İşsizlik nasıl önlenir?

Kapitalist sistemin, işsizliği ortadan kaldırma gibi bir yeteneği yoktur.

Başarabileceğini iddia edenlere boş verin. Sanıyorlar ki Devlet, varını yoğunu patronları desteklemeye özgüler; üzerlerindeki “ücret yükünü” azaltacak önlemler alır; bir de müşteri bulmalarına yardımcı olabilirse, yeni yatırımlara girişirler, daha çok işçi çalıştırırlar. Böylelikle işsizlik azalır.

Belki azalır, ancak asla ortadan kalkmaz!

Zaten istemezler de: milyonlarca insanın işsiz kalması işlerine gelir. Kapitalist sistemin yapısı da öyle olmasını gerektiriyor. İşsizlerden oluşan yedek işçi ordusu sayesinde çalışanlarını baskılama olanağına kavuşuyorlar.

Neredeyse her işçi, patronundan şöyle sözler işitmiştir; “senin yaptığın işi yarı ücretle yapacak binlerce insan var.”

Sömürü dünyasında işler böyle yürüyor.

Özellikle AKP’li yıllarda, esneklik; kiralık işçilik; kısmi süreli ya da çağrı üzerine çalıştırma gibi, çoğu kölelikle eş, istihdam biçimleri yaygınlaştırıldı.

Çalışma yaşamını düzenleyen yasalar, işçilerin haklarını değil, patronların gasplarını yasallaştıracak bir anlayışla yeniden biçimlendiriliyor. Daha birkaç gün önce İş Mahkemeleri Yasasıyla işçi-işveren uyuşmazlıklarında dava açmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğu dayatıldı. Böylelikle yasalardaki kuralların hiç önemi kalmadı. Çünkü uyuşmazlıkların pazarlıkla sonuçlandırılması öngörülüyor.

İstihdamı artırabilme adına çok garip yöntemlere başvurmaya başladılar. Sözgelişi, patronlara; ne olur bir/iki işçi alın, ücretini SGK primini Devlet ödeyecek bile diyorlar. Yıllardır kimi sektörlerde SGK Primlerinin %5’ini Devlet karşılıyor.

Patron dostu yasaları çıkarırken, küresel krizleri gerekçe gösterdiler; işçi haklarının dünyanın aktif oyuncularından biri olmamızı engelleyeceğini söylediler; klasik üretim biçimlerinin çağdışılığından dem vurdular; batı ülkelerinden örnekler verdiler. Medyadan destek alıp toplumu bu dönüşümlere hazırlamaya çalıştılar.

Saldırı hiç bitmeyecek gibi. Mecliste görüşülmeye başlanan 130 maddelik torba yasa tasarısında, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasında da değişiklik öngörülüyor. Maddenin yürürlükteki biçimine göre patronlar, işyerlerini faaliyete geçirmeden önce İş güvenliği raporu hazırlayıp Çalışma Bakanlığına vermekle yükümlü. Vermeyenlerden 80 bin lira ceza alınıyor. Torba yasayla, İş Güvenliği raporunun Bakanlığa sunulması zorunluluğunu kaldırmak istiyorlar. Olası bir iş kazasında alelacele yasanın öngördüğü ve kendilerini aklayacak bir rapor hazırlayıp müfettişlere verirlerse, kimse yeni hazırladığını öne süremeyecek. Kanıt olmadığı için de işçinin kanı yerde kalacak.

Unutmayalım, sırada “kıdem tazminatı fonu” var.

İşsizlik fonunda biriken parayı dağıtmadıkları yer kalmadı. Daha çok istihdam yaratsınlar diye patronlara bile verdiler. İşsizler yalnızca %14,5 oranındaki tutarından yararlandırıldı. Kalanını da büyük bir olasılıkla Varlık fonuna aktaracaklar. Kurulursa kıdem tazminatı fonunun sonunun buna benzemeyeceğini kimse garanti edemez. Çünkü asıl amaçları kıdem tazminatının güvenceye alınması değil; para babalarının, yetersiz olduğu için yakındıkları tasarruf oranını artırmak. BES ile Kıdem Tazminatı Fonu ile patronlara yeni kaynaklar oluşturmaya çalışıyorlar.

***************

Yukarıda yazılanları, 7 Temmuz 2017 günlü Resmî Gazete ’de yayımlanan; (2014-2023) Ulusal İstihdam Stratejisi ve (2017-2019) Eylem Planı’nın bir özeti sayabilirsiniz. Planda bunlara ayrıntısıyla yer verilmiş.

Aslında daha fazlası var: Sözgelişi, “sosyal harcamaların hedef kitlesi olan kişilerin, yaşamlarını bu harcamalara bağımlı olarak sürdürdükleri ve ekonomik üretim sürecine girmek için çaba göstermediklerinden” yakınılıyor ve sorunun; “sosyal koruma hizmetini, hane halkı kompozisyonunu da dikkate alarak çalışmayı teşvik edecek şekilde tanımlamak suretiyle çözüleceği” belirtiliyor.

Anlaşılmadıysa, Eylem Planının 2.1 Tedbirindeki aynı anlama gelen şu sözleri aktarayım: “sosyal yardım sisteminin istihdam ile bağlantısının kurulması ve etkinleştirilmesi Eylem Planı ile öngörülen sosyal yardım istihdam bağlantısının güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır.”

Neyse fazla zorlamayalım. Türkçesi şöyle: yardım veriyorlar diye öyle yan gelip yatmak yok, verilme süresini de tutarını da azaltacağız, bu sürede iş bulamazsan aç kalırsın.

Planın ayrıntılarını bir başka yazıya bırakalım. İçtenlikten yoksun bir anlayışla hazırlandığına örnek olsun diye bir örnek verip bitireyim.

Planın çeşitli yerlerinde ekonomide her şeyin iyiye gittiği; işsizliğin ise arttığı belirtiliyor. Türkiye koşullarını dikkate aldığımızda bu durumun ekonomi bilimiyle açıklanabilmesi olanaksız. Ama AKP’lilerin bilimle, doğrulukla, gerçekçilikle pek ilgilerinin olduğu söylenemez. Suçu; Planın 13’ncü paragrafında “işgücü piyasasındaki yapısal sorunlara” 19’uncu paragrafında ise “2012’den sonra Türkiye’de yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelere” atıp geçiştirmişler.

2012 yılından sonra yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelerin neler olduğuna bir bakalım: Haziran direnişi; ardı ardına gelen seçimler; 17/25 Aralık’ta ortalığa saçılan yolsuzluklar; FETÖ olarak kodlanan darbe girişimi.

Demek bunlar, ekonominin iyiye gidişini engellememiş ama işsizliğin artmasına yol açmış.

Bu yazdıklarına kendileri inanıyorsa çok yazık.

Bitirirken yeniden vurgulayalım: Kapitalizmin ne işsizlik sorununu çözmek gibi bir yeteneği var, ne de niyeti.