Rüşvetle seçim kazanmak

Çok hareketli ve heyecanlı günlerden geçiyoruz. Erken seçim, ittifaklar, sandık tahminleri, YSK’nın maceraları, Cumhurbaşkanı adaylarının kimlikleri, seçim rüşvetleri ve Tayyip Erdoğan’ın sağa sola savurduğu hakaretler…

Toplumun ateşi yavaş da olsa yükseliyordu. Ama birden bire beklenmedik bir gelişme oldu ve ivme kazandı. Twitter’da 100 bin hedefiyle başlatıldığı söylenen “TAMAM” kampanyası, birkaç saat içinde 1 milyonu aştı. Kimi haber sitelerine göre 2 milyonun üzerinde paylaşım yapıldı; Facebook ve instagram da katılırsa 5 milyonu aştığını iddia edenler var.

“Gezi” de böyle başlamıştı.

Olaylar sosyal medya ile sınırlı kalır mı bilinmez ama TAMAM yürüyüşlerine ilişkin bilgiler geliyor.

Bütün bunlar olurken, köklü üniversiteleri bölen tasarı, gece yarısı saat 0,29’da kabul edilerek yasalaştı. Nedendir bilinmez; AKP kadroları, tam da seçim arifesinde, oy yitirmeyi göze alıp üniversiteleri böldü.

Tasarı daha Meclise sunulduğu gün, öğretim üyeleri, görevlileri, öğrencileri ile çalışanları tepkilerini göstermişler ve toplumun ilgisini çekmeyi başarmışlardı. TAMAM kampanyasını sokaklara çıkarak ilk kez onlar başlatmıştı.

Bütün bunların yansımaları olacaktır.

**************

Her burjuva iktidarı gibi AKP’nin de temel görevi, sermayenin çıkarlarına hizmet etmektir. Bu görevini de yıllarca başarıyla yürüttü. Ama artık zorlanıyor. Dünya giderek ısınıyor ve kadroları, karmaşıklaşan ilişkileri çözümleyip tavır belirleyebilecek düzeyde değil. Taşıyamıyorlar.

Ülkenin hangi kampta yer alacağı kararını siyasal iktidarlar verir ama, asıl belirleyici olan, sermaye sınıfı ve onların ticari ilişkilerinin yönüdür. Sermayenin bileşenleri arasında belirgin bir oydaşma görülmüyor. Bu nedenle hem AKP, hem de sermaye kesimi yalpalayıp duruyor. Kim paranın ucunu göstermişse onun peşine takılıp gidiyorlar.

Bir yandan Akkuyu’da nükleer santral, bir yandan NATO; AB’den kopmamaya çalışırken, bölgede ağabeyliğe oynamak… Bu işleri belki büyük devletler başarabilir. Türkiye öyle değil!

Paniklediler, yurt içinde de yurt dışında da güvenilir olma özellikleri zedelendi. Kimi ülkelerde henüz itibar görüyor olsalar da bunu neye borçlu olduklarını bilmiyoruz. Nereye giderlerse patronları da alıp götürüyorlar ve onlarca sözleşme imzalayıp dönüyorlar.

Ülkeye verdikleri zararın büyüklüğünü, hasar tespiti yaparken göreceğiz. Neyse ki, o günlerin yaklaştığı anlaşılıyor. 

*****************

AKP kadroları şaşkın, seçim rüşvetleri dağıtarak günü kurtarmaya çalışıyorlar. Onun da sınırlarına gelindi; etkisini yitiriyor. Daha çok işçi çalıştırsınlar diye patronlara verilen paralar, patronların cebine gidiyor. Neredeyse vergi alınmıyor, üstelik toplanan vergiler onların şirketlerine boca ediliyor; Ülkenin bütün zenginlikleri, hizmetlerine sunuluyor.

AKP, son 6 yılda; “vergi barışı… alacakların yeniden yapılandırılması…” gibi adlarla  af niteliğinde 6 yasa çıkardı. Milyarlarca lira kamu alacağından vazgeçti. Şimdi de seçim rüşveti niteliğinde bir af yasası daha görüşülüyor.

Tasarı, bugüne değin Meclise getirilmiş olanların en kapsamlısı. 120 milyar lirası vergi; 64 milyar lirası SGK Primi olmak üzere 184 milyar lira kamu alacağı yeniden yapılandırılacak.

Milyarlarca lira kamu alacağından vazgeçilmesinin amaçlandığı tasarı komisyonda 4 Mayıs günü birkaç saat içinde kabul edildi. Bugün ya da yarın Genel Kurulda görüşülecek. Herkes seçim girdabında, kimsenin dönüp bakmaya mecali yok.

Patronlar zaten vergi ödemiyor. Bankadan %20 faizle kredi alacağına, Devletin parasını kullanıyor. Bedava çünkü. Nasıl olsa her yıl bir af yasası çıkarılıyor.

2016 yılında 120 milyar liralık bir af paketi kabul edilmişti. 2018 yılında ise 184 milyar liralık bir paket daha getirildi. Patronlara yalnızca iki yılda getirilen çıkarın parasal tutarı 300 milyar lira ediyor.

Patronlara tanınan vergi çıkarı bununla kalmıyor. Komisyon Raporundaki bilgilere göre; çıkarılan yasalarla teşvik vb yollarla; 2017 yılında 102; 2018 yılında ise 132 milyar lira vergi patronlara bağışlanıyor. Bu sayıları topladığınızda 500 milyar lirayı aşıyor.

İktidarda kalmaları için bunlar yetecek mi? Göreceğiz.