12 Eylül rapor darbesi

Kemal Okuyan'ın "12 Eylül Rapor Darbesi" başlıklı köşe yazısı 26 Kasım 2012 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Rapor dediğin tutarlı olur. “Yedi gün iş göremez” ibaresi bulunan bir raporun orta yerinde “çalışmasını engelleyecek herhangi bir sağlık sorunu saptanamamıştır” yazarsa örneğin, ilgili sağlık kurulu hakkında soruşturma açılır. “Sağlıklı” bir ülkede…

Bizdeyse, son günlerde raporlar hakkında rapor yazma ihtiyacı hasıl oldu. Takip etmişsinizdir muhakkak, TÜBİTAK’ın Odatv davasıyla ilgili hazırladığı raporu. Hazır komisyonlara bağlamışken işi, Meclis bu raporla ilgili de bir araştırma komisyonu kursa yeridir. Darbelere el atmışken milletvekilleri, Türkiye’nin bilimsel araştırmalarla ilgili en önemli kurumunun AKP darbesiyle ne hale getirildiğini de rapor edebilirlerdi. Çünkü Odatv davası için hazırlanan rapor “bilimsel” olmaktan uzaktı. TÜBİTAK bilime düşman bir zihniyetin elinde siyasi açıdan karmaşık ancak teknik olarak “basit” bir olayı çözme yeteneğini yitirmişti. Ya da çözmek istemiyordu!

Ancak yine de TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun neden basına verildiğini anlamadığımız “taslak” raporları, “rapor skandalları” liginde zirvedeki yerini kimseye kaptırmaz bana göre.

Epey uzunlar, Türkiye’nin hacimli darbeler tarihine uygun bir biçimde. Uzun ve çok eğlenceli!

İdam, işkence, adaletsizlik, zulüm gibi kavramlarla anabileceğimiz darbeler döneminin eğlenceli bir biçimde okunabileceğini gösterdikleri için komisyon üyelerine ya da komisyonun raportörlerine sonsuz teşekkürler.

Mizah çelişkilere odaklanır, onları uca çeker…

Raporda elbette mizah yok ama raporun kendi mizah.
Geçenlerde gazetedeki arkadaşlar birkaç sayfalık bir metin gösterdiler. İyiydi, güzeldi, 12 Eylül ile 24 Ocak kararları arasındaki bağa işaret ediyor, Turgut Özal’ın darbecilerle can ciğer kuzu sarması olduğunu anlatıyordu. Demokrasi kahramanı ilan edilen Özal’ın ipliğini pazara çıkarmak için faydalıydı ama bunu neden hazırlamıştık ve ne yapacaktık onu anlamamıştım.

Zaten anlayamazmışım. Altına imza atacağımız o satırlar, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun 12 Eylül Alt Komisyonu’nun raporundan alınmaymış. Yahu, o raporda Özal’ı öven bölümler yok muydu? Vardı… 24 Ocak kararlarının zorunlu olduğu anlatılmıyor muydu? Anlatılıyordu.

Peki bu neydi?

Bu bir rapordu!

Komisyondaki milletvekilleri siyasal-ideolojik ve de insani özelliklerine göre bir şeyler katmışlardı rapora ve ortaya tamamen eklektik bir belge çıkmıştı. Hangi cümlenin hangi milletvekili tarafından kullanıldığını bile tahmin edebilirdiniz.

Ancak bu kolektif eserden hiçbir şey çıkmıyor! Darbeleri Sulandırma Komisyonu diye başlık atmıştık birkaç gün önce, gerçekten öyle…
Rapora inanacak olursak, 12 Eylül öncesinde derin güçler sağ ve sol örgütleri kullanarak darbe için ortam yaratmaya çalışıyorlardı ama sağ örgütler zaten devlete bağlı çalışıyordu darbe ekonomiden siyasete, yaşamın her alanını kontrol etmek isteyen bir zihniyetin ürünüydü ama bir yandan da sermaye sınıfının istekleri doğrultusunda yapılmıştı. Turgut Özal, Türkiye’de 12 Eylül’den çıkışın en önemli figürlerinden biriydi, demokrasi kültürünün yerleşmesine yardımcı olmuştu ancak öteden beri ordunun en “derin” kanadıyla işbirliği içindeydi.

Böyle yargılamaya böyle rapor, netekim!