Ticaret ve diyanet

AKP’nin iki gözdesinden biri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, öteki Diyanet İşleri Başkanlığı’dır.

Kentleri planlama yetkisi belediyelerden alınmış gibidir ve bu yetkiyi büyük ölçüde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kullanmaktadır. Bakanlık bu yetkisini kullanırken, bilimsel hiçbir kurala uymak zorunda kalmayacağı bir anlayışla yapılandırılmıştır. Görevini çok iyi yapmakta ve bir rant dağıtma aygıtı olarak işlev görmektedir. Üstelik çıkarılan her torba yasaya konulan yeni kurallarla yetkileri artırılmakta, bu özelliği daha da pekiştirilmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı ise “dinsel hizmetler veriyor” görüntüsü altında, toplumun din kurallarına göre yönetilmesinin moral ortamını hazırlayan, güncel konularda fetvalar veren, “kaderine razı” bireyler yetiştirmeyi amaçlayan bir yapıya dönüştürülmüştür.

Başkanlığın bugünkü örgüt yapısı ve yetkileri 1965 yılında 633 sayılı Yasa ile öngörülen yapıdan çok farklıdır. Yürütme ve yürürlük dahil 43 maddeden oluşan yasanın 30 maddesi, 2010 yılında 6002 sayılı Yasa’yla değiştirilerek yeni kurallar getirilmiş, 10 maddesi ise 2011 yılında çıkarılan 653 sayılı KHK ile değiştirilmiştir. Ayrıca yardım toplama yasası, içki satışına ilişkin sınırlamaları da içeren 6487 sayılı Yasa ve Temmuz ayında kabul edilen bir başka torba yasa ile de değişiklikler yapılmıştır.

Değişikliklerle genel müdürlük düzeyinden müsteşarlık düzeyine yükseltilmiş, örgüt yapısında 14 yeni hizmet birimi oluşturulmuştur. Bunların 9’u genel müdürlük düzeyindedir. Başkanlığın 2012 Strateji belgesinde “uluslararası arenada etkin bir din hizmeti sunmanın yasal altyapısının oluşturulduğu” , “cami dışı din hizmetlerinin” önünün açıldığı ve sıranın kendisine ait bir radyo/televizyon kurulmasına geldiği belirtilmektedir.

AKP iktidarı, Başkanlığın kadrosunu da biçimlendirmiştir. Başkanlığın 103 bin çalışanının, 56 bini, işe AKP iktidarınca alınmıştır.

Başkanlığa bugüne değin verilen yetkilerle yetinilmeyeceği anlaşılmaktadır. Camilerin mülkiyetine sahip olabilmesi ve ticari eklentilerinin gelirlerinden dilediğince yararlanabilmesi için tüzel kişilik verilmek istenmektedir. Maliye Bakanlığı belediyelerin mülkiyetindeki camileri satın alarak şimdiden bunun altyapısını oluşturmaya başlamıştır.

Sayıştay’ın 2011 yılı Maliye Raporu’ndan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, camilerin mülkiyeti kendisindeymiş gibi davrandığı, Maliye Bakanlığı’nın ise 2006 yılında yaptığı bir protokolle bu durumu resmen kabul ettiği ortaya çıkmıştır. Yapılan protokolle camilerin ticari işletme olarak kullanılacak eklentilerinin gelirlerinin yüzde 30’unun Hazine’ye, yüzde 70’inin ise Dini ve Sosyal Yardım Vakfı adlı bir kuruluşla, vakıf ya da derneklere aktarılmasına izin verilmiştir.
Sayıştay Raporu’nda yapılan işlemin yasal olmadığı belirtilerek uygulamanın durdurulması istenmiş, Diyanet İşleri Başkanı ise kira gelirlerinin aslında vakıf ve derneklerin olduğunu ve Hazine’nin yüzde 30’una el koymasının hakkaniyete uygun olmadığını iddia etmiştir.

Sayıştay Raporu’nda eleştirilen uygulamanın yasallaştırılabilmesi için Haziran ayında çıkarılan 6487 sayılı Yasa’ya bir kural koyulmuş ama anlaşılamayan bir nedenle TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında, bu kural metinden çıkarılmıştır. Ancak yine bilinmez bir nedenle Temmuz ayında çıkarılan torba yasaya benzeri bir düzenleme koyulmuş ve yasalaştırılmıştır.

“Ticaretin Diyaneti”nin kurulması sürecini hep birlikte izliyoruz.