Du bakali ne olacak?

Varlığını sürdürebilmesinin tek koşulu, ülkenin bütün değerlerini pazara açmak olan bir güç eliyle yönetiliyoruz.

Toprağı, suyu, tarımı, ürünü, insanı, pazarı… Aklınıza ne geliyorsa hepsi satılık. Devletin bütün araçları, bu görevi daha etkili yürütebilecek bir anlayışla yeniden yapılandırıldı. Parasını bastıran istediği her şeyi satın alabiliyor. Devletin araçları kullanılarak kamu yok ediliyor.

Devlet anonim şirket gibi yönetilsin diyorlardı; tekellerin eline geçti. Demek ki, bunu anlatmak istemişler.

Her tekelin bir egemenlik alanı var artık. Kimileri sağlığı yönetiyor; kimileri madenleri, enerjiyi; kimileri yolları, köprüleri.

Bütün bunlar; “Ülkeyi böldürmeyeceğiz” söylemi eşliğinde gerçekleştirildi.

İşlerin tersine dönmeye başladığı görülüyor. İktidarını sürdürebilmesi için gereken koşul, altını oymaya başladı. Giderek artan direnişlerle baş etmek zorunda kalıyorlar ve en çok da kendilerine oy verenler direniyor.

Bir şeylerin sonuna yaklaştık. İktidarın yıkılmazlık algısı epeyce hasar gördü. Zorbalığın sınırları var. Tehlikeli de; gün gelir sahibine yönelir.

Güçleri henüz şeker fabrikalarının satılmasına yetiyor ama büyük umutlar besledikleri Sinop ve Akkuyu nükleer santrallarında tıkandılar. Akkuyu’da Rus şirketine yerli ortak bulamıyorlar. Besleyip büyüttükleri tekeller bile yanaşmıyor. Yapılabileceğine kimse inanmıyor demek ki.

Kamu kuruluşu EÜAŞ’a kara paraların aklandığı vergi cennetinde şirket kurdurdular. Ülkenin çıkarı gerektiriyorsa elimizi taşın altına koymaktan çekinmeyiz diye delikanlılık yapacaklar. Güç gösterisi için ülkenin milyarlarca dolar parasını gömmekten çekinmiyorlar.

Sattıkları ve satmaya niyetlendikleri her şeyle birlikte tabanlarından bir parça kopuyor.

Boşa bir çabaya giriştiler. Dün yaptıkları teşvik gösterisi öyle bir şey. Çoğunu üç gruba verecekleri 135 milyar lira aktarmayı hedefliyorlar.

Bugüne değin sermayeye trilyonlarca lira destek verdiler. Arazi, vergi bağışıklığı… Çalıştırdıkları işçilerin parasını bile devlet ödedi.

Vergi almaktan vazgeçtikleri için devletin giderlerini ve sermayeye aktaracaklarını, sattıklarından elde edecekleri paralarla karşılamak zorundalar.

İşsizlik fonunda 120 milyar lira duruyor. Birkaç yıldır ona göz diktiler ve yağmalıyorlar. Gelirlerinin 3/4'ü sermayeye kaynak olarak aktarılıyor. Mart ayında çıkardıkları 7103 sayılı yasayla kesenin ağzını daha da açacaklar. Maliye Bakanı da komisyonda; “o parada işverenlerin de hakkı var (… ) biz fon bütçesini devlet bütçesinden ayrı tutmuyoruz…” gibi sözler etti. Fon bütçesini kısa süre içinde tüketmeye azimli oldukları anlaşılıyor.

Tıkandılar ve paniklediler. Tek güvenceleri alternatiflerinin olmayışıydı, yakın bir gelecekte ondan da yoksun kalacaklar.

Sermaye, AKP’den kurtulabilmek için kendi seçeneğini üretiyor. Bizler; “du bakali ne olacak” diye beklemesek iyi olur.