İşçilere masallar

Sendikalardan pek ses çıkmıyor ama bu yasama yılında işçilerin başına epeyce çorap örülecek. Kölelik yasası çoktan hazır. Kamuoyunu hazırlamak konusunda da epeyce yol aldılar. Son rötuşlar yapılacak ve sermaye medyası eliyle allanıp pullanıp piyasaya sürülecek.

Ne müjdeler verecekler kim bilir. Ekim ayı bitmeden tekliflerini Meclis’e getirirler, görürüz. Meclis’e geldikten sonrası kolay. Temel yasa olarak görüşülsün dediler mi, iki gün sonra alın size yasa. Kimden medet umacaksınız? Cumhurbaşkanı’ndan mı? Yoksa Anayasa Mahkemesi’nden mi? Bunları aklınıza bile getirmeyin! Hele siyasi parti ya da sendika yöneticileri, böylesine düşüncelerden olabildiğince uzak durmalı. Öğrenme güçlüğü çektikleri sanılır, ki siyasette istenmeyen bir durumdur.

Önce şunun vurgulanması gerekiyor: AKP, çalışanlara değil sermayeye, özellikle de uluslararası tekellere müjdeler vermek üzere programlanmış bir parti. Görevini yapabildiği sürece iktidarda tutunabileceğini biliyor ve gereğini yapıyor.

Sermaye basınının “müjde”lerini, daha doğrusu masallarını bir yana bırakalım. AKP’nin çalışanlar hakkındaki düşüncelerini plan ve programlara bakarak anlamaya çalışalım. Çünkü sermaye sınıfına bu belgelerle mesajlar veriliyor.

8 Ekim 2013 tarihli (mükerrer) Resmi Gazete’de Orta Vadeli Program yayımlandı. AKP’nin, 2014-2016 yılları arasında yapacakları sıralanıyor. Bu programın çalışanları ilgilendiren bölümlerini okuduğunuzda “Bizim müjdemiz nerede” diye soruyorsunuz. Yok elbette. Yurtdışında “benim işçim ucuzdur” diye reklamlar verip uluslararası tekelleri çağıran bir iktidardan işçilere müjdeler vermesini beklemek doğru da olmaz.
Orta Vadeli Plan’ın sayfaları arasında kısa bir gezinti yaptığınızda, emeğin daha da ucuzlatılacağını çalışma yaşamında kuralsızlığın, güvencesizliğin egemen kılınacağını açıkça görebiliyorsunuz.

“Makroekonomik Hedefler ve Politikalar” başlığı altında yer alan 85 ve 89 sayılı tedbirlerde, işgücü piyasasının etkinleştirileceği, işgücünün ucuzlatılmasına yönelik önlemler alınacağı yazılı. “İstihdam Politikaları” başlığı altındaki 230 sayılı tedbirde ise işgücü piyasasının katılıklardan arındırılacağı, kıdem tazminatı ve alt işverenlik gibi konulardaki yapısal sorunların çözümleneceği vurgulanıyor. Temel amaçları daha rekabetçi bir işgücü piyasası oluşturmakmış.

233 sayılı tedbirde, özel istihdam bürolarının yaygınlaştırılacağı ve faaliyet alanlarının geçici iş ilişkisini de kapsayacak şekilde genişletileceği yazılı. Böylelikle rekabetçi bir işgücü piyasası oluşacakmış.

234 ve 235 sayılı tedbirlerde ise günümüzün yakıcı iki sorununun nasıl çözümleneceği açıklanıyor. 234 sayılı tedbirden, kamuoyunda taşeron işçiliği olarak adlandırılan alt işverenlik uygulamasının “ekonominin rekabet gücünü dikkate alacak şekilde” gözden geçirileceğini 235 sayılı tedbirden ise “bireysel hesaba dayanan bir kıdem tazminatı sistemi” geliştirileceğini öğreniyoruz.

Kamuda taşeron işçiliğin yaygınlaştırılması hedefi, 128 sayılı tedbirdeki şu utangaç sözlerle açıklanıyor: “Kamuda hizmet alımlarına ilişkin mevcut politikaların etkinliği, fayda ve alternatif maliyet analizleri yapılarak değerlendirilecektir.” Bu sözleri Türkçe’ye çevirdiğimizde, şunu demek istedikleri ortaya çıkıyor: “Kamu olarak ben işçi çalıştırdığımda ödeyeceğim para ile taşeron eliyle çalıştırdığımda ödeyeceğim parayı karşılaştırırım, hangisi ucuz ise onu tercih ederim.” Taşeron işçisi ucuz elbette. Çünkü onun kölelik koşullarında işçi çalıştırma özgürlüğü var.

Taşeron işçilerini konu alan bir yazı planlamıştım. AKP’nin çıkardığı yürürlükteki İş Yasası’na bile aykırı olduğunu yazacak, “ucuz” diye başvurulan bu yöntemin kirliliğine vurgu yapacaktım. Konu haftaya kaldı.