Kaos

Birileri ülkeyi bilerek, isteyerek, planlanmış eylemlerle, yani taammüden kaosa sürüklüyor.

Terörle mücadele gerekçesiyle, dokunulmazlıkların kaldırılması öngörülerek, bu doğrultuda büyük bir adım atıldı.

Daha çok bomba, daha çok yıkım göreceğiz. Artık daha çok düşman olacağız birbirimize.

Hani masalda; “sende kuyruk; bende evlat acısı varken!….” deniyor ya, böyle bir ortam zaten yaratılmıştı, derinleştirilecek.

Ülkede bir gün sonra neler olabileceğini kestirebilmek artık çok güç. En olmaz senaryoyu üretebilirsiniz ve kimse çıkıp yanlış düşündüğünüzü söyleyemez.

Tayyip Erdoğan’ın, Anayasa değişikliğini kendisine tanınan sürenin son saatlerine değin beklettikten sonra onaylamasının bile kestiremediğimiz birçok nedeni olabilir.

Sırrı Süreyya Önder, bu süre içinde yargının hazırlandığını düşünüyor. Gelişmelere bakılırsa doğru bir saptama.  Bir günde 3.500 yargıcın görev yerinin değiştirilmiş olması bu görüşü doğruluyor gibi. Ödül, ceza, tehdit ve dosyaların teslim edileceği yargıçların seçiminde yanlışa düşmemek için çok ince hesaplar yapılmış olmalı.

Ama son ana değin bekletilmesinin nedeni bundan ibaret mi? Bu süre içinde kapalı kapılar arasında neler olduğunu kim biliyor?

Belki, İstanbul veznecilerdeki bombalı saldırının birkaç saat sonrasına rastlamasının bile bir anlamı vardır.

Belki aşağıda sıralan gelişmelerin bu can yakıcı gündemin gölgesinde gerçekleştirilmesi isteniyordur.

Bugünkü Resmi Gazetede Anayasa değişikliği ile birlikte; [“ÇED Olumlu veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı bulunan Projelerde Yapılacak Kapasite Artışı ve/veya Genişletilmesi Planlanan Projelere İlişkin Tebliğ] yayımlandı. Ülke sıcak bir gündemle yanarken, kim bu tebliğin peşine düşer, kim ilgi gösterir?

Önceki gün Artvin Cerattepe’de Mahkemenin atadığı bilirkişi madene onay verilmesine gerekçe olabilecek görüş bildirdi. Kentler, bombalarla yerle bir edilirken; bu can pazarında, Artvin’in sözü mü olur?

Ankara’da tarihi önem taşıyan Saraçoğlu Mahallesi TÜRGEV’e veriliyormuş. Kim umursar?

Kiralık işçilik yasalaştırılarak kölelik meşrulaştırıldı. Enerji dağıtım şirketlerine, kayıp kaçak zararlarının karşılanması adı altında çıkar sağlanması da yasallaştırıldı. Kıdem tazminatının patronlar üzerindeki kıdem tazminatı yükünün kaldırılması için uygun bir ortam bekleniyor.

Binali Yıldırım Başkanlığındaki AKP hükümeti, 6 Haziran günü Meclise bir yasa tasarısı sundu. 30 yıldan çok çalıştıktan sonra emekli olanlara eksik ödenen emekli ikramiyelerinin ödenmesi öngörüldüğü için yandaş basın bu haberi müjde olarak verdi.

Kimsenin umurunda olmaz ama yine de not edelim: İkramiye farklarının ödenmesi için yasa çıkarılması gerekmiyor. Bu durumda olanlar zaten idari yargı yerlerine başvurup paralarını alıyorlar. Üstelik SGK, avukatlık ve yargı giderleri ödemek zorunda kalıyor.

SGK, ödememe ısrarından vazgeçip başvuruları kabul ederse sorun kalmayacak. Kamuoyuna müjde olarak sunmaya çalışıyorlar ama bir AKP klasiği burada da var: Tasarının gerekçesinde; “ bütçe imkanları dahilinde” deniliyor. Maddenin içeriğine baktığınızda ödemenin iki yıla yayılmasının hedeflendiğini görüyorsunuz. Oysa yargı kararı almış olsanız idare 30 gün içinde uygulamak zorunda.

Emekliye müjde diye sunulan tasarıda aslında işverenlere müjde var: patronlar eğer çeşitli nedenlerle işsizlik sigortası primi teşvik, destek ya da indiriminden yararlanamamışsa ödenmesi için yeni haklar tanınıyor.

Tasarıyla getirilen bir başka düzenlemeyle de, AB ve çeşitli uluslararası kuruluşlarla yürütülen projeler karşılığında alınan hibelerin yönetiminden Türkiye İş Kurumu çıkarılıyor.

Bütün bunlar, can yakıcı gündem maddelerinin arasına gizlenip gerçekleştiriliyor. Ve Ülke, giderek hızlanan bir ortamda kaosa sürükleniyor.