlar, son derece dikkatliler. Ancak bu ülkenin karşı karşıya olduğu zorluğu bilelim. Çok karmaşık bir kuşatma var Küba’ya karşı. Burada iyimserlik değil, devrimci bir perspektifle dayanışma kritik. 60 yıllık uğraş, büyük mücadele, epik mücadele asla yalnız bırakılmamalı.

Önümüzdeki günlerde Dünya Komünist ve İşçi Partileri’nin 20. Toplantısı Atina’da gerçekleşecek. Küba Komünist Partisi bu toplantılara katılıyor mu?

Elbette, düzenli olarak. Küba bir devlet olarak uluslararası ilişkilerde doğal olarak çok yönlü ilişkilere sahip. Ancak burada devletlerarası değil partiler arası bir platform var. Bu toplantılara ciddiyetle hazırlanıyor, katkılarını sunuyorlar. 

Türkiye’den kim katılıyor? 

Türkiye’den bu toplantılara TKP ve EMEP katılıyor. EMEP bir süre toplantılara katılmamıştı, bu yıl katılacaklarını öğrendik, bu sevindirici. Partimiz 2015’te bu toplantıya ev sahipliği yaptı. Sonuçta çok başarılı bir organizasyon gerçekleşti. Bu yıl Atina’da ve Yunanistan Komünist Partisi’nin kuruluşunun 100. yılına denk geldiği için toplantının bitiminde büyük bir siyasi-kültürel etkinlik düzenlenecek YKP tarafından.

Peki neler tartışılıyor bu toplantılarda?

Her yıl bir konu belirleniyor. O konuda bütün katılımcı partiler sunum yapıyor ve o eksende bir tartışma da yapılıyor. Ayrıca ortak eylem ve etkinliklerle ilgili kararlar alınıyor. Kuşkusuz dünyada komünist ve işçi partileri arasında ciddi görüş ayrımları olduğu biliniyor. Bu ayrımların billurlaşması, bir bölümünün karşılıklı etkileşimle önemsizleşmesi, bir bölümünün ise netleşmesi açısından da bu toplantılar önemli. Sonuçta dostluk ortamında gerçekleşen toplantılar bunlar. 

Görüş ayrımları hangi konularda?

Uluslararası ortamı değerlendirmede farklı bakış açıları var. Bir ara Avrupa Birliği’ne hayırhah bakanlar vardı. Şimdi bundan çok Çin ve Rusya eksenine dönük iyimser değerlendirmeler yapan partiler var. Buna karşılık komünist hareketin tamamen bağımsız bir çizgi izlemesi, ABD emperyalizmine karşı mücadeleyi bu çizgiye yerleştirmesi gerektiğini ileri sürenler… TKP de burada. Kuşkusuz düzen siyasetiyle ilişkilenme, sosyal demokrasiye yaklaşım konularında farklı yaklaşımlar söz konusu. Biz de sözümüzü yoldaşlık hukuku içinde söylüyor, tartışıyoruz.

Dünyada komünist hareketin ileri doğru hamle yapacağına ilişkin bir düşünceniz var mı yakın gelecekte?

Var. Kapitalizmin mevcut tıkanıklığı buna davet çıkarıyor, buna ek olarak bir dizi ülkede komünist partilerinde ciddi bir kıpırdanma, arayış var. Devrimci bir sorumlulukla hareket eden partilerin sayısı artıyor.

Konuyla ilgisiz olacak, dün Karar gazetesinde Yıldıray Oğur’un bir makalesi çıktı, eski TKP’li birisinin ifadesi ya da ihbarından söz ediyordu Osman Kavala davası için. Buna dair dün kısa bir açıklama yaptı TKP, ek olarak ne söyleyebilirsiniz?

Dün meseleyi duyduktan sonra bazı ayrıntıları da öğrendik. Oğur’un kim olduğu belli; bir gazeteci arkadaş daha var, her fırsatta, hiçbir şeyi araştırıp, bilmeden ve hiç zaman kaybetmeksizin TKP’ye saldırıyor, bunlar bizi ilgilendirmiyor. Mesele kimileri açısından “TKP’yi buradan nasıl köşeye sıkıştırırız” meselesi olabilir, biz bununla uğraşmayız. Haziran Direnişi’ne gölge düşürülmek isteniyor; burada devletin değişik hizipleri arasında bir çekişme de var belli ki. Geçmişte yolarımızı ayırdığımız ve bazı ifadelerde adı geçen kişiler dahil, solun varlık ve etkisi Gezi Direnişi’nin üzerine bir şaibe düşmesini mutlak olarak engellemiştir. Bu kadar büyük bir halk hareketini, toplumdaki tepkiyi kullanmak, kendi hesaplarına yazmak isteyenler olacaktı, vardı da, buna AKP’yi de katmak gerek. Sonuçta bu engellendi. Bu noktadan sonra Gezi’yi itibarsızlaştırmalarına izin vermeyeceğiz. Kavala meselesine gelince… Soruşturmanın ne olduğunu bile bilmiyoruz. İnsanların özgürlüklerinin saçma sapan iddialarla ellerinden alınması kabul edilebilir bir şey değil. Ancak o zihniyetle bizim ortak tek bir değerimiz yok.

Son dönem cemaatle AKP arasında bir anlaşmadan söz ediliyor?

Hiç ayrışma olmadı ki... Kavga gerçekti ama ayrışma zaten imkansızdı. Bir şeyler döndüğü açık. Bir noktadan sonra önemi yok. Türkiye antiemperyalist, aydınlanmacı, kamucu bir birikimle karşı koyacak bu kirlenmeye, o koalisyonun içine bakarak değil.

TKP’nin son yayınladığı Kriz ve Devrim başlıklı metinde de bu yaklaşım hissediliyor. Söz konusu rapor nasıl bir yankı uyandırdı?

Bu rapor kriz, Türk dış politikası gibi konularda kapsamlı bir değerlendirme. Partinin siyaseti için zemin oluşturması amacıyla hazırlandı. Bir propaganda metni değil. Parti içinde ayrıntısıyla tartışılıyor, dostlarımıza da ulaştı, geri dönüşler alıyoruz. Katkılar, öneriler geliyor. Her yıl bir-iki kez farklı odak noktaları olan benzer raporlar yayınlıyoruz. Dileyen TKP’nin internetteki sayfasından ulaşabilir.