1920’lere geri dönmek

1920’lere geri dönmek isteyenler çoğalıyor.

O ruhu yeniden yakalamak, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine dayanarak bir kez daha ayağa kalkmak isteyenler var. Bugünün sorunlarını 90 yıl öncesinin araçlarıyla çözmeye kalkışmak, dahası kuruluşa içkin zaafları görmezden gelmek tuhaf.

Buradan başlayalım. Bugün bize kabul ettirilmek istenen tez kuruluşun zaafının bu ülkenin iki önemli unsurunu, İslamcıları ve Kürtleri dışlaması, başlangıçta onlara gösterdiği hoşgörüden hızla uzaklaşmasıdır.

1920’lerde İslamcılar ve Kürtler… Bu elma ve armut meselesi, yan yana, aynı kategoride değerlendirilmeleri olanaksız. Biri, hangi toplumsallığa denk düşerse düşsün, eninde sonunda bir ideoloji, diğeri ise bir halk. Biri, siyasete tahvil edildiğinde feodalizmi besliyor, diğeri ise feodalizmden çekiyor.

İnananlarla değil ama dinin kurumsal varlığı ile hesaplaşmadan bir burjuva devrimi mümkün müdür? Değildir.

Bu hesaplaşma olmadan zaten halkçı olamazsınız.

Cumhuriyetin Kürtlerle hesaplaşmak zorunda kalması ise tam da bu nedenledir. Kürt halkının yoksul ve asıl kalabalık kesimini Cumhuriyet’le barıştıracak toplumsal dönüşümlerden korkulmuştur. Çünkü, 1920’lerde siyaset ve ideoloji alanında kendine alabildiğine güvenen Kemalistler, geri üretim ilişkilerine müdahale konusunda son derece çekingen ve isteksiz olmuşlardır.

Çünkü kendi sınıfsal pozisyonlarının zayıflığının farkındalardı ve “halk”ı yeni düzende işin içine çekmek istemiyorlardı.

Dolayısıyla İslamcıların başına gelenle Kürtlerin başına gelenler aynı kaba konamaz.

Kürt inkarcılığının, Kürtleri dışlamanın ve giderek şiddete yönelmenin nedeni Kürt halkını, kendilerini sömürenlerden ayrıştıracak bir politika geliştirilmemesiydi.
Zayıf, henüz yeni yeni örgütlenen Türkiye işçi sınıfından ölesiye korkan genç bir iktidarın Kürt köylüsünden korkmasına şaşırmıyoruz.

Bu Türkiye’nin tarihi.

Şaşırdığımız, 2013 yılında 1924-25’teki bir hesaplaşmayı yeniden yaşamak için “taraf”ların aşırı istekli halidir.

İmralı tutanaklarında 1925’in rövanşı için bir proje var. 1925’te dışlanan İslamcılar ve Kürtler ittifak yaparak yeni bir Türkiye kuracak!

Dilerseniz Kürt-İslam sentezi diyebilirsiniz.

Bu olmaz.

Tıpkı 1920’lerin kuruluş felsefesiyle yeni bir Türkiye kurulabileceği iddiası gibi bunun da bir karşılığı yok.

Geriyi hedefleyerek ileriye sıçranamaz. 1925’te ilerici olmayan bir şey 2013’te ilerici olabilir mi? İlericiliği bırakın, böyle bir süreç işleyebilir mi?

1920’lerde yola çıkan Türkiye Cumhuriyeti bitti. Hâlâ “yok öyle şey, dimdik ayakta” filan diyenler var mezarlıkta ıslık çalmak bu.

Yenisi tartışılıyor.

Yenisi elbette, 1920’lerdekinden daha ileriyi hedeflemeli.

O halde şimdi Türkiye solcusu tek bir şeye, 1920’lerde üzeri örtülen “mülkiyet ilişkileri”ne odaklanmalı.

Kardeşlik yalnızca ve yalnızca buradan çıkacaktır.

***

Dünkü yazımın (Komple Komplo) başlığı Ali Mert’in 24 Mayıs 2012’de soL Haber Portalı’ndaki yazısının başlığını (Komple komplo tabii ki de…) çağrıştırıyor. Zaten yazı başlıkları biraz da çağrışımla ortaya çıkıyor. Son okumadan sonra kendi kendine ortaya çıkıyor. Arada başka okumalardan da izler taşıyor demek ki… Bereket, yazıların içeriği alakasız!