Vergi yükü ücretlilerde mi?

Kadir Sev'in “Vergi yükü ücretlilerde mi?” başlıklı yazısı 5 Nisan Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

1970’li yıllarda, “bütçe giderlerinin yüzde 60’ı ücretlilerden kesilen vergilerle karşılanıyor” derdik. Aynı sözleri 12 Eylül faşist darbesini “şimdiye kadar işçiler güldü, bundan sonra biz güleceğiz” diyerek karşılayan TİSK Başkanı Halit Narin’den işittiğimizde şaşırmıştık. Nasıl şaşırmayalım: ücretliler üzerindeki vergi yükünün ağırlığından yakınanlar kervanına, bir işveren örgütü olan TİSK’in başkanı da katılmıştı.

Ücretlilerden alınan gelir vergisini patronlar ödediği için Halit Narin haklıydı. Bunu şu sözlerle açıklıyordu “İşçime ne ücret vereceğime, ne tutarda artış yapacağıma ben karar veririm. Ücreti 100 lira artırsam, 40-50 lira da devlet istiyor.”

Geçmişi neden gündeme taşıdığımı açıklayayım: OECD her yıl gelirler üzerindeki vergi yükünü konu alan raporlar yayımlıyor. Sonuncusunun tanıtımını geçtiğimiz günlerde yaptılar. Öncekilerde olduğu gibi bu raporda da ücretliler üzerindeki vergi yükünün ağırlığı dile getiriliyor ve bu olgu eşitsizlik olarak sunuluyor.

OECD, Dünya Bankası, IMF, AB gibi örgütlerle iç içe çalışan bir patronlar kulübü. Ücretlilerin vergisinin ağırlığından emekçileri değil, patronları düşündüğü için yakınıyor ve aslında Halit Narin’in düşüncelerini dile getiriyor. Ama onun kadar açık sözlü değil. Diplomatik bir dil kullanıyor.
Raporlarda bordro üzerinden kesilen gelir vergisi ve sigorta primleri “vergi takozu” olarak adlandırılıyor ve satır aralarında patronlardan çok vergi alınarak birikimlerinin azalmasına yol açacak takozlar konulmaması öğütleniyor.

Oysa, patronların ücretler için ödediği gelir vergisi tutarı Türkiye’de çok fazla değil. Gelir vergisinin vergi gelirleri içindeki oranı yüzde 22 düzeyinde. Üstelik bu verginin hepsini de patronlar ödemiyor. Gelir vergisi olarak 2012 yılında 70 milyar lira tahsil edilmiş. TÜİK’in 2013 yılında yayımladığı verilere göre, 2012 yılında özel sektörde çalışan kayıtlı işçi sayısı 3,4 milyon. Aynı dönemde kamuda çalışan işçi sayısı da buna yakın 3,2 milyon. Bu durumda, 70 milyon lira gelir vergisinin yaklaşık yarısını yine devletin ödediği ortaya çıkıyor. Ayrıca özel işyerlerinde çalışanların bordrolarında gösterilen ücretler gerçeği pek yansıtmıyor. İşçilerin çoğu asgari ücretli gösterildiği için daha az vergi kesiliyor. Bu hesaba bir de gelir vergisinin yalnızca işçilerden alınmadığı gerçeğini eklersek, patronların işçileri adına en çok 25-30 milyar lira ödedikleri anlaşılıyor. Karşılaştırma yapmak için yalnızca kola ve alkollü içkilerden 25 milyar lira ÖTV tahsil edildiğini söylemek yeterlidir sanırım. Patronlar işte bu tutarı da azaltmak istiyorlar.

Şirketler, kurumlar vergisi ödüyor. Kurumlar vergisi yasası 2006 yılında değiştirilerek ödedikleri vergi oranı yüzde 30’dan yüzde 20’ye düşürüldü. Ayrıca çok sayıda bağışıklık getiren düzenlemeleri var. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre, 2012 yılında 32 milyar lira tahsil edilmiş. Anlı şanlı patronlarımızın ödediği verginin 32 milyar lira olduğu düşünülmesin. Gerçek tutarını hesaplayabilmek için kamu ve belediye şirketleri ile KİT’lerin ödedikleri vergilerin düşülmesi gerekiyor. Patronların ödediği verginin 20 milyar lirayı aşacağını pek sanmıyorum.
Vergi adaletsizliğinden söz edilecekse dolaylı vergiler gündeme getirilmeli. Ama OECD bu konuya pek ilgi duymuyor. AKP İktidarı ise yalnızca uluslar arası tekellere ve onların örgütlerine duyarlı olduğu için Anayasa’nın 73. maddesinde yazılı şu kuralı hiç dikkate almıyor: “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.”

Dolaylı vergiler, gelire göre değil satın alınan mal ve hizmetler üzerinden alındığı için bütün dünyada eşitsizliğin kaynağı olarak gösteriliyor. Çünkü gelire bakılmıyor ve herkes ete, peynire, giysiye aynı tutarda vergi ödüyor. Kimileri aylık gelirinin yüzde 20’sine yakın bir tutarını vergi olarak öderken, kimilerinin gelirini ancak milyonla anlatılabilecek bir oranda etkiliyor.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de 2012 yılında 317 milyar lira vergi tahsil edilmiş. ÖTV ile dahilde ve ithalde alınan KDV tutarlarını topladığımızda, 203 milyar lirasının yalnızca bu iki dolaylı vergi unsurundan alındığını görüyoruz.

Dünya tekellerinin emekçilerin, yoksulun çıkarına veri üretmeyeceğini ve hiçbirinin masum olmadığını dikkate almak zorundayız.