Güvenlik soruşturması

24 Aralık 2017 günlü, 696 sayılı OHAL-KHK’sinde, taşeron işçilerinin sürekli kadrolara geçirilebilmesi için; “Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış” olması koşulu aranıyor.

AKP’nin bu koşulu, kadrolaşmak amacıyla kullanacağından kimsenin kuşkusu yok. Ancak kadrolaşmanın da bir adabı olmalı. AKP bu işi yaparken giderek artan oranda vahşi yöntemler uygulamaya başladı.

Güvenlik soruşturması öyle bir şey!

1994 yılında yürürlüğe giren 4045 sayılı Yasayla askeri, emniyet ve istihbarat örgütleri ve cezaevlerinde çalışacak kamu personelinin seçilmesinde kullanılmak üzere aranan bu koşul, 3.10.2016 günlü, 676 sayılı OHAL-KHK’si ile devlet memurluğuna atanmak isteyen herkesi kapsayacak biçimde genişletildi.

O günden bu yana, sınavlarda başarılı olmakla birlikte yandaşlığından kuşku duyulanların elenmesi amacıyla kullanılıyor. On binlerce kişi, bir yıla yakın sürelerle bekletildikten sonra geri çevriliyor.

Oysa 4054 sayılı Yasa ve 2000 yılında yürürlüğe giren Yönetmeliğine göre, soruşturmanın iki ay içinde sonuçlandırılması gerekiyor. Bari yasada yazılı süreye uysalar da gençlerimizi aylarca işkence içinde bekletmeseler.

Güvenlik soruşturması koşulu, 696 sayılı KHK ile taşeron işçileri için de getirildi. Yıllarca aynı idarelerde çalışan işçiler, güvenlik soruşturmasının sonucuna göre ya kadroya alınacak ya da elenecek.

Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını şu kurumlar yapabiliyor: MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve mahalli/mülki idare amirlikleri. 

Mahalli/mülki idare amirlikleri 657 sayılı Yasanın 36’ncı maddesinde; valiler, kaymakamlar ve maiyet memurları olarak sıralanıyor.

Yasada soruşturma yapılırken mevcut kayıtların araştırılmasıyla yetinilmemesi; “yerinden araştırılmak suretiyle” saptanıp değerlendirilmesi öngörülüyor.

Mahalli/mülki idare amirleri görevlerini yaparken: "Kolluk güçleri ile istihbarat ünitelerinde dosyası var mı? Yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunmuş mu? Nasıl bir ahlaka sahiptir? İçer mi? Yabancılarla ilgisi var mı? Sır saklayabilir mi?" gibi bir dizi soyut ve herkese göre değişen yanıtları olan özellikleri sorup soruşturup bir rapor hazırlayacaklar ve isteyen kurumlara gönderecekler.

Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinin 13’üncü maddesinde; “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının her evresinde kesinlikle gizliliğe uyulur. Soruşturma ve araştırma evre ve sonucu bilmesi gerekenlerden başkasına açıklanmaz” kuralı yer alıyor.

Bilmesi gerekenler ise, Yönetmeliğin 4’üncü maddesinde şöyle sıralanıyor; “Bir gizli evrakı veya dokümanı ancak görevinden dolayı öğrenen, onu inceleyen, uygulayan ve korumaktan sorumlu bulunanlar…”

Hakkında rapor yazılanın bilmesi gerekmiyor! O kendini zaten bilir diye düşünmüş olabilirler…

Düşünebiliyor musunuz? Kamuda bir görev istemişsiniz, özel yaşamınızı birileri didik didik edip hakkınızda bir rapor hazırlamış, neler yazıldığını öğrenmeniz bile yasak.

Ancak bu raporlara, işe alınsın ya da alınmasın gibi yargıların yazılmasının istenmediğini de belirtelim. Yukarıda alıntılanan soruların yanıtlanması yeterli. Alınıp alınmamasına, her kamu kurumunda kurulan tespit komisyonlarının karar vermesi öngörülüyor.

Başvuruları reddedilenlerin, nedenini öğrenme hakları olmasa da itiraz haklarına dokunulmamış. Başvurunuzu reddeden tespit komisyonuna başvurup, kararlarını yeniden gözden geçirmelerini isteyebiliyorsunuz. Ama hepsi o kadar. Çünkü bu kurulların kararları kesin.

“Sürekli kadrolara geçirilmeyenler ne olacak?” Sorusunun yanıtı ise can yakıcı.

Kadroya alınacakları için sevinirken kendilerini bir anda sokakta bulacaklar. Çoğunun bankalara borcu var, hacizlerle boğuşmaları gerekecek. Ve kıdem tazminatlarını da alamayacaklar.

Yukarıdaki sözleri yılgınlığa düşelim diye yazmadım. 

AKP, yönetebilmek için her gün bir öncesine göre daha çok hurafelere, daha çok kolluk gücüne gerek duyuyor. Bu, onun güçlendiğinin değil, ikna yeteneğini giderek yitirdiğinin göstergesi.

Bu tavrını çok uzun sürdüremez…