Her derde deva kaynak: İşsizlik Fonu

 

Uğur Gürses özenle ve bilgisiyle peşine düşmeseydi, işsizlik fonundan 11 milyar lira alınıp, karanlık dehlizlerden geçirilip, rasyoları düzelsin diye, üç kamu bankasının kasalarına (Halkbank, Vakıfbank, Eximbank) boca edildiğini öğrenemeyecektik.

Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı’nın 3 Ekim günü Plan ve Bütçe Komisyonundaki şu sözlerinden anlaşıldığına göre kendi kadrolarından bile saklamışlar; “…Bakanlığımızın bilgisi dahilinde yapılan bir işlem değildir…

Kamu bankalarına çok yüklendiler, bilançoları bozuldu, uluslararası derecelendirme kuruluşları puanlarını boyuna düşürüyor, en kısa zamanda düzeltilmesi gerekiyor.

İşsizlik fonu, bu gibi işler için biçilmiş kaftan. Hem parası var hem de düşük faizlerle kullandırıyorlar. Piyasada %25’ten az faiz oranıyla kimseden borç bulamazsınız, Fona %10 verdiniz mi milyarlar sizin…

Fon parası her zaman buna benzer amaçlara harcandı. İşsizlere cimri davranıp devasa paralar biriktirdiler. Düşük faizlerle Devlet tahvilleri alıp bütçe açıklarını kapattılar; daha çok işçi çalıştırsınlar diye patronlara aktardılar. İŞKUR çalışanlarının bir bölümünün aylıkları bile Fon bütçesinden ödeniyor. Milyarlarca lira parası da mevduat olarak bankalarda duruyor.

Dahası; iki ayrı Yasa çıkarıp 2008-2012 yılları arasında 11,5 milyar lira GAP’a; 53 milyon lira da 301 madencinin ölümünden sorumlu olan Soma A.Ş’ne borç verdiler.

Adı borç ama, her ikisinden de bugüne değin beş kuruş tahsil edilmedi. Ne kimsenin ödemeye ne de kimsenin istemeye niyeti var.

Fonun bilançosuna, aylık bültenlerine ve denetim raporlarına baktığınızda bunların hepsini görüyorsunuz; hiçbiri gizli değil. 

Ama bankalara 11 milyar lira aktardıklarını gizlediler. 

Bunun nedeni yasalara aykırılığın gizlenmesi olamaz. Yasaları umursadıkları yok. Üstelik bir soran olursa gösteririz diye SPK ve BDDK’dan izin bile almışlar. Asıl neden, banka bilançolarının güzelleştirilmesi amacıyla kullanıldığını kem gözlerden kaçırmak olsa gerek.

Fon bütçesine önümüzdeki yıldan başlamak üzere daha çok çullanılacağı anlaşılıyor: 20 Eylül günü açıklanan Orta Vadeli Planda (OVP-YEP) yeni yağma yöntemleri geliştirileceğinin işaretlerini görüyoruz.

Planın, Büyüme ve İstihdam- Politika ve Tedbirler Bölümünde; “kayıt dışı istihdamla mücadele konusunda ilgili kurumlarla iş birliği yapılacak…istihdam teşviklerinin etki analizi yapılacak…” gibi sözler ediliyor. 

Patronlara para aktarılmasını haklı gösterebilmek için hep kayıt dışı istihdamla mücadele gerekçesine sığındılar. Yine öyle yapıyorlar.

Yukarıda söylediklerimizi sayılarla somutlaştıralım:

Aşağıdaki özet çizelgeden, 2000-2018/Ağustos arasında, 106 milyar lirası prim ve Devlet katkısı; 88,4 milyar lirası faiz; 4,6 milyar lirası ceza ve gecikme faizi olmak üzere toplam 199 milyar lira gelir elde edildiği görülüyor.Faiz gelirlerinin, işveren primleri ile devlet katkılarının toplamından çok olması dikkatimizden kaçmamalı. Çünkü bu durum, neresinden bakarsanız bakın, önemli bir çarpıklığı gösterir.

Fonda, 2018/Ağustos ayı bültenine göre 124,3 milyar lira nakit ve menkul değer var. Yaklaşık 110 milyar lirası ile tahvil alınmış; 14 milyar lirası bankalarda duruyor. Para çok olunca faizi de yüksek olur elbet. Ama bize yararı yok; muhasebeleştiriliyor ve anında tahvil alınıyor. Böylelikle bütçe açıkları gerçeğinden az görünüyor.

İşsizlik Fonunun amacı ne faiz geliri elde etmek ne bütçe açıklarını gizlemek ne de patronlara para aktarmak. Tek amacı var: kusurları dışında işlerinden olan sigortalılara destek olmak.

Ama öyle olmuyor:

İşsizlik sigortasından yararlanabilmek için aranan koşullar Türkiye gerçekleriyle uyuşmuyor. Çok az kişi yararlanabiliyor. Üstelik hem ödeme gün sayısı az hem tutarları düşük. Özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kuranların işi daha da zor: mucize gerekiyor!

Görünüşe bakarsanız işveren prim, devlet de katkı veriyor sanırsınız. 

Gerçek hiç de öyle değil; paranın çoğu yukarıda açıklanan amaçlar için kullanılıyor.

2000 yılından bugüne yaklaşık 200 milyar lira gelir elde edildi, 23 milyar lirası işsizlik ödeneğine harcandı. Sistemin işçiler açısından başarı oranı yalnızca %11.

AKP’nin çok sevdiği performansı ancak bu kadar.

Şimdi de bir başka göstergeye bakalım: 2002-2018/Ağustos arasında işçilerden 26,5 milyar lira prim kesildi. Aynı dönemde 23,8 milyar lira işsizlik ödeneği ödendi. Devlet katkısı ve işveren primi olarak toplanan paradan bir kuruş harcanmadığı gibi, işçilerden kesilen tutarın 3 milyar lirası Devlet tahvilinde ya da patronların cebinde.

İşsizlik ödeneği dışındaki harcamaların, adı ne olursa olsun, hepsi Fonun kuruluş amacına aykırı. Aşağıdaki çizelgede patronlara yalnızca teşvik ve destek olarak 2016 yılında 910 milyon lira ödendiği; 2017 yılında 2,5 milyar liraya, 2018 yılının 8 ayında 5,9 milyar liraya yükseldiği görülüyor. Aynı dönemde ödenen işsizlik ödeneği ile karşılaştırdığımızda 2018 yılının 8 ayında işsizlik ödeneğine 3,7 milyar lira harcanırken patronlara 5 milyar 941 milyar lira ödendiğini görüyoruz.

Böyle bir hesap bile yalın gerçeği açıklamakta yetersiz kalıyor. Çünkü aktif işgücü, işbaşı eğitim programları adı altında patronlara aktarılan kaynak görünmüyor.Bunları da katarsak şöyle bir sonuçla karşılaşıyoruz. 2018 Ocak-Ağustos arasında işsizlik ödeneği için 3,7 milyar lira; patronlara ise 10 milyar lira ödenmiş…

Fon bültenlerine göre, işsizlik ödeneği almak amacıyla başvuranların %40’ı, gerekli koşulları taşımadıkları gerekçesiyle geri çevriliyor. Bu denli büyük oranda yanılma gerçek olamaz, başka nedenler aranmalı. Büyük bir olasılıkla patronlar, işçilerinden habersiz girdi/çıktı gösterip belirli dönemlerde sigorta primi ödemiyor.

Bu olumsuzluğun sonuçlarını Fonun kurgusu ve yönetimine yıkamayız. Ancak işçilerden sigortalı oldukları dönemlerde kesilen primlere el konulmasıyla sonuçlandığı gerçeğini bir yerlere not edelim.

Çalışanların çıkarına olduğu sözü verilerek kurulan fonların bugüne değin hayrını görmedik. Hemen hepsiyle patronların eksikleri/gedikleri kapatıldı.

İşsizlik Fonunun ötekilerden farklı olacağını neden düşünelim?