Devlet Denetleme Kuruluna ispiyonculuk görevi mi verildi?

Türkiye’de birkaç yıldır, paralel adı verilen bir suç; paralel çete adında bir suç örgütü var. AKP, canhıraş biçimde “çete mensuplarının” izini sürüyor. Ne kadar derinlere yuvalanmışlarsa; temizle, temizle bir türlü bitiremediler.

Yollarını ayırdıkları eski arkadaşlarına paralel çete dediklerini biliyoruz. Ama neyin suç olduğunu kimse bilmiyor. Ne yapılırsa bu suç işlenmiş sayılır? Cezası nedir? Hangi yasada yazar?

Bu ve benzeri sorular, umurlarında bile değil.

Kendilerine zarar verecek bir şeyler ortaya çıkmışsa ya da çıkarlarını zora sokan gelişmeler oluyorsa, hemen paralelciler yaptı deyip, gözlerine kestirdikleri birilerinin tepesine biniyorlar.

Böyle şekilsiz bir şey, elbette suç olarak tanımlanamıyor. Onlar da zaten tanımlanmasını istemiyorlar. Paralel dediklerinde insanların aklına; ülkeye ihanet eden, çok tehlikeli, canavar gibi bir şeylerin gelmesi için beyinlerini koşullandırmaya çalışıyorlar.

Başka çareleri de yok. Kimseleri, ihaleye fesat karıştırdı; rüşvet aldı; hazinenin ve belediyelerin topraklarını yağmaladı; kent rantlarını birilerinin cebine akıttı; bankaları hortumladı; patronları denetlemeyip, yüzlerce işçinin ölmesine yol açtı diye suçlayamıyorlar. Böyle suçlarlarsa, ihaleleri mercek altına yatırmaları; imar planı değişikliklerinin gerçek nedenlerini sorgulamaları; rüşvetlerin hangi yolsuz işler için verildiğini araştırmaları; patronların neden denetlenmediğini ortaya çıkarmaları gerekir ki, bu hiç işlerine gelmiyor.

Kendilerini mi yakalasınlar?

Tayyip Erdoğan’ın 26 Ocak 2016 günü kaymakamlarla yaptığı toplantıdaki ana başlıklardan biri, paralel çete idi. Kaymakamlara, mevzuatı boş verin; cesur olun; statükonun gardiyanlığını yapmayın; paralel yapı mensuplarını, kamunun tüm kademelerinden hızla temizlemek zorundayız, desteğinizi esirgemeyin; bu işi bizzat takip ediyorum, dilediğiniz anda özel kalemimi arayabilirsiniz, gibi sözler etti.

Konuşmasından anladığımıza göre paralel yapı ile mücadele için DDK’yı da görevlendirmiş; “Her kurumu denetleyeceksin, bu tür kim varsa tespit edip hemen yargıda bunlar için süreci başlatacaksın, en önemli görevin budur” demiş.

Tayyip Erdoğan’ın bu davranışı, Devletin başı olma sıfatını kullanıp mevzuatı boş verme konusunda öncelik aldığını gösteriyor.

DDK’nın, böyle işler için kullanılması, Anayasanın 108. maddesi ile 2443 sayılı Kuruluş Yasasına açıkça aykırı. Çünkü Anayasa ve Yasasında DDK’nın; “Yönetimin hukuka uygun, düzenli ve verimli bir şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla” kurulduğu belirtiliyor.

“Paralel çete ile mücadele” görevinin, yukarıdaki tanımla uzaktan yakından ilgisi yok. Bugüne değin Kenan Evren dahil, hiçbir Cumhurbaşkanı böyle garip bir amaçla kullanmadı.

Ayrıca, DDK’na verilen bu görevin, dünyanın hiçbir yerinde denetimden sayılamayacağını burada belirtmekte yarar var.

DDK, kamu görevlilerinin nesine bakıp; bu paralelci, bu değil diye ayıklayacak? Paralelci olununca ne gibi bir suç işlenmiş olunuyor? Bu insanlar hangi yasanın hangi maddesine dayanarak suçlandıracak? Yasa DDK’na soruşturma yetkisi vermiyor, belgeler incelenerek paralelci olduğuna ilişkin kanıt nasıl üretilecek de yargıya gönderilecek?

Bu gerçekler, DDK’ya ne tür bir görev verildiğini açıkça gösteriyor: ispiyonculuk!

Ellerine listeler verilecek ve kamuda yeni bir temizlik harekâtına girişilmesinin meşruiyeti sağlanmaya çalışılacak.