Mecliste işler yolunda ama?...

Şubat ayının ilk günlerinde, Meclisin yasama yetkisini daha da kısıtlamak için yeni yasal düzenlemeler hazırlandığı bilgisi “sızdırıldı.”

Havuz medyasında yer alan haberlere göre AKP kurmayları, Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı toplantılarda, yasa metinlerinin uzun ve ayrıntılı olması yüzünden Meclisteki görüşmelerin çok zaman aldığından yakınıp, çare bulmasını istemişler. Şöyle de bir öneri sunmuşlar: yasalar kısa ve öz hazırlansın, ayrıntıları kararnamelere ve yönetmeliklere bırakılsın.

Haberlerde, Cumhurbaşkanının bu konuda çalışma yapmak üzere Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu’nu görevlendirdiği belirtiliyordu.

AKP kadroları sır saklama konusunda çok deneyimlidir. İçeriden bir şey sızdırılmışsa mutlaka bir nedeni vardır. Bu “bilgi” büyük bir olasılıkla, Meclisin siyasetin dışına itilme zamanının gelip gelmediğini ölçmek için sızdırılmıştır: gelen tepkilere bakıp ona göre karar vereceklerdir.

Meclisten kurtulmak istemelerinin nedeni, yasama sürecinin uzun zaman alması olamaz: en zorlu düzenlemeleri bile birkaç gün içinde yasaya dönüştürebilecek güçleri var. Az sayıda örnek dışında geri adım attıkları da görülmedi. Tasarı ya da tekliflerinden çıkarmak zorunda kaldıkları düzenlemeler oldu ama birkaç gün geçtikten sonra bir başka torbaya koyup yasalaştırdılar.

Asıl sorunları zaman değil. Süreç, canlarını sıkıyor. Çoğuna uymasalar da öngörülen kuralların hepsinden kaçabilmeleri olanaksız. Sözgelişi, Meclis Başkanlığına verecekleri yasa tekliflerine iyi kötü bir gerekçe yazmaları gerekiyor. İstedikleri kadar gizlemeye çalışsınlar, amaçları ortaya çıkıyor. Komisyon aşamasını da sevmiyorlar. Karşı görüşleri içeren bir rapor yazılıyor. Genel Kurulda üçer beşer dakikalık da olsa yapılan konuşmalar toplumun dikkatini çekiyor. Kimilerine yandaş medya bile yer vermek zorunda kalıyor.

Yeni Anayasa işlerini çok kolaylaştırdı: 104’ncü maddesine göre, yürütmeye ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkarılabiliyor. 106’ncı maddesine göre bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri, merkez ve taşra örgütlenmeleri, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle düzenlenebiliyor.

Bu gibi konularda sorunları yok. Gizlice hazırlıyorlar, resmi gazetede yayımlandığında öğreniyoruz; öğrendiğimizde her şey bitmiş oluyor.

Ama her konu CB Kararnameleriyle düzenlenemiyor. Temel haklar, kişi hakları, siyasal haklar ve ödevler ile Anayasada yasayla düzenlenmesinin öngörüldüğü alanlarda yasa çıkarılması gerekiyor.

Yasa çıkarmakta sorunları yok ama dikkatli olmak zorunda olduklarını biliyor; ona göre davranıyorlar.

Bu yazılanlara 22 Şubat 2019 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 7166 sayılı Yasanın Meclisteki serüveni güzel bir örnek oluşturuyor.

Teklif; “Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanunlarda …” adı verilerek 13 Şubat Çarşamba günü Meclis Başkanlığına verildi. Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi adının Alpaslan Türkeş Bilim Teknoloji Üniversitesi olarak değiştirilmesi öngörüldüğü için böyle adlandırılmıştı. Teklifte petrol, su ürünleri, emeklilik, İş Yasası, iş güvenliği, çevre, tarım, kitapta KDV’nin kaldırılması gibi alanlarda olmak üzere 12 Yasada değişiklik öngörülüyordu.

Çalışma, Tarım, Çevre gibi uzmanlık komisyonlarının hiç birine gönderilmedi. 19 Şubat günü Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü, aynı gün kabul edilerek Meclis Başkanlığına gönderildi. Görüşmeler sırasında Üniversite adının değiştirilmesinin öngörüldüğü düzenleme, ayrı bir teklif olarak yeniden düzenlendiği için metinden çıkarıldı, iki madde eklendi.

Eklenen maddelerden birinde, işsizlik fonu bütçesine açık bir saldırı var. Yeni aldıkları iççileri en az 9 ay işten çıkarmamaları koşuluyla patronlara üç ay boyunca, işsizlik fonu bütçesinden işçi başına prim ödeme gün sayısının 67,36 ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda para ödenmesi öngörülüyor. Her işçi için yaklaşık 6 bin lira ödenecek, iyi para… Üstelik İşsizlik Yasasının 19’ncu maddesi uyarınca ödenen prim desteği de cabası.

Eklenen öteki madde ise kamu kurumlarıyla çalışan taşeron şirketlerini ilgilendiriyor. Maddeye göre hizmet alımı kapsamında çalıştırılan ve kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde iş sözleşmeleri sona ermiş olanlara, kamu kurum ve kuruluşlarına ait işyerlerinde 19 Eylül 2014 tarihinden sonra geçen süreye ilişkin olarak kıdem tazminatı ödemeleri için alt işverenlere rücu edilemeyeceği öngörülüyor.

Meclis İç Tüzüğüne göre tekliflerin Genel Kurul gündemine alınabilmesi için basılıp dağıtılmasının üzerinden en az 48 saat geçmesi gerekiyor. Milletvekillerinin hazırlık yapabilmeleri amacıyla getirilen bu kural, 21 Şubat günü bir önerge verilerek aşıldı ve teklif, gündeme alındı. Bir başka önergeyle temel kanun olarak görüşülmesi sağlandı. Aynı gün kabul edilerek Cumhurbaşkanına gönderildi. Yasa 22 Şubat günlü Resmi Gazetede yayımlanmıştı.

Ne komisyonda ne genel kurulda karşı görüşlere itibar edildi. Uzmanlık komisyonlarında neden görüştürülmediği; düzenleyici etki analizinin teklife neden eklenmediği; ilgili yasaları gereğince Varlık Fonu denetimi, Merkez Bankası bilgilendirmesi, TÜİK ve Sayıştay sunumlarının neden yapılmadığı gibi sorular ve benzerleri yanıtsız kaldı.

Mecliste işleri yolunda gidiyor. Ama yetmiyor. Meclisten de kurtulabilmenin yolunu arıyorlar.