Genetiği değiştirilmiş insan

Sektörel vaka imiş. Tayyip Erdoğan da fıtratında var demişti. Açık açık “kimse kusurumuza bakmasın cinayetler sürecek” diyorlar. Sürüyor da zaten. 2003 yılından 2014 Mayıs ayına değin SGK kayıtlarına göre 52 binden çok işçi ölmüş. Kayıtsızlar kaç kişi belirsiz.

Bu daha ne kadar sürsün? Asıl sorumlulardan hesap sormayı ne zaman öğreneceğiz? Kâr etme güdünü, madenini, rezidansını al başına çal ne zaman diyeceğiz. Tohumlarımızı kapitalizmin kirliliğinden nasıl arındıracak, genlerimizi nasıl temizleyeceğiz.

Temel sorunlarımızdan biri kültürel değerlerimizin bozulması olduğuna göre şu genetik işine biraz yakından bakalım. Belki birlikte çözüm üretebiliriz.

Genetiği değiştirilmiş insan (GDİ) , değer yargılarıyla oynanmış bir insan türüdür. Yetiştirilmesi için özel çaba gerekmez. Kapitalizmin oluşturduğu iklimde kendiliğinden yetişir. Türdeşleriyle etkileşimi fazladır, bu nedenle hızlı ürer. Kapitalizmin güvencesidir. Olgunlaştıkça daha çok kazandırır. Televizyon, telefon, otomobil ve daha niceleri vazgeçilmez besin kaynaklarıdır. Yedikçe oburlaşır. Ekmeğinden keser, yeni teknoloji ürünü alır. Kimseden geri kalmamalıdır. Böyle kişilik bulur, birey olduğunu hisseder.

Oysa tükettiklerini kendisi üretmiş, emeğine el konulmuş, birikip sermaye olmuştur. Bütün bunların hiç farkında değildir. İşi, ekmek kapısı işvereni, veli nimetidir. İş arkadaşı ise çoğu kez rakibidir.

Marka bağımlısıdır. Satın aldığı şeylerin esiri olduğunun farkında bile değildir. Ömrü, kendi ürettiklerine sahip olabilmek için aldığı borçların taksitlerini ödemekle geçer. Tükettiklerinin suyla, havayla zehir olarak kendisine dönmesi çok karışık bir iştir, onu aklı almaz. Zaten umurunda da değildir.
Kısacası üretirken de tüketirken de kazandıran harika bir varlıktır. Sistem onun üzerine kuruludur. O olmazsa yaşayamaz.

GDİ, aşırı derecede miyoptur. Tükettiği şeyin kendi geleceği olduğunu göremez. Algılaması da bir gariptir. Hırsız denildiğinde aklına cüzdanını çalan gelir de toprağını, suyunu, oksijenini, emeğini çalanın karşısında boynu kıldan incedir.

Beğenilerinin ölçütü “herkes” tir. Herkesin sevdiğini sever, herkes beğenmiyorsa kötüdür. Eskiden hiç olmazsa boş zamanlarında kitap okurdu. Şimdi televizyon yetiyor. Zaten yorgun argın geliyor eve.

Olmazsa olmaz koşulu değildir ama çoğu dini bütündür. Allah’ın emirlerini Devlet büyükleri tebliğ ettiği için onların kuludur. Kimi şanlı geçmişle övünür, kimi gideceği cennetle avunur. Para babaları onun bu özelliklerini çok güzel değerlendirir.

Güce tapar. Çıkarının güçlüden yana olmaktan geçtiğini düşünür. O güce erişebilmek için gereğini yapmak geçer içinden. Atalarımız boş yere bal tutan parmağını yalar dememiştir.

Siyaset, tuzu kuru insanların işidir der. İş cinayetleriyle, soygunlarla, yalanlarla mücadelenin siyaset olduğunun bilincinde değildir. Hırsızlığı görse bile bir Devlet büyüğünün yalan demesi yeter ona.

GDİ, kendi işine bakar. O, çoluk çocuğunun geleceğinden sorumludur. Ötesi onu ilgilendirmez. Geçenlerde boğulmakta olan insanların yanından bir geminin geçip gittiğini anımsayalım. Kaptan ilgililere haber vermekle yetindi. Öyle ya! Bu iş için kurumlar var. Bir gemi dolusu GDİ biz ne yapıyoruz demedi. İzlediler yalnızca. Ne yapsınlardı. Herkesin işi gücü var.

İçlerinde solcu olanlarına da rastlanır. Kapitalizmin ürün çeşitlemesi gereksinmesini karşılarlar. Bunlar sola oy bile vereceklerini söyler. Ama önce kendi aralarında anlaşmaları gerekiyordur.

Entel türleri de az değildir. Bunların çoğu, şartlı reflekslerinin esiridir. Demokrasi denildiğinde sandık vesayet denildiğinde asker ekonomi denildiğinde borsa çağrışır beyinlerinde. Ağızlarından bal akar, etkilidirler. Görsel medya çok itibar eder. Solcu geçmişi olanlar Marksist terimleri bolca kullanır. Ama sınıftan haberi olanına pek rastlanmaz. İşçi mi kaldı derler. GDİ’nin bu türleri genellikle liboş, yararlı ahmak gibi adlarla anılır. AKP bu özelliklerini dikkate alarak kimilerini akil adam yapmıştı. Rüzgârgülü gibidirler. Bugünlerde, AKP bizi meğerse kandırmış deyip yine dönmeye başladılar. Başta anlayamamışlar.

Neyse uzatmayalım, çevremizde bunlardan ne kadar çok var değil mi?