Torba yasayla lojmanlar kentsel dönüşüme kurban edilecek

Meclis Başkanlığına 27 Eylül 2017’de 130 maddelik bir torba yasa tasarısı sunulmuştu. Vergi, eğitim, borçlanma, ihale, enerji, tütün, vakıf, kamu taşınmazları, fon yönetimi gibi çok sayıda; üstelik biri diğeriyle hiç ilgisi olmayan alanları düzenleyen 53 yasada değişiklik öngörülüyordu.

Plan ve Bütçe Komisyonunda 11 Ekim’de görüşülmeye başlandı, 9 oturum yapıldı ve 23 Ekim günü kabul edildi.

Komisyonda, milletvekilleri zamanla yarıştırıldı. İncelemeleri için yeterli zaman bırakmadan görüşmelere başlanılması bir yana; maddeler öylesine hızla kabul edildi ki, içlerinde neler yazdığını kimseler anlayamadı.

Komisyonda savunmakla görevlendirilmiş olan Maliye Bakanının bile anlayamadığı ortaya çıktı. Lojmanların satılmasının öngörüldüğü düzenlemede; adalet, güvenlik, istihbarat hizmetlerini yürüten personelin kullandığı lojmanlar hariç diğerlerinin Maliye Bakanlığınca “ekonomiye kazandırılacağı” yazıyor.

Bakan, “hariç” sözcüğünü bunlar satılamaz diye anlamış. Oysa izleyen paragrafta, Bakanlar kuruluna yetki verildiği için hariç deniliyor.

Bu inceliğin farkında olmadığı için, 11 Ekim günü Komisyonda özetle şunları söyledi: Yerel yönetimler dışında 240 bin lojman var; adalet, güvenlik, emniyet ve istihbarat birimlerinin 131 bin lojmanı, satılamayacağı için, çıkaralım 109 bin kalıyor; hizmet binalarıyla bütünleşik olanlar, kampus içinde ya da ücra yerlerdekiler de satılamayacağı için bunların da çıkarılması gerekiyor ve bu Yasa kapsamda 50 bin dolayında lojman kalıyor.

Tasarının tutar yanı yok. Maddeler, konu sırasına göre bile sıralanmamış. Bütünlük bozulmasın diye, 28’nci maddeden sonra 62’nci maddenin görüşülmesi gibi gariplikler yaşandı.

İyi düşünülerek hazırlanmadığı için AKP’lilerin verdikleri önergelerle çok sayıda değişiklik yapıldı. Uzmanlık komisyonlarının kabul ettiği metinleri bile değiştirmeye kalktılar. Yeni maddeler eklediler, kimilerini çıkardılar. Bunları yaparken de sorunlar çıktı: Madde numaralarını karıştırdılar, hangi metnin kabul edildiğini bilemediler. Sonunda Komisyon Başkanlığına redaksiyon yapma yetkisi verip, işin içinden sıyrıldılar.

Top artık Mecliste. Orada da çok beklemez. Çünkü “Yasamatik”, yenilenen İç Tüzükle yağlandı, temizlendi; çok daha hızlı çalışabilmesi için, olası direnç odaklarının etkisinden olabildiğince arındırıldı. Seri üretime hazır!

Meclisin ne durumda olduğu anlaşılmıştır sanırım. Şimdi başlıktaki konuya gelebiliriz:

Asıl söylenecekleri sona bırakmayalım: Tasarının 65’nci maddesiyle; kent merkezlerinde, kentsel dönüşüm uygulayabilecekleri arsa üretmeyi hedefliyorlar.

Kamu taşınmazlarının değerlendirilmesine ilişkin kuralların düzenlendiği 4706 sayılı Yasanın 4’ncü maddesinde yapacakları değişiklikle, 10 yıldan eski bütün kamu konutlarını satacaklar. Tasarıda satma sözcüğü yerine “ekonomiye kazandırma” kullanıldığını da burada belirtelim.

Maddenin 5’nci fıkrasını, hiçbir kamu konutu dışarıda kalmasın diye çok ayrıntılı düzenlemişler. Yerel yönetimler; kamu kurum, idare, müessese ve işletmeleri; KİT’ler ve bağlı ortaklıkları, müesseseleri ve sermayesinin %50’sinden çoğu kamunun olan şirketlerin mülkiyetinde ya da tasarrufundaki 10 yılını doldurmuş kamu konutlarının hepsi kapsam içinde.

İşleri kolaylaştırmak, olası itirazları en aza indirebilmek için olsa gerek, konutlarda oturanlara da imtiyazlar tanımaya çalışmışlar. Kat mülkiyetine geçilmiş konutlarda oturanlar, İhalede önerilen en yüksek bedelin %10 eksiğini öderse satın alabilecekler. Ödemede de kolaylık sağlanıyor: %20’si peşin, kalanı 5 yıla yayılıyor. Oturanlar bizden diye düşünmüş olmalılar.

Alamayanlar ya da almak istemeyenler ise iki ay içinde konutu terk etmek zorunda.

Kat mülkiyetine geçilmemiş konutlarda oturanlara böyle bir imtiyaz sağlanamıyor. Çünkü arsa görünüyor. Onlar kaderlerine razı olacak; belki bir gün…

Satıştan elde edilecek paraların ödenek kaydedilmesi ve yeni lojman alınması için harcanması öngörülüyor. Maliye Bakanı, Komisyonda lojman almak için neden lojman satma yolunu tercih ettiklerini; “eldekiler eskidiği için” sözleriyle açıkladı.

Gerçek nedenin başka olduğunu biliyoruz. 10 yıllık konuta kimse eski demez. Kent merkezlerinde kalmış çok sayıda kamu konutu var. Bir bölümü Devlet Mahallesinde olduğu gibi site biçiminde. Arsaları hem çok değerli hem de gökdelenler dikmeye elverişli. Nasıl olsa kimse yaşanır bir kent özlemini duymuyor. Herkes kazanç peşinde.

Bu tasarıdan çok kişinin beklentisi var. Zaten Kapitalizm, herkeste “kazanç” beklentisi oluşturabildiği için güçlü. Kazanç denilen şeyle nelerin yitirildiği, onun ilgi alanı dışında kalıyor.

Bu tasarıyla sunulan fırsatları sıralayalım:

Taksitle ödeme olanağı var. Biraz parası olanlar bile satın alabilir. Yapacağı tek iş, kentsel dönüşüm avcısını beklemek. Çok karlı çıkacağı kesin.

Ödeme gücü hiç olmayanlar ise %10 imtiyaz peşinde koşan bir avcıyı beklerlerse ellerine üç beş kuruş geçer.

Bunlar çerez parası. Kentsel dönüşüme karşı direnç oluşmasın diye verilen diyetler diyebiliriz.

Aslan payı, elbette para babalarının. Onlar, çalışanların ekmek kapısı, velinimeti, ülkenin geleceği. Bu görevlerini yerine getirebilmeleri için kâra olan açlıklarının her an giderilmesi gerekiyor.

Bu işleri yapmak, siyasete düşüyor!

Peki ya siyaset!

Onu zaten biz beslemiyor muyuz?