Güvenceli esneklik

Geçtiğimiz ay, çalışma yaşamının temel tartışma konularından biri olan ve sermaye sınıfının güzel çağrışımlar yapması amacıyla, “güvenceli esneklik” diye tanımladığı iki yasa tasarısı Meclisin gündemine geldi. Biri 29 Ocak 2016 günü yasalaştı ve bugünkü (10 Şubat 2016) Resmi Gazetede yayımlandı. Öteki ise 8 Şubat 2016 günü, tasarı olarak Meclise sunuldu. “Formalitenin tamamlanması için” Komisyon'da görüşülmeyi bekliyor.

Bugün yayımlanan 6663 sayılı “Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 35 maddeden oluşuyor ve 11 ayrı yasada değişiklik öngörülüyor. Yasanın çalışma yaşamına ilişin olan düzenlemeleri, genel gerekçesinde şu sözlerle açıklanıyor: “Çalışma hayatına güvenceli esneklik sağlayacak düzenlemeler yapılması…”

Bu yasayla, ana ve babaların, evlat edinenler de dahil, çocukları ilkokula başlayıncaya değin, yarı zamanlı çalışmalarına olanak tanınıyor. Böylelikle esnek çalıştırma yöntemlerinden biri olan yarı zamanlı çalışma kavramı, çocuk sevgisi üzerinden çalışma yaşamına girmiş oldu.

Ama asıl güvenceli esneklik, 8 Şubat 2016 tarihinde meclise verilen tasarının yasalaşmasıyla gerçekleşmiş olacak. Tasarıyla, İş Yasası ile Türkiye İş Kurumu Yasalarında değişiklikler yapılarak özel İstihdam bürolarına, geçici kiralık işçi bulma yetkisi veriliyor.

Tasarının genel gerekçesindeki şu sözler esnekliğin çalışma yaşamının her alanını kapsayacak biçimde yaygınlaştırılacağını gösteriyor; “ülkemizde güvenceli olan ancak esnek olmayan kayıtlı çalışanlar ile esnek olan ancak güvencesi olmayan kayıt dışı çalışanlar arasındaki farklılıklardan dolayı bölünmüş bir işgücü piyasası mevcuttu. Bu nedenle, ülkemizde esneklik-güvence dengesinin henüz sağlanamamış olduğunu söylemek mümkündür.”

Bu gerekçeden sonra pek anlamı kalmıyor ama yine de neler denildiğine bakmayı sürdürelim:

Genel gerekçenin bir başka yerinde, “Geçici iş ilişkisi, işletme açısından, rekabet ortamına, değişen koşullara ve ortaya çıkan ihtiyaçlara uygun olarak işgücü talebinin karşılanmasını ve üretim talebindeki dalgalanmaların karşılanabilmesini kolaylaştırmaktır” deniliyor.  Gerekçede Eurociett tarafından yapılan bir araştırmaya da yer verilmiş. Bu çalışma sonucunda, işletmelerin, talep dalgalanmalarını karşılamak ve hastalık, doğum gibi sebeplerle boşalan bir pozisyona geçici olarak çalışan bulmak amacıyla, geçici iş ilişkisini tercih ettikleri ortaya çıkmış.

Bu sözlerle anlatılmak istenen aslında şu: askerlik, doğum vb nedenlerle işgücü eksilir ya da patronlar belirli dönemlerde büyükçe partiler halinde iş alırlarsa, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici süreli işçi kiralayabilirler.

Tasarıya göre işçiler, çalıştıkları işyerlerinin değil, özel istihdam bürolarının işçisi sayılıyor. Süre bitince özel istihdam bürosuna geri gönderiliyorlar. Her ne kadar tasarıda, işçiler arasında ayrım yapılamaz, gibi sözlere yer verilmişse de siz kulak asmayın. Asıl amacı, şu sözler açıklıyor: “rekabet ortamı”, “değişen koşullar”, “ortaya çıkan ihtiyaçlar”. Patronların bu sözlere ters düşebilecek hiçbir uygulamaya izin vermeleri düşünülemez.

Çalışanlara ne tür güvenceler verildiğini ararken hukukun dolambaçlı yollarında kaybolur gideriz: işçiler, sendikalara üye olabilirler mi, örgütlenebilirler mi, haklarını savunabilirler mi? bu soruların yanıtı evet ise; hangi güvencelerle ve kime karşı ve nasıl?

Gerekçede AB uygulamalarına da göndermeler yapılarak destek aranıyor: “AB ülkeleri başta olmak üzere pek çok ülkede son dönemde esneklik kavramı, yerini güvenceli esneklik kavramına bırakmıştır” deniliyor.

AB ülkelerinde de çalışma yaşamının giderek kuralsızlaştırılmaya başlandığı doğru bir saptama. Kapitalizm, krizle karşılaştığında ilk iş olarak, işçinin üzerine çullanır. “Güvenceli esneklik” tanımlaması da zaten AB ülkelerinin buluşu.

Kapitalist dünya, bu arada AB ülkeleri, yıllardır kriz içinde ve Patronlar, refleks olarak, emeğin üzerine çullanıyor. Kapitalizmde çalışanlara iki seçenek sunulur: köleliğe boyun eğmek ya da işsiz kalmak. Bu gerçeği sanki olumlu bir şeymiş gibi, AB müktesebatının bir parçası olarak topluma pazarlamaya çalışıyorlar.

AKP iktidarlarından yıllardır, çalışanların yaşam koşullarında iyileştirmeler yaptıkları sözlerini dinleriz. Asıl doğrusunu öğrenmek için patronlara söylediklerine bakmak gerekiyor.

Başbakanlığa bağlı Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı adlı bir kuruluş var. Bu kuruluş, Türkiye’de yabancı sermayeye sunulan yatırım olanaklarını uluslararası tekellere tanıtma görevini yürütüyor.

İş yaşamı konusunda patronlara şunları söylüyorlar: “Ülkenin işçi verimliliği, reel birim ücretlerde gözlenen düşüşle birlikte istikrarlı bir şekilde artış kaydetmiştir. (…) işe devamsızlık oranının düşüklüğü ve yıllık çalışma saatlerinin en üst seviyelerde olması, iş gücünün sadakatinin bir göstergesidir.”

Bütün bu yapılanlardan AKP tek başına mı sorumlu? Bugün direksiyonda olduğu için evet. Ama şunu unutmayalım: Güvenceli esneklik denilen sözler 1995 yılından bu yana gündemde tutuluyor. Patronların bu rüyası 1996-2000 yıllarını kapsayan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve sonraki bütün planlarda yer alıyor. Toplum yeni yeni hazırlandığı için kölelik koşullarında çalıştırma yasallaştırılıyor.