Sünni İslam'ın mali organizasyonu

Beyinlerin dinsel doğmalarla doldurulması için özellikle 2010 yılından bu yana bütün kamu kurum ve kuruluşları adeta seferberlik ilan etti. Kamusal kaynaklar, yani bizim paralarımız deyim yerindeyse, dinsel hizmetlere boca ediliyor.

Diyanete verilen bütçe ödeneklerinin büyüklüğü ve yıllar içindeki artış hızı, kamu kurumlarını kıskandırıyor. Kıskanılmayacak gibi de değil: 2014 yılında yaklaşık olarak, 7 Kalkınma Bakanlığı; 6 Çevre Bakanlığı; 4 Ekonomi Bakanlığı; 3 Başbakanlık kadar para harcadı. Bütçesi hemen her yıl %20-25 oranlarında artırılarak bugünlere geldi. Üstelik verilen paralarla hiçbir yıl yetinmedi; 5018 sayılı Yasayla yasaklanmasına karşın ödenek üstü harcama yapmasına göz yumuldu ve Kesin Hesap Yasalarıyla tamamlayıcı ödenek verilerek kapatıldı.

Diyanet İşleri Başkanlığına verilen bu paralar, buzdağının yalnızca görünen yüzü. Dinsel hizmetler için kamu kuruluşlarının harcadığı paraları alt alta yazıp toplayamadığımız için tahsis edilen kaynakların toplamını, daha doğrusu işin vahametini göremiyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, imam hatip adı verdikleri din okullarından paçayı kurtarabilmek öyle kolay değil. Kurtulanlar da aslında kurtulmuş olmuyor, onlara da seçmeli adı altında din dersleri dayatılıyor;  Hastanelerde ise din psikologu kadroları açıldı.

Bu okullara, öğretmenlerine ve din psikologlarına harcanan paraları hesaba katmazsak bütünü göremeyiz.

Dünyaya din adamı gözlüğüyle bakan akademik unvan taşıyanları, bürokratları bulup onlara ödenen paraları da din hizmetlerine ödendi saymalıyız.

Vakıflar Genel Müdürlüğünün, taşınmazlarını kimlere tahsis ettiğini ve nasıl kullanıldığını; kullananların ne kadar para kazandıklarını bulamazsak, bütünü yine göremeyiz.

İşadamı denilenlerin yaptırdıkları camilerin, dini vakıflara yaptıkları bağışların parası da ihale bedeline yansıyor, yani bizim cebimizden çıkıyor. Bunları da bulup çıkarmalıyız.

Türkiye Diyanet Vakfı ile Dini ve Sosyal Hizmetler Vakfı, Devlet nezdinde kamu kurumu muamelesi görüyor. Camilerin ticari ünitelerinin kira gelirlerinden pay veriliyor; yardım ve bağış adı altında bütçeden paralar veriliyor; bunun yanısıra kamu gücü kullanarak para kazanmaları sağlanıyor.

Hesaba bunları da katmalıyız.

Dini vakıflara tahsis edilen kamu taşınmazlarının haddi hesabı yok. Basına yansıyan bilgilere göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi yalnızca 2015 yılında TÜRGEV’e 6; ENSAR’a 7; Aziz Mahmud Hüdayi Vakfına 4; Asitane Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı ile İstanbul Darülfünun İlahiyat Vakfına 1’er taşınmaz vermiş.

Isparta İl Genel Meclisi 10 Mart 2016 tarihinde aldığı 3/4-099 sayılı Meclis Kararıyla, Tecavüz mağduru ENSAR Vakfına; “Milli Eğitim Temel Yasasında belirtilen milli, ahlaki, dini, manevi ve kültürel değerleri benimseyen, koruyan, geliştiren, vatanını ve milletini seven (….) ahlaka ve adaba uygun olmayan davranışların zararını açıklayacak seminerler vs. yapılması için” daha önce kamulaştırdıkları tarihi bir binayı tahsis etti.

Bir araştırılsa bunları gölgede bırakacak kim bilir daha niceleri bulunur. Ama bu tür bilgilere yüzlerce il genel ve belediye meclisinin on binlerce kararını tek tek taramayı göze alanlar ulaşabilir. Çok zor.

Şu da dikkatlerden kaçmamalı: ENSAR Vakfına, 16.8.2012 günlü 2012/3582 sayılı; TÜRGEV’e ise 26.9.2011günlü 2292 sayılı Bakanlar Kurulu Kararlarıyla vergi bağışıklığı tanındı. Bunlar gibi vergi bağışıklığı tanınan daha birçok dini vakıf var. Hiçbiri kazancının vergisini ödemiyor. Bu vakıfların kazançlarını ve ödemedikleri vergileri de bulup hesabımıza eklemeliyiz.

Çok karışık değil mi, her şey o denli organize yürütülüyor ki….