Patronlar sonuçtan memnun

Patron örgütlerinin referandum sonrasındaki açıklamalarına bir bakın; yeni anayasayı çok sevdiklerini göreceksiniz.

Neden sevmesinler? Hiçbir kurala uymaksızın, keyiflerince yatırım yapabilmelerinin önünde her nasılsa kalabilmiş son engeller temizlenecek; teşvikler çeşitlenecek, tutarları artırılacak ve daha hızlı ulaşabilecekler; üzerlerindeki vergi ve benzeri mali yükler azaltılacak; çalışma yaşamı daha da esnekleştirilecek...

Aslında bunların hepsi, geçtiğimiz yıllarda iyi kötü gerçekleştirilmişti. Ancak yetmemiş. Gizliliğin esas olduğu; her türlü engelden ve bürokrasiden arındırılmış; kesin karar verme yetkisinin dar bir kadroda toplandığı; kimsenin hesap soramayacağı; ışık hızında hizmet verilen ve çok kolay yağmalayabilecekleri bir ülke istiyorlar.

Onlar muratlarına erdi. Biz ise siyasetten olduk.

16 Nisan günü yalnızca yeni bir anayasa kabul edilmedi; aynı gün, milletçe siyasete veda ettik. AKP patentiyle ve işbirliğiyle İktidarı ele geçiren patronlar, devlet gücünü ve olanaklarını kullanarak, ülkeyi sonsuza değin diledikleri gibi yönetebilecekleri ve siyasetle yıkılması çok zor bir sistemi dayattılar. Bunu yaparken de hukuk; adalet; eşitlik; laiklik; yargının bağımsızlığı, gibi sözcükler dillerinden düşmedi. Oysa patronlar bu ilkelerden hiç hoşlanmaz. Çıkarlarına hizmet ediyorsa bir ölçüde katlanabilirler, o kadar.

Başbakan yardımcısı Nurettin Canikli, 17 Nisan günü katıldığı bir televizyon programında, uzun erimde bile gitmeye niyetlerinin olmadığını çok net vurguladı;

“Ekonominin gelişmesi için uygun bir alt yapı oluştu. Orta ve uzun vadede siyasi istikrar garanti altına alınmıştır. Türkiye'de siyasi yapı ne kadar parçalı olursa olsun bundan sonra cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle her zaman güçlü ve istikrarlı yönetimler garanti altına alınmıştır."

Yeni anayasanın esas sahibi patronlar olduğu için sermaye düzenine karşı çıkamayan siyasi hareketler eleştiremez. Ama muhalefet sayılıyorsa eleştiriyor görünmek zorundadır. CHP, işte tam da bu nedenle ilkeli davranamıyor. Referandum sürecinde “tek adam”, ve “Tayyip Erdoğan” üzerine kurulu bir kampanya yürüttü. Daha sahtecilik tartışmaları sürerken de kadrolarının bir bölümü anayasayı benimseyip 2019’daki seçimler için aday arayışına girişti. Böyle bir harekete nasıl güvenirsiniz?

Yeni anayasa denildiğinde eleştirilen hep AKP oldu. Oysa bu anayasa patronlar için çıkarıldı. Patenti, patronların. Kısaca da olsa, onların ne dediğine bakalım.

TOBB Başkanı, AKP sevgisini gösterebileceği hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Referandum sonucunu; “Türkiye’de bir defa daha demokratik süreçler işlemiş, milli irade tecelli etmiş ve milletimiz ferasetiyle tercihini yapmıştır. (…) yeni sistemle güçlenen ve hızlanacak olan yönetim şekliyle daha hızlı kararlar almak ve icraata geçirmek mümkün olacaktır” sözleriyle karşıladı.

Patron örgütlerinin amiral gemisi TÜSİAD, demokrasi; olağanüstü halin kaldırılması; yargı bağımsızlığı; kamu yönetiminde liyakat; ifade özgürlüğü, gibi sözlerle bezenmiş bir açıklama yaptı. Ancak sermaye sınıfının bu sözlerin arkasında durabilmesi olası değil. Zaten yeni anayasa, bu ilkelerden arta kalan kırıntılar da yok edilsin diye çıkarıldı. Bir yandan demokrasiden dem vurup öte yandan; “….şimdi daha güçlü Türkiye için toplumsal dayanışma içerisinde olmanın ve vakit kaybetmeden geleceğe bakmanın zamanıdır” diyen birinin samimiyetinden söz edilemez. Nitekim aynı açıklamada, kölelik koşullarının dayatılması anlamına gelen esnek çalıştırma biçimlerinin geliştirilmesi de isteniyor.

AKP’nin seçtirdiği Ankara Ticaret Odası Başkanı, minnet borcunu ödemeye çalışmış ama özde söyleyebildiği bir şey yok. Üstelik çok uçtuğu için biraz komik olmuş; “Referandum demokratik bir ortamda, huzur içinde ve yüksek katılımla gerçekleştirildi; dünyaya demokrasi dersi verdik; sistemdeki tıkanıklıklar ortadan kalkacak, yatırımlar artacak; demokrasimizin standartları yükselecek; milli birliğimiz güçlenecek; ekonomi gelişecek”

ASO Başkanı, referandum sürecindeki belirsizliğin yatırımları ve harcamaları olumsuz etkilediğini söylüyor. Muhalefetin AİHM’ne başvurma kararından rahatsızlığını da gizlemiyor. Hatta yatırımların daha da ötelenmesine yol açacağını öne sürüp suçluyor. Referandumda kıl payı evet çıkmasından ise pek hoşnut değil. Ancak yine de istikrarın sürdürülebileceği ortamın oluştuğunu düşünüyor. AB ile restleşmekten ise çok umutsuzluk duymuyor. Sonuçta her şeyi çıkarların belirleyeceğini, nitekim AB ile aramızda çiçek uzatmaların başladığını söylüyor.

FETÖ operasyonuyla yaralanmış olsa da, Kayseri Sanayi Odası, huzur içinde bir referandum süreci geçirildiğini ve daha güçlü bir Türkiye için adım atıldığını düşünüyor. Açıklamada; “İşadamları olarak artık ekonomi odaklı günlere geri dönülmesini istiyoruz” sözleri dikkat çekiyor.

Bunları daha da uzatmanın anlamı yok. Öz olarak şunu söyleyebiliriz: patronlar yeni anayasadan çok hoşnut.

Ama biz değiliz!