Parti mi? Tasfiye Kurulu mu?

Ülke, AKP eliyle tasfiye ediliyor. Kamu kurumları, ülkenin daha iyi yönetilmesi değil, daha hızlı tasfiye edilmesi için yeniden biçimlendiriliyor.

Önceleri; “kamu kuruluşlarını satıyorlar" diye yakındığımızda, KİT’lerin özelleştirilmesi akla gelirdi. Şimdi bütün kurumlar özelleştirme idaresi gibi çalışıyor. Bakanlıklar, genel müdürlükler, belediyeler, özel idareler adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Ülkenin her şeyi haraç mezat satılık.

Kamunun elindeki, henüz satılmamış, para edebilecek bütün kuruluşlarını, Varlık Fonu adı verilen bir torbaya doldurdular. Onlar artık kamunun değil, ama şirketlerin de değil. “Pürüzleri” ortadan kaldırdıklarında, sermayenin boğazına boca edecekler.

Anadolu’yu, uluslararası tekellerin dilediklerince at oynatabildiği açık pazara dönüştürüyorlar.

Sonra işleri bitecek. Sıra, yeni kurulan örgüt yapısının, daha doğrusu Türkiye Holding A.Ş.’nin korunması ve geliştirilmesine elverişli bir yasal çerçevenin hazırlanmasına gelecek.

AKP, bu işe de istekli. Ancak tasfiye edene, yenisini kurma görevi verilir mi? Bugünden kestirmek zor. Satıp savmada deneyimli sayılabilirse de çok yıprandı. Üstelik deneyim, bulunmaz Hint kumaşı değil. Yaşananlardan her sınıf dersini alıyor.

Yıpranmış unsurlardan arındırılmış, öteki düzen partilerinin de katkı vereceği bir kadro ile yollarına devam etmeyi daha akıllıca görebilirler.

Nasıl olsa bu ülke insanı “yeni açılan beyaz sayfalara” alışkın, “devr-i sabık yaratmak” da istemiyor.

AKP; kolluk güçleri, korku ortamı, dinsel inançlar, etnik ayrımcılık gibi araçları uygun dozlarda kullandı. Cumhuriyeti çok hızlı tasfiye edebilmesini bu becerisine borçlu. Bu araçlara, yeni düzen kurulurken belki daha çok gerek duyulacak. Ama beis yok: Olası iktidar bileşenlerine bakıldığında, her birinin bu işleri pekâlâ kotarabilecek yetenekte olduğu görülebiliyor. Sistemi güvencesiz, sigortasız bırakmazlar. Bileşenlerden birinin eksiğini mutlaka öteki kapatacaktır.

Bu sözleri bir yerlere not edip tasfiye konusuna dönelim.

Kamu hizmeti diyebileceğimiz alan bırakılmadı, kıyıda köşede kalanlarını da elden geldiğince köhneleştirdiler; yatırım yapmıyorlar, para harcamıyorlar çünkü.

Sağlık ve eğitim, şirketlerin oldu. Hizmeti alan, parasını ödüyor.

Yolları, köprüleri, devlet kredileriyle şirketlere yaptırdılar… Üzerinden geçenlerden para alıyorlar. Yeterli müşteri çıkmazsa eksik kalanı, geçmeyenlere ödetiyorlar.

Yani vergileri özelleştirdiler. Kamusal hizmetlerin karşılığını, fiyat adı altında, şirketler tahsil ediyor. Bu memlekette vatandaş değil, müşteriyiz.

Dolaylı vergi dedikleri, aslında vergi değil haraç. En temel besin maddelerinden bile alıyorlar. Yoksulmuş, fakirmiş kimsenin umurunda değil.

Gelirlerden, kârlardan alınan vergiler, giderek önemsizleşiyor. Yatırım yapacağım diyen patronlardan ise neredeyse hiç vergi almayacaklar. Aslında bunun önemi de yok. Çünkü aldıklarını yine şirketlere harcıyorlar.

Meclis, var gücüyle şirketlere çalışıyor. Her torba yasadan patronlara birkaç sürpriz ya da müjde çıkıyor.

Kamu idarelerinin çoğu, anonim şirket gibi yapılandırıldı. Özel hukuk kurallarınca yönetiliyor.

Devletin bütün kurumlarını kâr edebilecekleri bir yapıya kavuşturup, şirkete dönüştürmedikçe rahat edemeyecekler. Görevleri o zaman bitecek çünkü.

Toplumsal yaşamın her alanında kuralsızlık egemen.

Kamuda hukuka uygunluk ve mali denetimden çoktan vazgeçildi. Artık, özel kuruluşlar gibi mali tabloları üzerinden denetleniyor, yani denetlenmiyor.

Sayıştay da kıskaca alındı. AKP’nin istemediği bir raporun yazılması neredeyse olanaksız. Ona rağmen güvenmiyor, yazılan raporları köşe bucak saklıyorlar.

Sosyal güvenlik, bugün için para getirmiyor. Şirketleştirmeye uygun değil. Zamanla onu da başaracaklardır. Ama alanı boş bırakmıyorlar. Çalışanları, bireysel emeklilik ve sağlık sigortası şirketlerine katılmaya zorlayıp, yeni kâr kapıları açmaya çalışıyorlar.

Yargı? Yargıyı özelleştirmediler. Onu tasfiye ediyorlar. Suçlu/mağdur, işçi/patron, borçlu/alacaklı karşılıklı oturup, hakem ya da arabulucu huzurunda pazarlık edecek. Eli güçlü olan “hakkını alsın” diyorlar. Yasaları ve hak kavramını, yok edecekler. Hukuk sözcüğünü çok kullansalar da kendisinden nefret ediyorlar.

Uzatmayalım! Ülke, tasfiye kurulunun masasında. Siyasete müdahil olamazsak işimiz bitecek.