Denetim illüzyonu -2-

Kadir Sev'in “Denetim illüzyonu -2-” başlıklı köşe yazısı 7 Aralık 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

(Kadir Sev’in “Denetim İllüzyonu” başlıklı yazısının ilk bölümü 30 Kasım tarihli Yağma Notları köşesinde yayınlanmıştır)

Sayıştay’ın performans denetimi yapması yasaklandı. Sayıştay artık, idarenin belirlediği ilkeler doğrultusunda performans ölçerek oyalanacak. İdarenin ben böyle uygun gördüm demesi, sorumluluktan kurtulabilmesi için yetiyor.

Oysa Sayıştay “Yap-İşlet-Devret ve Yap-İşlet Modeli Kapsamında Yaptırılan Enerji Projeleri” ,“İstanbul Depreme Nasıl Hazırlanıyor?”, “Ormanların Korunması” , “Büyükşehir Belediyelerinde Altyapı Faaliyetlerinin Koordinasyonu” , “Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Sorumluluğundaki Tarihi Eserlerin Korunması” gibi bir dizi konuda yazdığı raporlarla önemli sorunları ortaya çıkarmıştı.

Veriler kamuoyundan gizlendi

Yeni yasanın yürürlüğünden önce hazırladığı performans raporları ise, 2008 yılından sonra işleme konulmadı. Aralarında Karadeniz Sahilyolu Projesi, Deriner Barajı, Hafif Raylı Sistemler konularının da olduğu beş rapor işlemden kaldırıldı ve kamu kaynaklarının, verimli, etkin ve ekonomik yönetilmediği, yüksek tutarlarda kamu zararları oluştuğu bulguları kamuoyundan gizlendi.

Sayıştayın web sitesinde 2012 yılında yayımlanmış ikisi İngilizce olan üç rapor görüyorsunuz. İngilizce raporların Avrupa Sayıştaylar Birliği ile Karadeniz’e sınırı olan ülke Sayıştaylarıyla ortaklaşa yürütülen projeler sonucunda hazırlandığı belirtiliyor. Birinde özürlülerin kamu kesimindeki istihdamlarındaki sorunlar, ötekinde Karadeniz’in kirliliğe karşı korunması konu ediliyor. Uluslararası denetim kurumlarının web sitesinde yayımlanarak kamuoylarının bilgisine sunulduğu belirtiliyorsa da yalnızca İngilizce bilenlerin hedeflendiği anlaşılıyor. Yetkileri kısıtlanan Sayıştay’ın, INTOSAİ, EROSAI gibi uluslararası denetim kuruluşlarıyla uyum sorunları yaşayacağı ve bundan sonra ortak çalışmalar yürütemeyeceği ve bilgi/deneyim paylaşımından yoksun kalacağı çok açık.

Üçüncü Rapor ise “Kamu İşletmeleri Raporu” adını taşıyor. Yüksek Denetim Kurumu’nun geleneklerine uygun olarak hazırlanmış olan bu metin, denetim raporu gibi sunuluyorsa da, okuduğunuzda hükümet programı lezzeti alıyorsunuz. Hiçbir denetim bulgusu yok.

Sayıştay nereyi denetleyecek?

Sayıştay’ın bütün kamu kurumlarını denetlemesi illüzyonuna gelelim. Bu durum Yüksek Denetleme Kurulu’nun (YDK) Sayıştay’a katılmasıyla gerçekleştirildi. Ancak iki kurumun birleştirilmesi yürürlükteki Anayasa’yla bağdaşmıyor. Çünkü Anayasa’ya göre Sayıştay, TBMM adına denetim yapıyor ve denetim Sayıştay içinde sonuçlandırılıyor. Oysa KİT’leri denetleme yetkisi Anayasa’yla, herhangi bir kuruma değil bizzat Parlamento’nun kendisine verilmiş. Bu ayrım, ayrı bir denetim yöntemini gerektiriyor. Nitekim 2004 yılında bu doğrultudaki bir yasa değişikliğini, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer onaylamamış, Parlamento’ya geri göndermişti.

TSK’nın denetimi yeni değil

Denebilir ki “ordunun denetlenmesi az şey mi?” Bu yanlış bir sorudur. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin nakit saymanlıkları her zaman Sayıştay’ca denetlendi. MKE’yi ise YDK denetliyordu. Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile Savunma Sanayi Destekleme Fonu 2008 yılında Sayıştay denetimi kapsamına alınmıştı. Yeni yasanın yeniliği, mal saymanlıkları ile orduevlerini de kapsama almış olması.

Orduevlerinin Sayıştay denetimi kapsamına alınmasının büyütülecek bir yanı yoktur. Birçok kamu kuruluşunun sosyal tesisleri de Sayıştay denetimi kapsamında değildir. Silah, teçhizat ve mühimmatın sivil bir kurumca denetlenmesine ise “Milli Savunma hizmetlerinin gerektirdiği gizlilik” gerekçeleriyle hep uzak durulmuştur. Uzak duranlar içinde TBMM Başkanlığı da bulunmaktadır. 2003 yılında Sayıştay Yasası değiştirilmiş ve Sayıştay’ın TBMM’nin isteği üzerine askeri malları denetleyeceği kuralı getirilmiş ancak TBMM’den böyle bir istek gelmemiştir. 2004 yılındaki Anayasa değişikliğiyle askeri malların Sayıştayca denetlenmesi öngörülmekle birlikte yasaya yansıtılmadığı için denetlenmemiştir. Yeni yasada ise yönetmelikle belirlenecek kurallara uyularak denetlenmesi öngörülmektedir. Yönetmelik 2010 yılı Haziran ayında çıkarılmıştır. Bu yönetmelik de bir dizi kısıtlama getirmektedir.

Kamuoyunda Sayıştay’ın bir dış denetim kurumu olarak görevini yetkin bir biçimde gerçekleştirdiği algısı oluşturuluyor. Oysa etkisizleştirildi, denetim sığlaştırıldı. Gözlerimiz bağlanıyor ve denetim illüzyonu yaratılıyor.