Cerattepe'deki terör örgütü

Bugün Resmi Gazetede, “Milli Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla İrtibatlı Kamu Çalışanları Hakkında” konulu bir Başbakanlık genelgesi yayımlandı.

Genelgede özetle şunlar yazıyor: kamu çalışanları görevlerini yaparken, Anayasa ve yasaların çizdiği sınırlar içinde davranmak; dürüstlük, tarafsızlık ve eşitlik ilkelerine sadakatle uymak zorundadır; yasaların suç saydığı eylemleri işlemek amacıyla kurulan örgüt ya da yapılarla ilişki içine girenler cezalandırılacaktır.

Bu yazılanlar, yasalarda yer aldığı için sırf bu nedenle genelge çıkarılmasının altında başka bir neden aramak gerekiyor. Zaten okuduğunuzda Kürt siyasetine ve biraz da paralel yapıya gözdağı vermek gibi bir amaç seziyorsunuz.

Sur, Cizre, Silopi, İdil, Nusaybin’de sokağa çıkma yasaklarını, operasyonları ve yurttaşların üzerlerine bomba yağdırmalarını, Genelgedeki şu sözlerle haklı göstermeye çalışmaları dikkat çekiyor; “Anayasada yer alan haklardan hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan hukuk devletini ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz”.

Dilerseniz bu genelgede söylenenleri bir de Artvin Cerattepe’ye uygulayalım.

Ayrımcılık, yasalara aykırılık, yargı kararlarını uygulamama, sahtecilik, bilimsel verilere duyarsızlık, ne ararsanız, Cerattepe’de bulursunuz. Öyleyse valisinden, askerine, polisine değin bütün kamu çalışanları, bu Genelge uyarınca derhal sorgulanmalı.

Maden arayıcıları, siyasetin ve bürokratın desteğini alarak, Artvin’in çatısında; Hatila Vadisi Milli Parkının sınırında; Kafkasör’de doğal yaşlı ormanların göbeğinde, altın ve bakır aramaya kalkıştılar. Artvin halkı, 25 yıldır onlara karşı yaşamak haklarını savunuyor.

Başka çareleri yok: bilirkişi raporunda ya Artvin, ya maden deniliyor.

AKP, Artvin’den vazgeçerim diyor. Artvin’de yaşayanlar ise içme suları, sulama suları, toprakları, havası kirlenmesin diye, ormanları yok edilmesin diye var güçleriyle mücadele veriyor.

1990’lı yıllarda Kanada’lı Cominco; 2002 yılında İnmet Mining’e karşı hukuk mücadelesi verdiler. Danıştay’ın ruhsatlarını iptal etmesi üzerine bu şirket 2009 yılında Ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Kazanmışlardı… Ama bu kez de 2012 yılında Cerattepe ve Genya dağı ruhsat alanları yeniden ihaleye çıkarıldı. Orman Genel Müdürlüğü 2011 yılında madencilik yapılamaz raporu verdiği bu alana 2013 yılında kamu yararını öne sürerek olumlu görüş bildirdi. Dolanlı yollardan ÇED raporları veriliyor. Direnenler; “kamu yararı dediğiniz şey Mehmet Cengiz’in çıkarı mı?” diye soruyor.

Madencinin kazanma hakkı, vatandaşın yaşama hakkına galebe çalıyor. Bu ayrımcılık değil mi? Hadi gereğini yapın bakalım.

Şirket, önce kapalı maden ocağında bakır çıkaracağım diye başvurdu, sonra işi büyütüp, açık ocakta da altın madeni işleteceğim dedi. Raporlara göre, kapalı ocak için 50 binden çok ağaç kesmesi gerekecekti, açık ocak için ayrıca ne kadar kesileceği bile söylenmiyor. Ama ne önemi var ki: Taner Yıldız Temmuz 2015’de; “teleferik yeri için binlerce ağaç kesildi, hemşerilerimizin kullanması için kötü mü oldu?” diye soruyor.

Artvin, sekiz aydır her an maden şirketinin saldırısına karşı hazır bekliyor. Bürokrasiye güvenmiyor çünkü. Şirket, dün olduğu gibi zaman zaman Jandarma ve polis eşliğinde iş makineleriyle gelip baskın yapıyor. Üstelik “kamu çalışanları” yargı kararlarına uymayanı değil, uymak zorunda olduğunu bildirenleri biber gazına boğuyorlar, “iş ve çalışma hürriyetini ihlal edip yol kestikleri için” haklarında dava açıyorlar.

Artvin Esnaf odası Başkanı Madencileri savunanlara; “üç kere dava kazandık. Kaç kez dava kazanacağız ki siz bu işten vazgeçeceksiniz” diye sesleniyor.

Yargı kararlarına uymamak suç değil mi? Hukuk devleti deyip duruyorsunuz. Yaptıklarınızın hukukla ne ilgisi var? Ne duruyorsunuz? Gereğini yapsanıza.