Köylü sermayenin kıskacında

1934 yılında çıkarılmış bir İskân Yasası vardı; “Muhacir ve mültecilerle göçebelerin ve gezginci çingenelerin yurt içinde yerleştirilmeleri”ni düzenliyordu. AKP, bu Yasayı 2006 yılında yeniledi. Yasanın amaçları arasına; “köylerde fiziksel yerleşimin düzenlenmesine ilişkin uygulamaya esas şartları ve alınacak tedbirleri” düzenlemeyi kattı ve “Fiziksel Yerleşim Düzenlemesi” başlığı altında bir bölüm ekledi. Köylerin bir başka yere taşınması, toplulaştırılması, köy yapılarının yenilenmesi için işyeri ve konut kredisi verilmesine ilişkin düzenlemeler getirdi. Aralık 2007 ayında da uygulama yönetmeliğini çıkardı. 10 Ocak 2015 günlü Resmi Gazetede Yönetmeliğin değişikliği yayımlandı. Bu, yapılan 6'ncı değişiklikti. Değişikliklerle, kentsel dönüşümün adım adım köyleri de sarması sağlandı.

Yönetmeliğin son biçimine göre 10 aile istediğinde köy gelişme alanları kurulabilecek, toplulaştırılabilecek ya da bir başka yere taşınabilecek. Önceki biçimlerinde, konutunu yenilemek isteyenlere Devletin yardım etmesi öngörülüyordu. Bundan böyle Devlet bir yüklenici bulacak, yaptıracak, yapım süresince kira yardımı verilecek ve köylü, Devlete borçlanacak. TOKİ köylere de geliyor.

TOKİ bu tür işlere çok hevesli. İnternet sayfalarında; “…bir taraftan şehirlere el atarken, diğer taraftan da kırsalda yaşayan vatandaşlara cazip yaşam alanları sunmak için tarımköy projeleri” uyguluyoruz deyip övünüyorlar.  23 ilde 4 bin tarımköy konutu yapmışlar. İnternet sayfalarına yaptıkları konutların resimlerini de koymuşlar. Bir bakın, içiniz acır.

Son yerel seçimlerden önce çıkarılan 6360 sayılı Yasayla 16 binden fazla köy mahalleye dönüştürülmüştü. Onlar kentsel dönüşüm kapsamına girdi. Ama büyükşehir olmayan 51 ildeki 18 bin 300 köyde 6 milyon 700 bin kişi yaşıyor. Ülkenin betonlaştırılması projesine onların da katkısı gerekiyor.

Krizden çıkmak için betona sarıldılar, 400 milyar lira dolayında pazar hedefliyorlar ama işlerin pek de iyi gitmediği anlaşılıyor. Mayıs 2012 de çıkardıkları 6306 sayılı Afet Yasasına dayanarak 1 milyon 58 bin kişinin yaşadığı 170 bin yapıyı içeren 7 bin hektar, riskli alan ilan edilmişti. Yalnızca geçtiğimiz yıl 12 bin 500 bina yıkmışlar. Bunlar kâr iştahlarını gidermeye yetmiyor. Yeni pazarlar açılması, yeni müşteriler bulunması gerekiyor. İkna için muhtarları ve STK’ları seferber ediyorlar. Biliyorsunuz Kapitalizm havasızlıktan değil, parasızlıktan ölür. Başka çareleri yok.

Köylüyü köyünden de sürecekler. Tarımsal toprakların verimli kullanılması adına 2005 yılında 5403 sayılı bir Yasa çıkarılmıştı. 15 Mayıs 2013 günü yayımlanan 6537 sayılı yasayla “asgari tarımsal arazi büyüklüğü” ve “yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğü” adlı iki yeni kavram getirdiler; “Belirlenen asgari büyüklüğe erişmiş tarımsal araziler, bölünemez eşya niteliği kazanmış olur” deniyor. Yasada yeter gelirli tarımsal arazi büyüklükleri de ilçeler bazında belirlenmiş. Alt sınırı kuru alanlarda 140- 200 dönüm; sulu alanlarda 60-100 dönüm arasında değişiyor. Miras yoluyla bile bölünmesi yasak.

Mirasçıların içinde hangisi ehil ise o alsın deniyor; anlaşamazlarsa sorunu Mahkeme çözsün deniyor; toprağı alan, bankadan kredi alıp öteki mirasçılara ödesin deniyor; şirket kursunlar deniyor. Ve miras işlemlerinin bir yıl içinde çözümlenmesi isteniyor. Bu konuda finans şirketlerine de görev veriliyor. İzleyecek ve miras işini çözüp zamanında devretmeyenleri Bakanlığa bildirecekler, Bakanlık da gereğini yapacak. İnanın, Yasada aynen bunlar yazıyor.

Bu gidişle köylerde, deyim yerindeyse yalnızca kapitalist ağalar ile tarım işçileri kalacak. Yol açacağı sosyal sorunların nasıl çözümleneceği konusunda hiç sesleri çıkmadığı gibi 2015 yılı programında; “Türkiye’de ilk defa arazi piyasasının oluşmasına yönelik tarımsal arazi edindirme sistemi mevzuata konu olmuştur” sözleriyle övülüyor. Yani tarımda verimliliği artıracaklarını öne sürerek arazi piyasası kurmanın hazırlıklarını yapıyorlar.

Buna bir de madenleri, HES’leri RES’leri ekleyelim tablo tamamlansın.