28 Şubat’ın mağduru Milli Görüş mü?

Bu yıl 15. yılını deviren 28 Şubat’la ilgili “kınama etkinlikleri” iki koldan ilerliyor. AKP, 28 Şubat sürecine çok şey borçlu bir parti olarak konunun “askeri vesayet”in sorgulanması, askeri müdahalelerin sonlandırılması ile sınırlandırılmış bir çerçevede ele alınması için çaba harcıyor.

Fazla ayrıntıya gerek yok. Tıpkı 12 Eylül darbesine ilişkin yaklaşımlarındaki gibi... E doğaldır, “ordu darbelerle, muhtıralarla bizim önümüzü açtı” demeyecekler elbette.

Ancak AKP’nin “resmi kınama etkinlikleri”ni baltalayanlar da var. Milli Görüş geleneğinden Saadetçiler ve Hasparticiler 28 Şubat 1997’de “İslami harekete” uluslararası bir müdahalenin yapıldığını, dış güçlerin kontrol edemedikleri unsurları etkisizleştirip Erdoğan ve arkadaşlarında somutlanan “işbirlikçi” ekibe iktidarın yolunu açtıklarını ileri sürüyorlar. 28 Şubat’ın muhataplarından biri Erbakan olduğu için, AKP bu “yarı-resmi kınama etkinlikleri”ne fazla müdahale edemiyor, ortaya tuhaf bir tablo çıkıyor.

“Yeni 28 Şubat’lar olmasın” temasını işleyen siyasi iktidar “seni yaratan 28 Şubat”tır suçlamasıyla karşı karşıya kalıyor.

Milli Görüşçülerin 12 Eylül-AKP bağlantısını kurmakta zorluk çeken bir kısım solcuya göre daha uyanık olduğunu, bir ara sonuç olarak buraya yazabiliriz.

Evet, AKP 28 Şubat’ı da içine alan ve bizim “restorasyon” dediğimiz sürece çok şey filan değil, düpe düz varlığını borçludur.

Bu durumda kazanan AKP, kaybeden geleneksel Milli Görüş’çüler midir?

Refah Partisi’nin 28 Şubat sırasındaki siyasi ortağı DYP’nin bakanlarından, bugünün MHP’lisi Meral Akşener, dün uzun süren bir televizyon programında Türkiye’ye küresel bir müdahale yapıldığını ve AKP’nin bu müdahalenin ürünü olduğunu ayrıntısıyla anlattı. Resmi 28 Şubat’ı kınama etkinliklerinin yarı-resmi 28 Şubat’ı kınama etkinliklerine dönüşmesini içine sindiremeyen bir gazeteci Akşener’e ısrarla “ama unutmayın, siz ve Erbakan direnemediniz, oysa bugünkü siyasi iktidar askere çatır çatır direndi, bunu hiç düşününüz mü” diye müdahale etmeye çalışıyordu. Akşener, “bu sistemde emperyalizmin ve sermayenin istediği olur” diyemezdi, top çevirmek zorunda kaldı ama “küresel bir komplo” tezinden hiç ödün vermedi. Ona göre, Refahyol hükümetine müdahale eden güçler “bağımsızlıkçı İslamcıları” eleyip, küresel sermayenin hizmetinde bir İslamcı parti yaratmışlardı.

Gerçekler gerçek dışı bir bağlama ancak bu şekilde yerleştirilebilirdi.

AKP’nin 28 Şubat’ın sonuçlarından biri olduğu açık, bu tartışılamaz. Öte yandan, AKP aynı zamanda, şimdilerde “mağdur” edebiyatına sarılan Milli Görüş’ün ürünü değil midir? ABD ama daha çok Almanya’nın himayesinde Türkiye ilericiliğine karşı bir güvence olarak siyasallaştırılan ana akım İslam, 12 Eylül’ün sayesinde başat burjuva partisi durumuna yükseldiğinde, yeni bir rol tarifinden nasıl kaçacaktı ki?

1997‘nin Refah Partisi ne sermaye, ne Almanya, ne ABD açısından bir iktidar projesi olabilirdi. 28 Şubat’ta öyle ya da böyle burjuva siyasetine bir balans ayarı yapılacaktı, bu ayar kaçınılmaz olarak harekete geçen “geleneksel laisist” kaygılardan yararlanılarak verildi. 28 Şubat’çıların bir bölümü ne olup ne bittiğinin farkına varamayacak kadar akıl tutulması yaşarken, bir bölümü sermaye ve emperyalist merkezlerle organik bağların verdiği bilinçle, ihtiyaçlara daha uygun, bu anlamda “uyumlu İslam” tarifi içine giren bir siyasal akımın önünü açmak için Erdoğan’a yatırım yaptı. Öyle ki, Tayyip Erdoğan, 2002 seçimlerinden önce Türkiye’nin kemalist olarak nitelenen kadrolarının ısrarla araladığı kapıdan geçerek ağırlığını artırdı.

Milli Görüş, emperyalizmle kurduğu çıkar ilişkileri, anti-komünist felsefesi ile ve daha da önemlisi devletin halk düşmanı örgütlenmesine verdiği onay ve destekle AKP’nin egemen sınıf ve güçler açısından güvenilir bir aktör olmasına yardımcı olmuştur.

Şimdi çıkıp “biz mağduruz” demesinler. Türkiye onların istediği doğrultuda gericileşmiş durumda...

“Biz anti-emperyalisttik, bizi ayıkladılar” olmuyor siz iktidar için hazırlanmamıştınız, sizi iktidara uygun hale getirdiler! Saadet Partisi ve ötekiler, iktidara yerleşen bir hareketin ödediği diyettir, başka bir şey değil!

28 Şubat’ınız hayırlı olsun!