Yerel yönetimler AKP'yi taşır mı?

AKP’nin seçimlerle başı dertte. Oyları düşüyor ve ne yapılırsa yapılsın, yeniden tek başına iktidar olamayacağı görülüyor.

Bu durum, AKP’nin “en önde gelenleri” için hesap verme gününün yaklaştığı anlamına geliyor. Bu gibiler, tasfiye edileceklerini bildikleri için panik içindeler ve AKP’nin tek başına iktidarını sürdürebilmesi uğruna her yola başvurmaya hazırlar. Savaştan, terörden ve dinsel dogmaların gücünden medet umuyorlar. Altı milyondan çok oy almış bir partiyi topluca terör örgütü ilan ettiler. Ölenlerin yakınlarına şehitlik mertebelerinin yüceliğini; öteki dünyada peygambere komşu olmanın değerini anlatıp duruyorlar.

Ama cenaze törenlerindeki tepkiler, bu çabaların pek işe yaramayacağını gösteriyor.

Aslında bu gibilerin zamanı geçti. Direnme güçlerinin kırıldığı günleri görmek için çok beklemeyeceğiz.

AKP kadrolarının hepsi böyle bir konumda değil. Sessiz kalıp uluslararası sermaye ile ilişkilerin düzenlenmesinde önemli roller üslenmiş; onların güvenini kazanmış ve üstelik adları yolsuzluk söylentileriyle kirlenmemiş bir kadro var. CHP’de ise Kemal Derviş ardılı olarak adlandırılabilecek isimler bir süredir, üst yönetim kadrolarına özenle yerleştiriliyor. Bu iki kesimin önerdikleri “ülke çözümleri” arasında pek fark yok. Bu kadrolar ustalıkla harmanlanabilirse, hem insanlar bu büyük ortaklık sayesinde AKP’den kurtulduğunu düşünür, enerjisi boşalır; hem de borsa yükselir ve böylelikle istikrar sağlanır. Kısacası sermayenin istediği her şey gerçekleşmiş olur.

AKP’nin Parlamentoda işi kesat gidiyor ama yerel yönetimlerdeki gücünü henüz yitirmedi. Üstelik Mart 2014 yerel seçimleri öncesine göre daha da güçlü bir konumda. AKP’siz bir iktidar sözü verenler, yerel yönetimlerdeki gücünü nasıl sınırlayabileceklerini açıklamak zorundalar.

Belediye meclislerinde geleneksel yöntemlerle etkili bir mücadele verilebilmesine olanak yok. Bunu Parlamentodan biliyoruz. Oylarına gerek duyulmuyorsa, muhalefet partilerinin sözleri etkisiz kalıyor. AKP çoğu belediyede muhalefetin oyuna gerek duymuyor. Bugün Ankara Büyükşehir belediyesindeki 139 meclis üyesinin 99’u AKP’li; 25’i CHP’li; 14’ü ise MHP’li. Muhalefetin toplamı iktidarın yarısına ulaşamıyor. Oysa Ankara’da AKP yüzde 44,9; CHP yüzde 43,8; MHP yüzde7,8 oranlarında oy almıştı.

Böylesine garip bir sonuç alınabilmesi için AKP 2014 yerel seçimlerinin hemen öncesinde büyükşehir belediye meclislerinin oluşumunu ilgilendiren önemli bir yasal değişiklik yapmıştı, bugün yararını görüyor.

Belediye meclislerinin en önemli rant dağıtma yöntemlerinden ikisi; imar plan değişiklikleri ve taşınmazlarını, üstelik dilediklerine satabilme olanağını/fırsatını ellerinde bulundurabilmeleridir.

AKP’li yönetimler döneminde bu iki yöntem de hiçbir bilimsel ölçüt gözetilmeden, olabildiğince çok sayıda ve kötüye kullanılarak uygulandı.

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi Ocak- Eylül/2015 arasında imar plan değişikliğini konu alan 1042 karar aldı.

Son dört gün içinde yaptığı ilanlarla ise Dikmen’de, ODTÜ ormanı çevresindeki 9 parsel ile Yenimahalle Ergazi’de bir parsel olmak üzere 304 dönüm taşınmazını satışa çıkardı. İhalelerin 1 ve 8 Ekim tarihlerinde yapılacağı belirtiliyor. İlanlara göre, aşağıdaki çizelgenin ilk 8 sırasındaki taşınmaza bir kişi toptan teklif vermişse, ötekilerin dikkate alınmayacağı öngörülüyor.

Ankara Büyükşehir Belediyesi Ekim ayındaki satışlardan yaklaşık 830 milyon lira gelir bekliyor. Belediyenin 2014 yılı Kesin Hesabında 2014 yılında yaklaşık 410 milyon lira tutarında taşınmaz geliri elde edildiği yazılı. Yalnızca Ekim/2015 ayında bu tutarın iki katından çok taşınmaz satılması ve bunun seçimlerin hemen öncesine rastlatılmasının bir anlamı olmalıdır.

Muhalefet partilerinin temsilcileri, Parlamentoda olduğu gibi; “ne yapayım çoğunluk bende değil” sözleri etmek yerine, imar planlarının neden değiştirildiği; kentin yoğunluğunun nerelerde ve hangi amaçlarla artırıldığı; satış ihalelerini kimlerin kazandığı gibi konularda toplumu bilgilendirirlerse yararlı bir hizmet görürler diye düşünüyorum.