Kapitalizmin hukuku ve AİHM

En az yüz yıldır şunları söylüyoruz: kapitalist hukukun önceliği adalet değil; “sistemin varlığını ve geleceğini” korumak, güvenceye almaktır. Hukukun evrensel kurallarının sınırlarını kapitalizmin/emperyalizmin çıkarları belirler. Hukukun kuralları siyaset aracılığıyla konulur ve siyaset sahnesinde figüran olmanın ötesinde rol üslenemeyen sınıflar, kural koymak bir yana, sermaye istemedikçe, kendi çıkarlarına olabilecek küçük bir gedik bile açamaz.

Sanki AİHM’nin Köksal/Türkiye kararı, bu söylediklerimize örnek olsun diye alındı.

Kısa bir özet yapalım:

Mahkeme, görevinden atılan öğretmen Gökhan Köksal’ın başvurusunu, iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle reddetti ve henüz kuruluşunu bile tamamlamamış bir OHAL komisyonuna pas attı.

Köksal, 1 Eylül 2016 günlü 672 sayılı OHAL Kararnamesiyle ihraç edilmişti. Kararnamede, iç hukuk yolları bütünüyle kapatıldığı için Anayasa Mahkemesinin, OHAL Kararnamelerine bakma yetkisi olmadığı doğrultusundaki kararının hemen ardından AİHM’ne başvurulabilmesinin yolu açılıyordu.

AKP İktidarı, bu yolu kapatabilmek için 23 Ocak 2017 tarihinde çıkardığı 685 sayılı KHK ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurdu. 7 üyeden oluşan kurulun üç üyesinin Başbakan; birer üyesinin Adalet ve İçişleri Bakanları; iki üyesinin ise Yargıtay ve Danıştay yargıçları arasından HSYK’nın seçmesi öngörülüyordu.

Kurulun bir ay içinde kurulması gerekiyordu. Üyelerini ancak beş ay sonra seçebildiler. Geçenlerde, çalışacakları yeri de bulduklarını; sıranın, uzmanlar ve büro işlerini yürütecek görevlilerin atanmasına geldiğini; Temmuz ayında dilekçe almaya başlayabileceklerini açıkladılar.

Böylelikle öğretmen Köksal, görevinden ihraç edilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra nereye başvurabileceğini öğrenmiş oldu.

Yaklaşık 150 bin kamu çalışanı OHAL Kararnameleriyle işinden edildi. Kurulun başvuruları sonuçlandırması için bir süre öngörülmüyor. On yıllarca bekletilseler OHAL Kararnamesine aykırı bir durum yok.

İşlerinden atılan kamu görevlilerini, özel sektör bile korkusundan alamıyor. Üstelik çoğunun yurt dışına çıkmalarına da yasak getirildi.

Haklarında yargı kararı olmaksızın yoksulluğa mahkûm edilen bu insanlar, yıllarca kendilerini işlerinden atanların kurduğu bir Kurulun kararını beklemek zorunda bırakılacak.

Kurul, atılanların az da olsa bir bölümünü, ya görüntüyü kurtarmak ya AKP nezdinde itibarlı kişileri kırmamak ya da kimilerini iktidarlarına borçlandırmak gibi amaçlarla, yanlışlıkla atılmışlar deyip geri döndürecektir. Ne kadar yansız davrandıklarını göstermiş olacakları için bu davranışları onlara puan da kazandıracaktır.

Ancak, başvurularının haklı olduğuna karar verse bile haklarını alamayacaklar. Çünkü 685 sayılı KHK ile kendi kurumlarına atanmaları ve önceden yönetici bile olsalar yöneticilik görevlerine atanmaları yasaklandı.

Kurulun başvurusunu reddettikleri ise iç hukuk yollarını tüketip AİHM’ne başvurmaya hak kazanabilmek için yıllarca İdare Mahkemeleri, Danıştay, Anayasa Mahkemesi süreçlerinden geçmek zorunda kalacaklar. Üstelik kazansalar bile onlar da eski görev yerlerine ve unvanlarına dönemeyecekler.

İşte AİHM, sorgusuz; sualsiz; yargısız sokağa atılanlara bu yolu gösterdi. Bu işleri bitir öyle gel dedi.

25 Ocak 2017 günlü; “Ohal Kararnameleri Kimler İçin Çıkarılıyor?” başlıklı yazımda, AKP’nin bir kurul oluşturup Avrupa Konseyini aldatmayı başarabildiğini yazmıştım.

Konseye 14 Aralık günü bir önerge verilmiş ve Türkiye deki demokratik kurumların işleyişinin incelenmesi gündemiyle Meclisin acilen toplanması istenilmişti. Önergede, OHAL gerekçesiyle alınan önlemlerin, kişi hak ve özgürlüklerini kısıtladığına dikkat çekiliyor, Türkiye’nin denetime alınması isteniyordu. Önerge 23 Ocak günü görüşülecekti. Aynı gün sabah saatlerinde idarenin uygulamalarına karşı yargı yolunun açıldığı algısı uyandıran 685 sayılı KHK yayımlandı. Meclisteki görüşmeler, bu Kararnamenin gölgesinde yapıldı. Oylamada 94 kabul, 68 red, 19 çekinser oy çıktı. Acil görüşme isteyenler çoğunlukta olmasına karşın üçte iki sağlanamadığı için önerge reddedilmiş sayıldı.”

AİHM’si değil, ben yanılmışım! Meğerse bu işler, Avrupa Konseyi ile müzakere edilerek kotarılmış.

Mahkeme kararını, sistemin korunması doğrultusunda verdi. Zaten görevi de buydu. “İstikrarın bozulması”, tekellerin çıkarlarına zarar verebilecek özellikler taşıyordu ve buna izin verilemezdi.

Emperyalizmin hukuku işte böyle bir şey; bizim işimiz adalet aramak.