Elbette meşru değil

Ülke son 4 gündür, referandumda kullandırılan 2,5 milyon oy pusulasının mühürsüz olduğu iddialarıyla çalkalanıyor. Bugüne değin yapılan bütün seçimlerde kullandırılmış olan mühürsüz oy pusulalarını üst üste koyup toplasanız bu sayının çeyreğine ulaşamazsınız.

Anayasa değişikliğinin kabul edilmesi için yaklaşık 800 bin hayır oyunun evet ile değiştirilmesi yetiyor. Bu sayı, mühürsüz zarfların yalnızca üçte biri. Değiştirilmediğini kim söyleyebilir?

Bu koşullarda yapılan bir referanduma meşru denebilir mi?

Milyonlarca zarf mühürlenmemişse akıllara, gözden kaçtığı değil, sahteciliğe ortam hazırlanmak amacıyla organize bir biçimde kurgulanıp gerçekleştirildiği gelir.

Önce şu soruyu doğru yanıtlayabilmeliyiz: Binlerce sandıkta onbinlerce partilinin, üye; gözlemci vb. sıfatlarla görev yaptığı referandum sürecinde nasıl oldu da böyle bir duruma izin verildi?

Sandık kurulu üyelerine, ilk yapacakları işin, kendilerine teslim edilen zarfları mühürlemek olduğu öğretilir. Sandık başında en az dört üye görev yapıyor. Hepsinin böyle bir kuralın varlığından habersiz olması elbette düşünülemez.

Sayılar öylesine büyük ki bu durum, sandık kurulu üyelerinin aymazlığıyla; ihmaliyle; özensizliğiyle de açıklanamaz. Daha derinlerde başka nedenler aramalıyız. Ve nedenlerini araştırırken mühürsüz zarfların Mardin, Bitlis, Van, Muş, Elazığ, Urfa, Bingöl illerinde yoğunlaştığını dikkate almalıyız.

Bu işte YSK’nın sorumluluğu çok büyük. Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında 298 sayılı Yasanın 2010 yılında 5980 sayılı Yasayla değiştirilen 98. Maddesinde; “ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan (….) zarflar geçersiz sayılır.” kuralına yer verilir.

İnsanın inanası gelmiyor: YSK bu maddeyi, seçim günü saat 12’de toplanıp“mühürsüz oylar geçerli sayılır” diye yorumladı!

Oysa 2010 yılından 16 Nisan 2017 günü saat 10’a değin hep, mühürsüz zarfların geçersiz sayılacağı doğrultusunda kararlar vermişti. İçtihadından dönme gerekçesinde şu sözler yazıyor: 

“Usul kuralları hakkın güvenli bir şekilde kullanılmasını temin eden araç niteliğindedir. Bireye tanınan hakkın güvenli şekilde kullanıldığının tespit edildiği hallerde, usul hükümlerinden birine aykırılığın, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması mümkün değildir.”

Bu kararı ancak 4 gün geçtikten sonra yayımlayabildiler ama referandum günü hemen içeriğini bildirdikleri için, sandık kurullarının tutanaklarında mühürsüz oyların sayısı yer almadı. Böylelikle kanıtlar karartılmış oldu.

Gözden kaçtığı için mühür basılmamış birkaç zarftan değil; üçte birinin bile seçim sonuçlarını değiştirecek bir büyüklükten söz ediyoruz. Ve YSK’nın hepsi hukukçu olan 11 üyesi, sahtecilik anlamına gelen bu durumu görmezden geldi; hakkın güvenli kullanılmış olduğuna hükmetti ve usul kurallarının hakkın özünü yaralayacak bir anlayışla yorumlanmasının doğru olmadığı gibi bir gerekçeyle mühürsüz zarfların geçerli olduğuna karar verdi.

Böyle bir referandumu nasıl yasalara uygun sayabiliriz?

Devletin bütün olanaklarına, AKP’nin beslediği tekellere ve onların medya kuruluşlarının ürettikleri yalanlara karşı mücadele verdik.

Yenilmedik! Ve daha önemlisi; o kadar da güçlü olmadıklarını gördük.

Şimdi artık seçmenlerin yarısından çoğunun anayasa değişikliğini reddettiğini biliyoruz. Resmi rakamlar bile, güçlerinin ülkenin yarısını ikna etmeye yetmediğini gizleyemiyor. Er ya da geç, aldıkları sonucun, meşru bir sistem kurmaya yetmeyeceğini öğrenecekler.

Unutmadan şunu da söyleyelim: Atı alıp Üsküdar’ı geçen Köroğlu; yani yabancı değil, bizden biri.